SEVDAYI SORDUM GÜLE

Dursun KARAGAN

 

 

 

Sevdayı sordum güle, dedi sorma be ağa!

Nerden geldi aklına, neden düştün merağa?

 

Rengime bak da anla, ârif isen hâlimi,

Sevginin sembolüyüm, benzerim bir çerağa.

 

Gam eker, dert biçerim, bunda huzurum benim,

Dikenimin kıvrımı, şekil verir orağa.

 

Bülbülden gayrı kimse olmadı derdime yâr,

Ancak o râzı oldu, fâsılasız firağa.

 

Çileye talip isen, sen de gel katıl bize,

El ayak çekilince, o bildiğin durağa.

 

Ettim teklifi kabul, gitmeye verdim karar,

Kimse görmesin diye, gizlice girdim bağa.

 

Başladı derin sohbet, sürdü ta fecre kadar,

Gönüller rabtolunca, ses değmedi kulağa.

 

Ancak garip bir çoban, alır durumu haber,

Doğruca eve gider, sürüyü sürer dağa.

 

Ve alır kavalını, söyler olup biteni,

O da hemen haberi ulaştırır ırmağa.

 

Bu muştulu habere sevinir tüm yeryüzü,

Vecde gelir titreşir, tohum düşer toprağa.

 

Ağrı Dağı fısıldar Murad’ın kulağına,

Git onu çatlat diye bindirir bir burağa.

 

Dicle, Fırat, Kızılsu, Sakarya birleşerek,

Fazıl’ın çağrısıyla kalkar hemen ayağa.

 

Bu hayat iksiriyle, mayalanır tüm sular,

Buharlaşan zerreler, gökte başlar semâa.

 

Uyanır Anadolu, dört mevsimi yaşarken,

Meyveler ziynet olur, sarkan dala yaprağa.

 

Sen de uyan Mehmet’im, uyan gafletten uyan!

Yeniden damga vurmak zamanı geldi çağa!