189. SAYI TAKDİM

Kıymetli Okuyucularımız,

Aylardır dersimiz:

Yaşatmak…

Hayatı korumak, ihyâ etmek.

Mesele, hayat-memat meselesi olunca, her şey teferruat oluyor çünkü.

Kur’ân ve Sünnet’in gayesi de zaten hayat vermek.

“Ey îmân edenler! Hayat veren esaslara sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasûlü’ne icâbet edin!..” (el-Enfâl, 24)

Kitap Kur’ân…

Sünnet, o Kur’ân’ı getiren Rasûl’ün ilk elden en mükemmel tatbikatı…

Öyle hayat veriyor ki, eğer zarûrette kalınırsa, kendi esaslarını bile yumuşatacak ruhsatlar tanıyor. Peki, nerede ve ne kadar? Ölçülere dikkat edilmez ve tercihler hep dünyadan yana yapılırsa, şu fânî hayata biraz daha dirlik ve dirilik vereceğim derken, âhireti öldürmek tehlikesi var.

Bu sebeple başlığımız:

Helâl ve Haram Dairesinde
KİTAP ve SÜNNET’İ İHYÂ

Hadislerde müjdeler var:

“Kim benim sünnetimi ihyâ ederse beni sevmiş olur. Beni seven de cennette benimle beraber olur.” (Tirmizî, İlim, 39)

“Ümmetimin fesâdı zamanında sünnetime sarılana şehid sevâbı vardır.” (Taberânî, Evsat, V/315)

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; Kur’ân ve Sünnet’in ihyâsını, onlardan süzülen «hudûdullâh»a riâyet mefhumu etrafında ortaya koydu. Allâh’ın koyduğu sınırlara riâyetin cennet rotası, riâyetsizliğin ise cehennem rotası olduğunu vurguladı.

Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi; «İslâm’da Zarûretler» başlıklı makalesinde, İslâm’da dîni, canı, malı, nesli ve aklı muhafaza etmenin esaslarına temas etti.

Kıssalardan bu ayki hissemiz «Habîb-i Neccâr» oldu. Onun tebliğ ve irşâdın vecd ve istiğrâkı içinde bizlere verdiği dersler var…

Dr. Ahmet Hamdi YILDIRIM, mahzurlu şeyleri mubah hâle getiren zarûretin fıkhî esaslarını misallerle ortaya koydu.

Nesli muhafaza için alınması gereken tedbirler, kültürümüzü yaşatmamız için gereken adımlar…

Yükselen yeni İslâmofobi ve Ebû Leheb’in ve haçlıların yeni sürümlerine gerekli cevaplar verildi. Azerbaycan’ın haklı ve şanlı Karabağ mücadelesine selâmlar verildi.

Geçtiğimiz ay kaybettiğimiz Ahmet ZİYLAN’ın hâtırasını şiirlerle, tâziyelerle ve kendi nasihatleriyle yaşatmaya çalıştık. Fakat o asıl, eserleriyle yaşayacak.

Tıp ilmi, her an ölüp ölüp dirildiğimizi söylüyor. Hücrelerimiz ölüyor; yenileri inşâ ve ihyâ oluyor. Kültürler ve toplumlar da böyle. Ölümler tabiî… Yerine yenileri gelmezse, işte o zaman ihyâ değil çürüme ve tükenme başlar.

İhyâ edeceğiz. Kitap ve Sünnet’i…

Bizi biz yapan ne varsa her şeyi…

Yüzakıyla…