ZAMANA KÜSEN ATLAR!..

Servet YÜKSEL servety@t-online.de

 

Siyah yelelerinde rüzgârlar esen atlar!..
Şâha kalkan güzellik, nefesler kesen atlar!..

Kimi ala paçaydı, kimi «al»dı, doruydu,
Yemyeşil ovaların bağrına basan atlar!..

Sâdık yoldaştı nice beylere, paşalara,
Ufuklara çekilip, zamana küsen atlar!..

At sırtında büyüyen; çocuklar, gençler vardı,
İçimde rüya görür, hüznünden susan atlar!..

Kılıcımla, yayımla Kırım’dan, Kafkaslardan,
Bir gün çıkıp gelir mi, tarihe pusan atlar?..
***
Yıldızlara bakarak hangi yöne gittiler?
Hayal yaylalarında gezip, dolaşan atlar!..

Köpüklü dalgalarda kişneme sesleri var,
Kıratın soyundan mı, deryâdan taşan atlar?..

Bize durmak yaraşmaz; güneş batar, ay doğar,
Yollar murâdın alsın, dörtnala koşan atlar!..

Kuyruğunu bağlamış, meydan ister düşmandan,
Türk’ün safında cenge girende coşan atlar!..

Gece-gündüz demeden; tozu, dumana katıp,
Kuşlardan daha hızlı, dosta yetişen atlar!..

Dört bir yana sürelim, sonsuzluk aşkı için,
Çöllerin «gül» izinde yanıp, tutuşan atlar!..

Elma gözleri ağlar, uzun boynu bükülür,
Süvarisi ölünce, toprağı eşen atlar!..

Otur dağlara karşı vur tellere ey ozan!
Destan söyle, türkü yak, efkârın, neşen atlar!..

Yiğitlerin harmanı Anadolu’yu sorar,
Yemen’den mi geliyor yorgun, perişan atlar?..

Yedi tepeden seyret İstanbul’un fethini,
Alıp götürsün beni, çağları aşan atlar!..

Alplerin, dervişlerin gönüllerini bilir,
Kanatlanıp uçar mı, sevdaya düşen atlar?..

Ah, neydi o terkinde unuttuğum emânet?
Gel alnından öpelim, Hak’tan bir nişan atlar!..