KURDUM ZAMANI…
NİYAZKÂR (Köksal CENGİZ) niyazkar@gmail.com
Rûhum bedenimi bulduğu anda,
Mâverâ dedeye sordum zamanı…
Dokuz ay, on günlük kaldığım handa,
Sabırla bekleyip durdum zamanı…
Rabbimin nusreti peş peşe indi,
Ben ağlarken sevenlerim sevindi,
Ana şefkatiyle feryâdım dindi;
Huzur kundağına sardım zamanı…
Çocukluğum uçtu körpe kuş gibi,
Bazen hayal gibi bazen düş gibi,
Hatırda kalanlar bir nakış gibi;
Ebemkuşağına serdim zamanı…
Ateş çemberinden geçti gençliğim,
Safını sağ yanda seçti gençliğim,
Aşkın bâdesinden içti gençliğim;
Gönülde sefâyla sürdüm zamanı…
Çarçabuk kayboldu civan çağlarım,
Birer birer göçtü yüce dağlarım,
Hazanla bozuldu bahçe, bağlarım;
Hüzünle, efkârla kardım zamanı.
Lutfu da kahrı da hoştu Mevlâ’nın,
Her ânı hikmetti her imtihanın,
Fânî olduğunu bildik dünyanın;
Tesbihe dizip de gerdim zamanı…
Geçip gitti üstümüzden üç mevsim,
Hâlâ kendi ile boğuşur nefsim,
Ne ümidim bitti ne de hevesim;
Oyunla, uğraşla yordum zamanı…
Sayılı nefesler esti yel gibi,
Aktı yıllarımız coşkun sel gibi,
Boynumuz büküldü solgun gül gibi;
Çile yumağıyla ördüm zamanı…
Niyazkâr aldanma sakın süsüne!
Kapılma hayatın boş cilvesine!
Ezelden meftûnum ezan sesine;
Cennete ayarlı kurdum zamanı…