DESTAN SENİN!

SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ)

 

-Tarihin nice zorlu bâdirelerini sarsılmaz bir îmanla aşan asil milletimize-

 

Bayrak olmuş, ay ve yıldız anlatır,

Muhteşemdir yazdığın destan senin!

Ayrı bir nâm, ayrı bir şan her satır,  

Mührü solmaz, hür ve gür ferman senin!

 

Arzı mestân eyledin destânına,

Tâc-ı târih yazdılar devrânına,

Ey yiğit; ölmez, muzaffer şânına,

Karşı milletler dahî hayran senin.

 

Bir güneş, nurdan kıvılcım gözlerin,

Zulme ancak yıldırımdır sözlerin.

Aşkı yüksek şavkı sensin közlerin,

Çâresin, her dert için derman senin!

 

Şerre kartal, hayra ey eşsiz kuğu,

Senle kalkar yaşlı gözlerden buğu,

Çağlayan senden alır coşkunluğu,

Bin neyistan besleyen umman senin!

 

Ey tohum, ambarda yatmak zül olur,

Ey ağaç, kök salmayan dal, kül olur,

Terle ey toprak, dikenlik gül olur,

Bağ senindir, gül senin, reyhan senin!

 

Bir tomurcuk ol, yeşersin can yine,

Çöl değil, bâğ ol bahârın kalbine,

Öyle bir bâğ ol ki sevdir Rabbine;

Yaz ve kış, her mevsimin nîsan senin!

 

Nam yakışmaz meyvesizsen ey yiğit,

Gayretin ceddinle olsun, tâ eşit,

Bir ölümsüz şâheser yap Hakk’a git,

Can senindir, tâ ebed, cânan senin!

 

Bûbekir ol mescidin mihrâbına,

Bir Ömer ol meydanın girdâbına,

İffetin, Osmân olup mehtâbına,

Sen Alî ol ilme, her unvan senin!

 

Hak adâlet süslesin tekrar yeri,

Süslesin yıldızla ufkun gökleri,

Doğru insân olmanın ey cevheri,

Hem sedef, hem inci, hem mercan senin!

 

Hür kalemsin; sende istiklâlimiz,

Sende mâzî, sende istikbâlimiz,

Sendedir ey kahramân, ikbâlimiz,

Nesli fâtih eyleyen harman senin!

 

Bin yokuş tekrâr ederken bin çile,

Ey küheylân, haydi tekrâr aşk ile,

Haydi şahlan, en aşılmaz dağ bile,

Dümdüz olsun; yol senin, kervan senin!

 

Kıskananlar çatlasın baykuş gibi,

Uç, kanatlanmış beyaz bir kuş gibi,

Şimdiden Firdevs’e bir konmuş gibi,

Gir de seyret; Cennetü’r-Rıdvan senin!

 

İstemez bahtında yelkenler liman,

Her cihetten rûzigârın pek yaman,

Fethedip dünyâyı ey cennet yapan,

Öz senindir, göz senin, seyran senin!

 

Beklenensin ey mübârek atlı, koş,

Her zaman, ıslāha ey ruhsatlı, koş,

Can dirilten ey kılıç, kerratlı koş,

Hayrı şerden kurtaran kalkan senin!

 

Onca deryâ aştığın dost uğruna,

Yoldaşın Nil, sırdaşın hâlâ Tuna,

Koştuğun her kıt‘a şâhit coşkuna,

Elde bayrak muhteşem devran senin!

 

Olma vitrin, gündelik birkaç süse,

Zapta cür’et etmesin hiçbir kese,

Koş, doğarken duyduğun ulvî sese,

En mübârek son kitap Kur’an senin!

 

Ceddimin ey nesli, fark et kadrini,

Anla; sensin kâinâtın zengini,

Hak nasîb etmiş hidâyet mihrini,

Çok şükür, dosdoğru hak îman senin!

 

Ey yürek; ardında yer-gök kāfile,

Kopma yurdundan, kızıp bir câhile,

Geçse üç bin yıl değil, beş bin bile,

Bayrağımdan damlayan al kan senin!

 

Pâyedir dünyâda İstanbul sana,

Fâtih’in sırrıyla sen, ey yan yana,

Haydi hasrettir bu âlem koşmana,

Haydi zîrâ şaşmayan mîzan senin!

 

Bağ senindir, dağ senin, dîvan senin,

Hem sükûn, hem kükreyen tûfan senin,

Toprağın Avrasya, Türkistan senin,

Tuğ senindir, taç senin, kaftan senin!

 

Bir cihangirsin, küçülmekten sakın,

Ey yiğit, davran, devâm etsin akın!

Der ki Seyrî; kıt‘alar dünden yakın,

Durma bir an, her zaman meydan senin!

vezni: fâilâtün / fâilâtün / fâilün