MEZARIN DİLİ

Kemal AKGÜL kemalakgul1903@gmail.com

 

Geçerken uğradım bir kabristana;

«Bak ibret al!» diyor, mezarın dili.

Sanki hâl diliyle gelip lisâna;

«Bak ibret al!» diyor, mezarın dili.

 

Demirden saraylar yaptırıp girsen,

Ölüm var ne fayda, saltanat sürsen!

Duyarsın sesine bir kulak versen;

«Bak ibret al!» diyor, mezarın dili.

 

Kimi gelmiş, kimi bekler sırada,

Zengini, fakiri hepsi burada,

Şan, şöhret, şatafat hani nerede?

«Bak ibret al!» diyor, mezarın dili.

 

Burası karanlık, yalnızlık yeri,

Gitmek istersin ya, gidilmez geri,

Açılmaz kapanan amel defteri;

«Bak ibret al!» diyor, mezarın dili.

 

Sımsıcak yatakta yatardı bunlar,

Şimdi topraklara uzanmış tenler,

Kurtlara yem olmuş, nâzik bedenler;

«Bak ibret al!» diyor, mezarın dili.

 

İnsan; doğar, yaşar, ölür ecelle,

Bağlanma dünyaya, uzun emelle!

Doldur azığını sâlih amelle!

«Bak ibret al!» diyor, mezarın dili.

 

Dünya yalancıdır, âhiret sahi,

Yalnızlık evidir kabir vallâhi!

Bu çağrı herkese, Akgül’e dahî;

«Bak ibret al!» diyor, mezarın dili.