AYAZ’IN MÂRİFETİ

Dr. Halis Ç. DEMİRCAN cetindemircan2@hotmail.com.tr

“Ehil olmayanlarla, bir an bile
eğleşme; çünkü (demir)
aynayı suda bırakırsan
elbet paslanır.” (Mevlânâ)

 

Senai Bey ile sohbetimizden…

“–Hocam; gemide bir çavuşum vardı, adı Cengiz, hiç yanımdan ayırmazdım onu. Gemiye gelen komutanlar sorarlardı;

«–Neden sağ kolun bir rütbeli değil de bir erbaş?» diye.”

“–Neden ayırmazdınız Senai Bey?”

“–Anlatayım hocam;

Bir gün açık denizde seyrediyoruz, birden motor ârızası baş gösterdi. Teknisyenler uğraştılar uğraştılar yapamadılar. Çarkçıbaşı binbaşım devreye girdi:

«–Komutanım, izniniz olursa bir de Cengiz baksın!»

«–Cengiz, gel bakalım evlâdım. Anlar mısın sen bu işlerden?»

«–Komutanım, ben motor teknik lisesi mezunuyum. Bütün motorlar aynı mantıkla çalışır, bir bakayım izin verirseniz.» dedi ve yarım saat içerisinde motoru çalıştırdı.

O günden sonra gemideki bütün aksayan teknik işlerin üstesinden, Cengiz’in pratik zekâsıyla gelindi. Ben de bu çocuğu gemide hiç yanımdan ayırmadım ve soranlara da Mevlânâ’nın şu hikâyesini anlattım:

Bir gün beyleri Sultan Mahmud’a sordular:

«–Ayaz denilen bu kölenin ne mârifeti var ki, sen ona otuz kişinin maaşı kadar maaş ödüyorsun?”

Sultan Mahmud bu soruya o anda cevap vermedi. Birkaç gün sonra beylerini yanına alarak ava çıktı. Yolda bir kervan gördüler. Sultan Mahmud beylerden birine;

«–Git sor bakalım, bu kervan nereden geliyor?» dedi.

Bey; atını sürerek gitti, birkaç dakika içinde geriye döndü;

«–Efendim, kervan Rey şehrinden geliyor.» diye cevap verdi.

Sultan Mahmud;

«–Peki, nereye gidiyormuş?» diye sorunca bey susup kaldı.

Bunun üzerine Sultan Mahmud başka birini gönderdi. O da gidip geldi;

«–Efendim, Yemen’e gidiyormuş.» dedi.

Padişah;

«–Yükü neymiş?» deyince o da sustu kaldı.

Bu defa Padişah başka bir beye;

«–Sen de git yükünü öğren!» dedi.

Bey gitti geldi;

«–Her cins mal var, fakat çoğu Rey kâseleri.» dedi.

Padişah;

«–Peki, kervan ne zaman yola çıkmış?» diye sorunca bey cevap veremedi.

Padişah böyle tam otuz beyi gönderdi, otuzu da istenen bilgileri tam olarak getiremediler.

Padişah son olarak Ayaz’ı çağırdı;

«–Ayaz; git bak bakalım, şu kervan nereden geliyor?» dedi.

Ayaz;

«–Efendim, kervan görünür görünmez sizin merak edeceğinizi tahmin ederek gidip gerekenleri öğrendim. Kervan; Rey’den gelip Yemen’e gidiyor; yükü şudur, şu kadar at, şu kadar deveden oluşuyor, şu kadar insan var…» diye kervan hakkında ayrıntılı bilgi verdi.

Bütün bunları beyler ağzı açık dinliyorlardı. Ayaz tek başına 30 beyin edinemediği bilgiyi edinmişti.

Padişah beylerine döndü ve şöyle dedi:

«–Ayaz’a neden otuz kişinin ücretine denk ücret verdiğimi anladınız mı? Görüyorsunuz ki bu bile onun hizmetine karşılık az geliyor.»” (Mesnevî, VI / 385-400)

“–Çok güzel Senai Bey! Buradan yola çıkarak bir hadîs-i şerîfi de ben aktarayım.”

“–Buyurun Hocam!”

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:

Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir yerde sahâbîleriyle konuşurken bir bedevî çıkageldi ve;

“–Kıyâmet ne zaman kopacak?” diye sordu.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz sözlerini kesmeden konuşmalarına devam ettiler. Bunun üzerine sahâbîlerden biri;

“–Bedevînin sorusunu duydu, fakat soruyu beğenmedi.” dedi.

Bir başkası da;

“–Hayır, soruyu duymadı.” dedi.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz konuşmalarını bitirince;

“–Kıyâmet hakkında soru soran nerede?” buyurdular.

Bedevî;

“–Buradayım, yâ Rasûlâllah!” dedi.

“–Emânet zâyî edildiği zaman kıyâmeti bekle!” buyurdular.

Bedevî;

“–Emânet nasıl zâyî olacak?” diye sordu.

Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz de;

“–Emânet ehil olmayan kimseye verildiği zaman kıyâmeti bekle!” buyurdular. (Buhârî, İlim, 2, Rikāk, 35)

“–Hocam; hâsılı bilgiye, tecrübeye ve liyâkate değer vermeyip işler ehil olmayan kişilere bırakılırsa sonuç hüsran oluyor.”

“–Haklısınız Senai Bey!”

“–Umalım ki Mevlâ’m söylediklerimizi önce bize duyursun, sonra ihtiyacı olanlara tesir buyursun.”