MEVLÂNÂ’NIN GAZELLERİNİ TÜRKÇE SÖYLEYİŞ -30- BUL CÂN İÇİNDE CÂNI!*

Harun ÖĞMÜŞ harunogmus@gmail.com

 

 

Dök zülfü haydi, dök de mest eyle cism ü cânı,

Coşkuyla raksa kaldır mecliste âşıkānı.

 

Raks eyliyor hep âlem, lâyık mı dursun âdem;

Dursun da böyle âhir kaybetsin imtihânı?

 

Sen böyle söyledikçe, tanbûrun inledikçe,

Geç arzı, coşturursun billâhi âsumânı.

 

Meltem eser neşeyle, bin bir ıtır ve çiyle,

Rûh üfleyip cihâna, mağlûb eder hazânı.

 

Birçok yılan olur yâr, güllerle dost olur hâr,

Süsler nasıl o Gaffâr, lutfuyla gülsitânı…

 

Gülşen haber ilet der, yârânı dâvet et der,

Lutfeylesinler ister, fevt etmeden zamânı.

 

İçten gider gülistan, der böylelikle her an:

Git sen de dâim içten, bul cân içinde cânı!

 

Serviyle söyleşip gül, der neyse sırr-ı sünbül,

Lâleyse güldürür bin bir sözle erguvânı.

 

Hepsinde ayrı sır var, sır diplerinde başlar,

Mîrâc eder ağaçlar, kurmuş da nerdübânı.

 

Her dalda bir yığın kuş, gûyâ ki bekçi olmuş,

Allâh’ı zikre dalmış, beklerken âşiyânı.

 

Yaprak ağaçta dildir, meyveyse bir gönüldür,

Coştukça bir gönül coşturmaz mı hiç lisânı?

 

vezni: mef‘ûlü / fâilâtün – mef‘ûlü / fâilâtün

 

4 Aralık 2022, Konya

 

________________

* Der cünbüş ender âver zülf-i ‘aber-feşan-râ,
Der-raks ender âver can-hâ-yı sûfiyan-râ.

matlaıyla başlayan gazel olup 8. beyitte aslında «sünbül» yerine «süsen» geçmekte ve lâlenin erguvânın yanı sıra söğüte de müjdeler verdiği belirtilmektedir, ancak bunlar Türkçe söyleyişe yansıtılamamıştır. (Mevlânâ, Dîvân-ı Kebîr -Seçmeler-, nşr. Şefik CAN, Ötüken, İst. 2000; I, 92; Füruzanfer neşri, I, 196)

Orijinaliyle aynı vezinde: mef‘ûlü / fâilâtün – mef‘ûlü / fâilâtün