RAHMET EYLE YÂ RABBÎ!..

Sami GÖKSÜN

Bize her güzelliği tâlim buyuran Rasûlullah Efendimiz’dir.

Bu yazımızda O’nun mübârek hadîs-i şeriflerinde bize ulaşmış duâ nümûnelerini birlikte okuyalım, «âmîn!» diyelim ve dilimizi bu nebevî niyazlara alıştıralım inşâallah…

Rasûlullah Efendimiz’i bir gölge sadâkatiyle takip eden Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh- anlatıyor:

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurdu:

“Sizden biriniz yatağına yatacağında şöyle duâ etsin:

«Rabbim, ancak Sen’in isminle yan tarafımı yatağıma koydum. Sen’in isminle de kaldırırım.

(Ey Rabbim!) Eğer canımı alacaksan, nefsime merhamet ihsân eyle!

Eğer salıverip hayatta bırakacaksan, hayatımı sâlih kullarını muhafaza ettiğin himayenle muhafaza eyle!» (Buhârî, Deavât, 13)

Rasûlullah Efendimiz’in ahlâkı Kur’ân-ı Kerîm’in methettiği bir ahlâk idi. Şahsiyeti de öyle sağlam ve düzgün idi ki, can düşmanları bile onu tasdik etmekten başka çare bulamadılar.

Böyle olduğu hâlde;

Sevgili Peygamberimiz, bize örnek olmak için şöyle duâlar etmiştir:

“Allâh’ım!

Tembellikten, düşkünlükten, günahtan, borçtan, kabir fitne ve azabından, zenginlik fitnesinin şerrinden, fakirlik fitnesinden, Mesih Deccal fitnesinden Sana sığınırım.

Allâh’ım! Hatalarımı soğuk kar suyuyla yıka. Bembeyaz elbiseler nasıl kirlerden arınıyorsa Sen de benim kalbimi hatalardan öylece arındır. Benimle hatalarımın arasını doğu ile batı arası kadar yap!” (Buhârî, Deavât, 39)

Ümmetine duâ ederdi. O Rahmet Peygamberiydi. «Gayretullâh»a dokunan, Kur’ân’a ve Kur’ân hâfızlarına ilişen bir zulüm olduğunda ellerini, zâlimlere bedduâ için semâya kaldırdığı oldu. Lâkin ekseriyâ O hep rahmet için duâ etti. Yine Ebû Hüreyre anlatıyor:

Tufeyl bin Amr -radıyallâhu anh- Rasûlullâh’a geldi ve;

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Devs kabîlesi Allâh’a isyan edip İslâm’a girmeyi reddettiler. Onların aleyhine Allâh’a duâ et!” dedi.

Oradakiler Rasûlullâh’ın Devs kabilesine bedduâ edeceğini zannettiler.

Ancak O Rahmet Elçisi, şöyle duâ buyurdu:

“Ey Allâh’ım! Devs’e hidâyet ver ve onları aramıza kat!..” (Buhârî, Deavât, 59)

Peygamber-i Zîşân Efendimiz’in duâları, şu kulluk imtihanında muhtaç olduğumuz hasletleri ve hikmetleri bir bir saymakta:

“Ey Rabbim! Beni Sana çok şükreden çok zikreden, Sen’den çok korkan, Sana çok itaat eden, Sana çok boyun eğip tevâzu gösteren ve Sana çok yakarıp ağlayarak tevbe eden (bir kul) eyle!..

Ey Rabbim! Benim tevbemi kabul eyle, günahımı gider, duâmı kabul et, kalbimi hidâyet üzerine dâim kıl, dilimi doğrulukla hakkı söylemekten ayırma, hüccetimi sabit kıl ve kalbimi fenalıktan arındır!” (İbn-i Mâce, Duâ, 2)

Yine Rasûlullah Efendimiz’in şâmil bir duâsı:

“Allâh’ım! Bize mağfiret eyle, bize merhamet et, bizden râzı ol, (ibâdet ve duâları) bizden kabul eyle, bizi cennete dâhil et, bizi ateşten kurtar ve bizim için her hâlimizi ıslah eyle!..” (İbn-i Mâce, Duâ, 2)

Bu duâyı yaptıktan sonra «âmîn» diyenlere şöyle ilâve ettiler:

“Sizin için bütün dileklerinizi kapsayıcı, şümullü bir duâ yapmadım mı?” (İbn-i Mâce, Duâ, 2)

Duâlarımız kabule muhtaç!..

Efendimiz, duâ ederken de bize bu hakikati tâlim buyurmakta:

“Allâh’ım! (Şu) dört şeyden Sana sığınırım:

•Fayda vermeyen ilimden,

•Korkmayan kalpten,

•Doymayan nefisten ve

•Kabul olmayan duâdan.” (İbn-i Mâce, Duâ, 2)

Sana Habîbinin duâlarıyla yakarıyoruz. Kabul eyle yâ Rabbî!..