Gül Bahçesi YAKINLARIN YAKINLIKLARI -2-

Âdem SARAÇ ademsarac@yyu.edu.tr

İslâm’ın ilk yıllarında Peygamberimiz’in sadece anne-baba tarafından yakınlarının İslâm karşısındaki durumlarını kısa hatlarla geçen yazımızda incelemiştik. Bu bölümde ise yine kısa hatlarla hanımları tarafından yakınlarının durumlarını incelemeye çalışacağız.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- 610 yılında peygamberlik vazifesi ile görevlendirildiği zaman, sadece Hazret-i Hatice Annemiz ile evliydi. Bu durumda sadece Hazret-i Hatice Annemiz tarafından akrabalarının durumunu tespit edeceğiz.

Hazret-i Hatice Annemiz’in babası Huveylid bin Esed ve annesi Fâtıma bint-i Zâide, (her ikisi de) İslâm’dan önce ölmüşlerdi.

Hazret-i Hatice -radıyallâhu anhâ- Annemiz, ilk vahiy ile beraber İslâm ile şereflenerek ilk müslümanların başında tarihe geçti.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’den önce iki evlilik yapmış olan Hazret-i Hatice Annemiz’in o evliliklerinden birer çocuğu olmuş, fakat kocalarının her ikisi de yine İslâm’dan önce ölmüşlerdi. Hind adlı oğlu ve Hâle adlı kızı, kendisi gibi ilk yıllarda İslâm ile şereflenmişlerdi.

Peygamber Efendimiz ile mübârek izdivaçlarından ise 2’si erkek, 4’ü kız olmak üzere 6 çocuk dünyaya getirdi. Erkek çocukları Kāsım ile Abdullah çok küçük yaşta vefat etmişlerdi. Sevgili kızları Hazret-i Zeyneb, Hazret-i Rukiye, Hazret-i Ümmü Gülsüm ve Hazret-i Fâtıma sevgili anneleriyle beraber ilk müslümanlar arasında yer aldılar.

Hazret-i Hatice Annemiz’in 4 erkek, 3 kız olmak üzere, 7 kardeşi vardı. Kendisiyle beraber 8 kardeş ediyorlardı. Erkek kardeşleri: Avvâm, Hizâm, Nevfel ve Esed olup; kız kardeşleri: Hâle, Hâlide ve Rukayka idiler.

Bu kardeşlerin hepsinin hayat hikâyeleri, ayrıntılı bir şekilde kaynaklarda geçmiyor. Ulaşabildiğimiz kaynakları taradığımızda, şöyle bir tablo çıkıyor önümüze.

1. kardeşi Avvâm İslâm gelmeden önce ölmüştü. Avvâm’ın 10 tane çocuğu olup, bunlardan yedisi müslüman olarak seçkin sahâbelerin arasında yer aldılar. Zübeyr bin Avvâm bunlardan en meşhurlarıdır. Zübeyr’in annesi, Peygamber Efendimiz’in halası Hazret-i Safiyye idi.

2. kardeşi Hizâm da İslâm’a yetişemedi. Bilinebilen iki oğlu Hakîm ile Hâlid, ileriki yıllarda sahâbe olma şerefine erdiler.

3. kardeşi Nevfel İslâm’a yetiştiği, Peygamber Efendimiz’i görüp tanıdığı hâlde, maalesef îman etmedi. Hazret-i Zübeyr başta olma üzere, çok sahâbeye işkence ve eziyet etti. Bedir Savaşı’nda müşrik olarak öldürüldü. Onun da bilinebilen bir oğlu Esved, sahâbîdir.

4. kardeşi Esed İslâm ile şereflenip sahâbe oldu ve ayrıca hadis rivâyet etti. Hayat hikâyesi hakkında pek fazla bilgimiz yoktur.

5. kardeşi Hâle İslâm ile şereflenen sahâbî hanımlardandır. Onun da bilinebilen bir oğlu Ebu’l-Âs, Hazret-i Zeyneb’in kocasıydı. O da çok sonraları İslâm ile şereflenerek sahâbî olma şerefine erdi.

6. kardeşi Hâlide hakkında pek bilgimiz yok. Sadece İslâm’a yetişemediğini biliyoruz. Yani İslâm gelmeden önce vefat etmişti.

7. kardeşi Rukayka da İslâm’a yetişemedi. Bilinebilen Ümeyme adlı bir kızı vardı. Ümeyme, İslâm’a girerek sahâbî olma şerefine erdi.

Görüldüğü gibi, bu kardeşlerinden bir kısmı İslâm’dan önce ölmüşlerdi. Bir kısmı İslâm’a yetiştikleri hâlde müslüman olmamışlardı, bir kısmı da İslâm ile şereflenerek sahâbe saflarında yerlerini almışlardı. Sevgili yeğenleri de öyle…

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile evliliğinden itibaren, her ânını en güzel bir şekilde değerlendiren Hazret-i Hatice -radıyallâhu anhâ- Annemiz, her yönüyle örnekler örneği bir örnek olarak çıkıyor önümüze.

İlk vahiy geldiği zaman 55 yaşında olan Hazret-i Hatice -radıyallâhu anhâ- Annemiz, İslâm’ın doğru bir şekilde anlatılması, anlaşılması ve yaşanması için mal varlığı ile beraber, bütün hayatını da ortaya koydu. 15 yılını peygamberlikten önce, 10 yılını da peygamberlik döneminde olmak üzere 25 yılını Peygamberler ve Gönüller Sultanı’nın mübârek ayakları altına serdi. Her saniyesini O’nunla dolu, dopdolu geçirdi. Öyle bir hayat yaşadı ve yine öyle bir hayata zemin hazırladı ki, onun yapıp ettikleri ciltler dolusu kitaplara bile sığmayacak bir derecededir.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, ilk vahiyden itibaren en yakınlarının başında olan Hazret-i Hatice -radıyallâhu anhâ- Annemiz’den en büyük desteği görmüştü. Bu öyle bir destekti ki, tabir yerindeyse her nefes O’nunla beraberdi. Üstelik sadece kendisi değil, çocukları da aktif olarak Peygamber babalarının yanında yer almışlardı.

Fakat gariptir ki öz kardeşi Nevfel’den gördüğü düşmanlığı başka birinden görmemişti. Yine çok gariptir ki, Peygamberimiz de öz amcası Ebû Leheb’den gördüğü düşmanlığı başka birinden görmemişti.

Burada çok önemli bir ayrıntı çıkıyor önümüze. Peygamberimiz; bunca şirretliğine rağmen, Nevfel’in yaptıklarından dolayı Hazret-i Hatice Annemiz’e;

“Senin bu kardeşinden çektiğimiz nedir?” gibi bir çıkış yapmamıştı.

Hazret-i Hatice Annemiz de, Ebû Leheb’in düşmanlıkları karşısında Peygamberimiz’e;

“Senin bu amcandan çektiğimiz nedir?” gibi bir serzenişte bulunmamıştı.

Bu iki yakın akrabanın düşmanlıkları, diğer düşmanlara taş çıkartacak derecedeydi. Buna rağmen Peygamberimiz, Hazret-i Hatice Annemiz yanında; Hazret-i Hatice Annemiz de, Peygamberimiz’in yanında bu iki amansız düşmandan söz etmezlerdi. Her ikisi de bu inceliğe dikkat eder, müşrik akraba yüzünden birbirlerini incitecek en küçük bir hareket bile yapmazlardı.

Bundan alınacak o kadar çok ders var ki, bir yazıyı da sırf buna tahsis etmek lâzım gelir. Fakat buna zaman ve zemin müsait değil.

İster meslek hayatımızda, ister aile hayatımızda ve isterse sosyal hayatımızda olsun; yani hayatımızın hangi sahnesinde olursa olsun, olumsuz tavır sergileyen akrabalarımızdan dolayı, biz de birbirimizi kırmamaya özen göstereceğiz. Sadece bu kadarı bile bize çok şey kazandıracaktır.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in hanımları tarafından akrabaları İslâm karşısında farklı tavırlar sergilemişlerdi. Daha doğrusu yakınların bir kısmı, yakınlıklarının gereğini yapmışlar, bir kısmı da yapmamışlardı.

Yakınların yakınlıklarına bakarak biz de kendimizi yeniden gözden geçirelim. Kan bağı ile olmasa da, îman ve amel bağı ile Peygamberimiz’e ne kadar yakınız? Asıl yakınlık budur. Peygamberimiz’e yakın olmak demek, hayatımızın her yönüne O’nu yansıtmak demektir…

-Sallâllâhu aleyhi ve sellem…-