KARDELEN YALNIZLIĞI…

Ali AĞIR aliagir70@gmail.com

 

Karanlığın tahtında, dolunay hırsızları,
Düş cellâdı kâbuslar, karartır gökyüzünü.
Sürgün eder geceden, ağlayan yıldızları,
Bir rüzgâr siler, bedrin kumsaldaki izini.
Dalgalara karışır bir martının çığlığı…

Uzaklarda, ıssız bir dağ başında harap bir ev,
Ocakta kırık çömlek, kirli camlarda buğu.
Kapısında, gözleri alevler saçan bir dev,
Bahçesindeki gölde, tutsaktır beyaz kuğu.
Sulara, damla damla dökülür hıçkırığı…

İpek sevgiler taşır ıslak yelelerinde,
Çölün sıcak teninde dörtnala koşan atlar.
Yollar kördüğüm olur son günün seherinde,
Bir başka asra kalır, kaç asırlık muratlar.
Hasreti büyüterek döner zaman çıkrığı…

Ömrün sayfalarında yılların pişmanlığı,
Saâdet, yaşlar döker yalnızlık rıhtımında.
Gölgeler kümelenir, çağırır karanlığı,
Hayallerin isyanı, büyür günbatımında.
Saplanır kalır gönle, ihânetin kıymığı…

Kim bilir taş dibinde kuruyan çiçekleri?
Hüzünlenir ırmaklar, tuz basar yarasına.
Zaman alıp götürür, kanayan yürekleri,
Her seher kanatlanan sevdanın Hirâ’sına.
Keder yüklü gönüller, hayatın sır sandığı…

Niçin imrenir gökten inen yıldırımlara,
Bir vefâsız şehrin, küf kokan, dar sokakları?
Son umut da buz tutar, düşer kaldırımlara,
Kapanır bir âşığın; «Dön!..» diyen dudakları.
Rûhunu kuşatırken kardelen yalnızlığı…