SANATLAR AYRI, SANATKÂR AYNI!
Ömer Sâmi HIDIR samihidir@gmail.com
İlâhî program çerçevesinde kendisine verilen vazifeyi yapan her canlıda, hârikulâde bir sanat görülmekte. Arılar, karıncalar, türlü türlü deniz canlıları, hattâ bakteriler; aynı sanatkârın elinden çıkan farklı tablolar gibi.
Meselâ E. Coli isminde bir bakteriyi ele alalım;
Ağırlığı gramın 500 milyarda biri kadar! Doğumdan birkaç saat sonra bebeklerin mide ve bağırsaklarına ulaşır ve burada kendilerine yer tutarlar.1 Bu kadar küçük olmalarına rağmen kendi çaplarında mükemmel bir şekilde çalışan sistemlere sahiptirler. Suda vs. aylarca canlı kalabilirler. Şartlar değiştiğinde ise ayak uydurabilecek kadar beceriklidir. Öyle ki 55 ⁰C sıcaklığındaki bir ortamda 1 saat dursa bile dış kapsülü parçalanmaz, canlılığını korur.2
Bu bakteri içerisinde 7000 çeşit molekül bulunmakta ve bunları kendi fabrikasında üretmekte.3 Eğer bulunduğu ortamda;
•Su,
•Glikoz ve
•Amonyak varsa, bu bakteri bölünüp çoğalabilmekte. Bu işlem 20 dakika sürmekte, sonunda ise her şeyi ile aynı iki bakteri oluşmakta.
Yani bir arabanız olduğunu düşünün; 20 dakika sonra artık iki arabanız var, 20 dakika sonra 4 araba, sonra 8 ve katlanarak devam ediyor.
Bu fabrikanın üretim bandı, tezgâhlar, işçiler, mühendisler, idareciler hepsi arabanın içinde mevcut. Sadece üç ham madde dışarıdan alınıyor. Kendi kendine sürüş kabiliyeti bile var bu arabanın;
•Savunma,
•Depolama,
•Taşıma ve
•Haberleşme yapabiliyor.
Başlı başına bir canlı olması, kendine biçilen ömürde yaşayıp, verilen vazifeyi yapması bile yeterli değil mi? Daha birçok özellik sayılabilir, ama sadece sentezlediği 7000 molekül bile günümüz kimyagerlerinin rüyasında göremeyeceği bir hâdise.
Çünkü lâboratuvarda, her ürün müstakil bir kapta sentezlenir. Hepsinin aynı anda, aynı ortamda üretilmesi mümkün değildir. Reaksiyon esnasında maddeler birbirine karışabilir ve istenen netice oluşmaz. Fakat bu bakteri, bunu 20 dakika içerisinde tamamlamakta.
Aynı zamanda bazı türleri hastalık sebebi olduğu için oldukça korkulan bir bakteri olan E. Coli; tedbir alınmadığı zaman, vücudumuza ciddî zararlar verebiliyor. O kadar ki; zararından muhafaza olmak için, yüzlerce bakteriyolog, üzerinde yıllar süren araştırmalar yapmış ve kitaplar kaleme alınmış.
Bu arada vücudumuzda 40 trilyona yakın bakteri bulunur. Her türün farklı farklı vazifeleri vardır, % 70’i bağırsaklarımızda mesken tutar ve sindirime yardımcı olur. Bizim için çalışırlar. Doktorlar onların zarar görmesini hiç istemezler.
Bir de insan vücudunun lâboratuvarı olan karaciğere bakalım zira o daha da hârika. Bir bakteri içerisinde protein fabrikası diyebileceğimiz 20 bin adet ribozom varken, karaciğer hücresinde bundan 10 milyon tane vardır. Ne muazzam bir imalât…
Ayrıca her karaciğer hücresinde 2000 civarında enerji santrali yani mitokondri vardır. Bu santrallerde vücuda enerji sağlayan ATP üretilir. Bu maddeye, enerjinin vücutta kullanılabilir şekli de diyebiliriz. Yediğimiz gıdâlar ATP hâline gelmeden, enerji ihtiyacımız için kullanılamaz.
Her gün farkında olmasak da kendi ağırlığımız kadar ATP üretiriz. İnsan ATP’den müteşekkil olmadığına göre, bu nasıl mümkün oluyor? Şöyle ki; üretilen ATP dakikalar içerisinde kullanılır ve yeniden üretilir. Yani milyonlarca defa üretilip tüketilmiş olur. Burada dikkat çekici bir diğer husus da şudur:
Enerji santraline ham madde yani ADP girmeden, mamul madde olan ATP çıkamaz. Yani üretim müthiş bir kontrol üzere devam etmektedir. Yani asla;
TESADÜF YOK!
Kendi ismi ile anılan fizik sâbitini4 keşfeden meşhur Alman fizikçi Max Planck, Allah Teâlâ’nın kâinâta koyduğu bu nizamı görür ve şu hakikati ifade eder:
“Bilim sarayına girdiğinizde karşınıza bir levha çıkar. Orada şu yazılıdır: Îmân et!”
Çünkü bu kadar mükemmel bir düzeni görüp, buna tesadüf demek mümkün değildir.
Aynı noktaya işaret eden Amerikalı astronot John Gleen de şunu söyler:
“O muhteşem fezâyı gördükten sonra; «Her şey tesadüfle yaratıldı.» sözünü ağzıma almaktan utanıyorum.”
İnsan vücudunda ortalama 36 trilyon hücre vardır. Alyuvar hücreleri hariç bütün hücrelerde aynı DNA bulunmaktadır. Bu DNA önce sarmal hâlini alır, daha sonra da katlanır ve hücre çekirdeğindeki yerini alır. Bu 36 trilyon hücreden sadece bir tanesini alıp içindeki DNA’yı açtığınız zaman bu şeridin boyu 2 metre uzunluğunda olacaktır. Bu kodlarda o insana ait bütün bilgiler yer almaktadır.
Ayaktan sorumlu bir gen vardır. Bu gen baş hücrelerinde aktif değildir, göz hücrelerinde aktif değildir. Yani bu 2 metrelik şifrenin her bölümü kendi alanında hizmet verir. Eğer erken safhalarda, dışarıdan zararlı bir X ışını vs. gelirse ve DNA’da bir bozulma olursa, baştaki hücrelerde, ayak ile ilgili alan devreye girebilir. Bunun örneği sirke sineklerinde görülmüştür.
Her bir kodu kendi çalışma alanı içerisinde açan bir ilâhî kontrol, her an vazife başında. İnsanın her hücresinde, her şeyi kodlayan bilgiler mevcut olduğu hâlde, hepsi yerli yerince devreye girmektedir. Şükretmek için ne kadar çok sebebimiz var…
Misal olarak; gözde sadece gözü meydana getiren kodlar açılır ve göz rengi, göz şekli meydana gelir. Kulakta kulak ile ilgili özellikler açılır, kulak memesinin başa yapışık mı olacağı, ayrı mı olacağı bir gen ile belirlenir, saçın dalgalı mı, kıvırcık mı, düz mü olacağı gibi binlerce özellik yazılı olan şifreden okunur ve insan vücudu ona göre şekil alır.
SAAT SAAT KONTROL
Hattâ saat genleri denilen bir sistem ile 24 saatlik dönemde, belirli saatlerde belirli genler açılıyor ve vücudumuzu kontrol ediyor. Sabahları damarlar daralıyor, bu genetik olarak kontrol altında. İkindi üzeri saat 4’te ise tekrar genişliyor. Siz sabah saatlerinde spor yaparsanız, kalbinizi biraz daha fazla yormuş olursunuz. Eğer bir kalp hastalığınız varsa, kalp krizi geçirme ihtimalini artırmış olursunuz. Onun için, ikindiden sonra spor yapmak daha uygun denilmekte.
Akşam 10’dan sonra melatonin hormonunu tetikleyen genler açılıyor. Bu bize uyuma sinyali veriyor ve antioksidan özelliği sayesinde vücudu muhafaza altına alıyor.
Sabah saat 5 sularında seratonin hormonunu tetikleyen genler açılıyor. Genel tâbirle «mutluluk hormonu» olarak bilinen bu hormon; bizim güne daha dengeli başlamamıza yardımcı oluyor, kaygı ve endişeye sebep olacak maddelerin kandaki tesirini azaltıyor. Yeni bir besmele olup vücuda güç katıyor.
Yani ömrümüz boyunca, bir koruma ve destek eli daima üzerimizde.
Şimdi bunların hepsini bir tarafa bırakıp; kör bir şekilde yaşamak, bu gerçekleri türlü kılıflar içinde saklamaya çalışmak mümkün mü?
Sanattan Sanatkâr’a ulaşmak için bu kadar geniş yollar varken, karanlık ve meçhul dağ yollarında yaya kalmak akıl kârı mı?
Allâh’a şükretmek ve O’na lâyık bir kul olmaya gayret etmek, istiğfâr edip yanlıştan dönmek ne büyük bir nimet. Âyet-i kerîmelerde buyurulmakta:
“O hâlde ibret alın, ey akıl sahipleri!” (el-Haşr, 2)
“Elbette bunda basîret sahipleri için, büyük bir ibret vardır.” (ez-Zümer, 21)
__________________________
1 Vikipedia: Escherichia Coli
2 www.mikrobiyoloji.org
3 Prof. Dr. İrfan KÜFREVİOĞLU «Bilimler Işığında Yaratılış» kanalı.
4 Küçük «h» ile ifade edilir. Değeri = 6.62607015×10-34 Joule/saniyedir. Kâinattaki en küçük uzunluk, zaman veya enerji ölçüsüdür denilebilir. Planck sabitinden daha kısa zaman fizik açısından yok kabul edilir. Yani bir anlamda hepimizin bildiği «an» kelimesini fizikteki karşılığıdır.