KUDÜS TERENNÜMLERİ

Nihat MALKOÇ mnm61mnm@hotmail.com

 

 

Kudüs kutlu bir rüya, Kızılelma’sın bize,

Sana kavuşamadan, yokuşlar varmaz düze.

Ümmetin hasretine karışmış vâveylâsın,

Istırap çöllerinde mü’minlere Leylâ’sın.

Hasretimiz tükenmez, tükense gözyaşımız,

Sen gönül soframızda ekmeğimiz, aşımız.

Sükûtun haykırıştır, susturulamaz dilin,

Karanlıklara inat, sönmeyecek kandilin.

Kadîm zamandan beri eşiğinde nur vardır,

Medeniyet şiârı beşiğinde nur vardır.

 

Mekke, Medine, Kudüs şehirlerin incisi,

Artık sil gözyaşını hakikatin öncüsü!

Boşluklara düşerken, tutunduğumuz dalsın,

Kanatları kırılmış, yaralı bir kartalsın.

Duâlı kılıçlarla kaç kere kuşatıldın?

Mü’minlerin kalbinde hasretle yaşatıldın.

İçip de kandığımız mukaddes bir oluksun,

Ömrün yokuşlarında aldığımız soluksun.

Batının şebekleri çekemez sana ayar!

Anlat çektiklerini, masum ve mazlum diyar!

 

Âdem’den İbrahim’e peygamberler şehrisin,

Akıp da durulmayan zamanın gül nehrisin.

Mü’minlerin şiârı Mescid-i Aksâ sende,

Sekiz köşeli mâbed Kubbetü’s-Sahra sende.

Hüzünle yoğrulmuşsun, sıra dışı rûhun var,

Hak hukuk dinlemeyen işgalci gürûhun var.

Havran, kiliselerin, caminle yan yanadır,

Canlar seni arzular, muhabbetler sanadır!

Bu mübârek şehirde, herkes izini bulur,

Kimseyi boş döndürmez, herkes gizini bulur.

 

Kudüs şah damarımız, ümmetin göz bebeği,

Tarihin kozasının nâdîde bir ipeği.

Öfkemiz yüreklerde, gerilmiş bir yay gibi,

Ey Kudüs: aydınlığın güneş gibi, ay gibi!

Sen ruhların motoru, bizler sade tekeriz,

Senin sancın tutarsa, acıyı biz çekeriz.

Üç semâvî dîne yâr, yağmalandı harmanın!

Ey koca Salâhaddin, unutuldu fermanın!

Silemedik yüzünden, acının izlerini,

Kıyâmete taşırsın o mahrem gizlerini.

 

Müslüman Hakk’a kuldur; kula kul değil, hürdür,

Mescid-i Aksâ, kalbe vurulan bir mühürdür.

İslâm’ın ilk kıblesi, kesilmiş gül nefesin,

Sükûta râm olmuşsun, kısık çıkıyor sesin.

Müslüman kardeşlerin, hasretinle yanıyor,

Sana bir kurşun değse, yüreğimiz kanıyor!

Mü’minin secdegâhı, ümmetin namususun,

Kutlu medeniyetin belleğisin, «us»usun.

Daha dün gibi canlı Mîrâc’ın hâtırası,

Sana koşup gelmenin şimdidir tam sırası!

 

Çağlara meydan okur, fânîliği aşarsın,

Hicranın döşeğinde, ateş içre yaşarsın.

Dalından koparılmış bir gül misâlisin sen,

Yûsufların Yâkûb’a kutlu visâlisin sen!

Ümmetin müjdecisi, Cennetü’l-Me’vâ oldun,

Bülbüller susturuldu, baykuşa yuva oldun.

Bu sancı boşa değil, yeniden doğacaksın,

Fecir vakti yakındır, zulmeti boğacaksın!

Hasretinle bilenip sana koşacak ümmet,

Aksâ’ya sığmayacak, dışa taşacak ümmet!

 

Mazlum Orta Doğu’nun yetim coğrafyasısın,

Ümmed-i Muhammed’in büyüttüğü yasısın.

Senin yüzün gülünce, gözyaşımız dinecek,

Ümmeti yakan ateş, elbet bir gün sönecek.

Sen damarsın, biz kanız; et ve tırnak gibiyiz,

Kur’ân’ın hâdimleri, hakikatin ipiyiz.

Taşların dili olsa, konuşsa acep ne der?

Çektiğin bunca çile, acı, işkence yeter!

Zincire vurulmuşsun, ahvâlin dram bize,

Senin yüzün asıksa, eğlenmek haram bize!

 

Ağlar Mescid-i Aksâ, tutulur bütün diller,

Söner yüreğimizde, gazı biten kandiller.

Kudüs sulha ermeden, dinmez gözyaşlarımız,

Kanadı kırılmıştır, uçamaz kuşlarımız.

Kudüs gönül kıblesi, nebîlerin otağı,

Ne büyük acılara şâhittir Zeytin Dağı.

Çocuklarda umut yok, hüzün var gözlerinde,

Acının izi kalmış, yaralı dizlerinde.

Gül kokulu bahçeler, şimdi yangın yeridir,

Gözyaşına karışan, mazlumların teridir.

 

Dünyayı yönetirken, şişirilmiş cüzdanlar…

Kulaklar sağırlaşmış, taş kesilmiş vicdanlar!

Alçak palikaryalar nefretini kusuyor,

Soru sorduklarımız, ne yazık ki susuyor!

İhânet mahfilleri kararttı dünyamızı,

Kudüs’ü özgür görmek, süslüyor rüyamızı!

Gecenin ardı sabah, doğacak bir gün güneş,

Zifirî karanlığı, boğacak bir gün güneş!

Nedâmet sofrasında, azığımız gam bizim!..

Kudüs özgür olacak, inancımız tam bizim!..