YALAN DÜNYAYA KANMA!

Doç. Dr. Mustafa CANLI


BİR HADİS:
عَنِ ابْنِ عُمَرَ، رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمَا، قَالَ … فَقَالَ
(رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم) :
« كُنْ فِي الدُّنْيَا كَأَنَّكَ غَر۪يبٌ ، أَوْ عَابِرُ سَب۪يلٍ »
İbn-i Ömer -radıyallâhu anhümâ-’dan nakledildiğine göre; Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Dünyada sanki bir garip veya bir yolcu gibi ol!” (Buhârî, Rikāk, 3)
BİR MESAJ: “Yalan dünyaya kanma!
Şu yalan dünyada bir garip veya bir yolcu gibi ol!”

Mal sahibi, mülk sahibi,
Hani bunun ilk sahibi?
Mal da yalan, mülk de yalan,
Var biraz da sen oyalan!..
(Yûnus Emre -rahmetullâhi aleyh-)

“Önce Allah vardı. O’ndan önce hiçbir şey yoktu. Arş’ı suyun üzerindeydi. Sonra O, gökleri ve yeri yarattı.” (Buhârî, Tevhîd, 22) Sonsuz güce sahip olan yüce Allah; sonra bitkileri, hayvanları ve insanı yarattı. Böylece insanoğlunun dünya ile imtihanı başlamış oldu. İnsan, cenneti de cehennemi de bu imtihan dünyasında yaşadığı hayat karşılığında elde eder.

Dünya hayatı, kişinin ölmeden önceki hayatı olup; geçici, fânî ve ölümlü hayattır. Buna mukābil âhiret hayatı ise; ölümden sonra başlayan; bâkî, ebedî ve ölümsüz olan hayattır.

Şu bir hakikat ki mü’min; fânî ve ölümlü dünya hayatı karşısında, gerçekten çetin bir imtihan içerisindedir. Zira imtihanın îcâbı olarak şeytan ve nefis, olanca câzibesiyle dünyayı mü’minin gözünün önüne getirecek, onu kandırıp yürüdüğü hak yoldan ayırmaya çalışacaktır. İşte bu durum karşısında mü’min; geçici olarak geldiği yalan dünyanın câzibesine kapılmamalı, asıl vatanının âhiret olduğunu unutmayarak, Allah ve Rasûlü’nün yolunda kararlı bir şekilde yol almalıdır.

Rivâyet edildiğine göre; bir gün Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Abdullah bin Ömer -radıyallâhu anhümâ- ile beraberken bir ara durup onun omuzuna mübârek ellerini koymuş ve şöyle buyurmuştur:

“Dünyada sanki bir garip veya bir yolcu gibi ol!” (Buhârî, Rikāk, 3)

Memleketinden ve ailesinden uzakta bulunan kimseye garip denir. Memleketinin dışında bir yere yolculuk yapan kişiye de yolcu denir. Her ikisinin de ortak yönü, dünyada dâimî kaldıkları yerden uzakta olmalarıdır. İşte insan da bu dünyada garip ve yolcu gibi asıl yurdundan uzaklarda yaşamaktadır. Onun için insan; geçici dünya mekânını, ebedî kalacağı yer olarak görmemeli, daima bunun muhasebesi içerisinde bir hayat sürmeye çalışmalıdır.

Bu bakımdan ey mü’min kardeşim! Şu yalan dünyada bir garip veya bir yolcu gibi ol! Asıl yurdunun âhiret yurdu olduğunu unutma!

Zira dünya ve içindekilerin, Allah katında hiçbir kıymet ve değeri yoktur. Nitekim hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur:

“Eğer dünya, Allah katında sivrisineğin kanadı kadar bir değere sahip olsaydı, Allah hiçbir kâfire dünyadan bir yudum su bile içirmezdi.” (Tirmizî, Zühd, 13)

Ey mü’min kardeşim! Âhireti unutup da yalan dünyaya kanma! Zira;

“Âhirete göre dünya, sizden birinizin parmağını denize daldırmasına benzer. O kişi parmağının ne kadarcık bir su ile döndüğüne baksın.” (Müslim, Cennet, 55)

Evet âhiret hayatı karşısında dünya hayatının misali; uçsuz bucaksız bir denize bir parmak batırıldığı zaman, o parmağa değen su miktarı kadardır. Ebedî âhiret hayatı mı yoksa geçici, sonlu dünya hayatı mı? Bu mânâda mü’min; tercihini akıllıca yapmalı, yalan dünyaya kanmamalıdır.

Onun için mü’minler olarak yalan dünyaya, Yûnus’un diliyle şöyle seslenmeliyiz:

Yürü yürü yalan dünya!
Yalan dünya değil misin?
Yedi kez boşalıp yine,
Dolan dünya değil misin?

Dünyanın geçici olduğu ve değersizliği ile ilgili birçok âyet-i kerîme ve hadîs-i şerif vardır. Bu âyet-i kerîmelerden birinde Cenâb-ı Hak, şöyle buyurmaktadır:

“Onlara dünya hayatının neye benzediğini söyle! Dünya hayatı; gökten indirdiğimiz bir suya benzer ki, onunla yeryüzünün bitkileri gelişip birbirine karışır ve sonunda rüzgârların savurup uçurduğu kuru bir çöp kırıntısı hâline döner.

Allah, her şeyi meydana getirmeye gücü yetendir.

Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür.

Ebedî kalacak iyi işler ise Rabbinin katında hem sevapça daha hayırlı hem de ümit bağlamaya daha lâyıktır.” (el-Kehf, 18/45-46)

İnsanın sahip olduğu bütün mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür. Nasıl ki insanın taktığı süs eşyaları; onun için onda kalıcı olan eşyalar değilse, mal ve oğullar da kalıcı değildir. Şu fânî ve yalan dünyada bunlara kapılıp kalmamak gerekir. Yarın, öbür gün emr-i hak vâkî olduğunda insanoğlu, bunlardan hiçbirini öte dünyaya götüremeyecektir. O gün ne mal fayda verecek ne de evlât; sadece ve sadece dünya hayatında yapmış olduğu sâlih ameller onun en büyük dostu olacak, yanı başında kalıcı olacak. Onun için geçici olana değil, kalıcı olana meyletmek lâzım.

Bu bakımdan ey mü’min kardeşim! Geçici dünya hayatına kanma! Çünkü dünya, ebedî olarak kalınacak bir yer değildir. Bizim ebedî yurdumuz âhiret yurdudur. Dünya, imtihan yeridir. İmtihan için yaratıldığını, imtihan için dünyaya geldiğini unutma!

Öyleyse ey mü’min kardeşim! Yalan dünyaya kanma! Zira yüce Rabbimiz âyet-i kerîmede şöyle buyurmaktadır:

“Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir.” (el-Hadîd, 57/20)

Dünya hayatı, tıpkı bir çocuğun kısa süreliğine bir hevesle oynayıp sonra kenara atıverdiği bir oyuncak gibidir. İşte;

“Bu dünya hayatı, geçici bir eğlencedir; ama âhiret gerçekten kalınacak yurttur.” (el-Mü’min, 40/39)

“Âhiret, asıl varılacak güzel yerdir.” (Âl-i İmrân, 3/14)

Ey mü’min kardeşim! Dünya hayatının geçici süsüne kanma! Zira;

“Nefsânî arzulara, özellikle kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı aşırı düşkünlük insanlara süslü gösterildi. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Hâlbuki varılacak güzel yer, Allâh’ın katındadır.” (Âl-i İmrân, 3/14)

Öyleyse;

“Ey insanlar! Allâh’ın va‘di gerçektir, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (şeytan) da Allah hakkında sizi kandırmasın.” (Fâtır, 35/5)

Şunu bilin ki;

“Bu dünya hayatı, eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Âhiret yurdu; işte asıl hayat odur, keşke bilselerdi.” (el-Ankebût, 29/64)

Ey mü’min kardeşim! Ferâsetli davran, yalan dünyaya kanma! Gaflet gösterip yalan dünyayı kalbine koyma! Zevk ve eğlence içerisinde olan zavallı insanlara imrenerek yalan dünyaya dalma! Lüks içerisinde sefâ süren insanlara bakarak yalan dünyaya kanma! Zira unutma ki;

“Dünya; mü’minin zindanı, kâfirin de cennetidir.” (Müslim, Zühd, 1)

Ey mü’minler!

“Uyanık olunuz! Şüphesiz dünya değersizdir. Dünyada olan mal, mülk de kıymetsizdir. Ancak Allah Teâlâ’nın zikri ve O’na yaklaştıran şeylerle, öğretici ve öğrenici olmak müstesnâdır.” (Tirmizî, Zühd, 14)

“Yeryüzünde bulunan her canlı yok olacak. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâkî kalacak.” (er-Rahmân, 55/ 26-27)

Ebû Ubeyde bin Cerrâh -radıyallâhu anh-, bir gün Bahreyn’den cizye olarak topladığı mal ile birlikte Medine’ye gelmişti. Bunu haber alan ashâb-ı kiramdan bazıları, heyecanla Rasûlullah Efendimiz’in yanına geldiler. Sevgili Peygamberimiz, onları bu vaziyette görünce vech-i saâdetlerinde bir tebessüm oluştu ve;

“–Ebû Ubeyde’nin Bahreyn’den malla geldiğini duyduğunuzu zannediyorum?” buyurdu. Ensar da;

“–Evet, yâ Rasûlâllah!” diye cevap verdiler.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:

“–Sevininiz ve sizi sevindirecek şeyler ümit ediniz. Allâh’a yemin ederim ki, sizler için fakirlikten korkmuyorum. Fakat ben; sizden öncekilerin önüne serildiği gibi dünyanın sizin önünüze serilmesinden, onların dünya için yarıştıkları gibi sizin de yarışa girmenizden, dünyanın onları helâk ettiği gibi sizi de helâk etmesinden korkuyorum.” (Buhârî, Rikāk, 7)

Görüldüğü gibi Sevgili Peygamberimiz, biz ümmetinin geleceğiyle ilgili birtakım korku ve endişelere sahipti. Bunlardan biri de dünya malına düşkünlük müptelâsına dûçar olmamızdı.

Yine Ebû Saîd el-Hudrî -radıyallâhu anh-’ten nakledildiğine göre; bir gün Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, minbere çıkmıştı. Ashâbı da dikkatli bir şekilde O’nu dinliyordu. Efendimiz, fem-i saâdetlerinden dökülen inci misali sözleri arasında şunları söyledi:

“Benden sonra size dünya nimetlerinin ve zînetlerinin açılmasından ve onlara gönlünüzü kaptırmanızdan korkuyorum.” (Buhârî, Zekât, 47)
İşte mü’min; dünya hayatının câzibesine kapılmamalı, gerçek hayatın âhiret hayatı olduğunu asla aklından çıkarmamalıdır. Nitekim Enes -radıyallâhu anh-’ten rivâyet edildiğine göre; Hendek Savaşı esnasında Sevgili Peygamberimiz; hendek kazmakta olan ashâbının yorulduğunu görünce, insanın bu dünyada uğradığı birtakım sıkıntılara, dert ve yorgunluklara üzülmemesi gerektiğini, gerçek rahatlığın ebedî âhiret yurdunda olduğunu vurgulamak için, bir nevî onlara müjde verircesine şöyle buyurmuştur:

«اَللّٰهُمَّ لَا عَيْشَ إِلَّا عَيْشُ الْاٰخِرَةِ»

“Allâh’ım! Gerçek hayat sadece âhiret hayatıdır.” (Buhârî, Rikāk, 1)

Ne hüzün verici bir durumdur ki; dünyanın geçici ve fânî oluşu ile alâkalı Allah ve Rasûlü tarafından yapılan onca îkaz ve uyarılara rağmen, insanların çoğu; yalan dünyaya kanmış, önüne serilen dünya zînetleri karşısında ebedî yurdu olan âhireti unutmuştur. Nitekim âyet-i kerîmelerde bu acı hakikat şöyle dile getirilmektedir:

“Fakat siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Oysa âhiret, daha hayırlı ve süreklidir.” (el-A‘lâ, 87/16-17)

“Ey insanlar! Allâh’ın verdiği söz haktır. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın, o aldatıcı şeytan da Allah hakkında sizi kandırmasın.” (Fâtır, 35/5)

Onun için Allâh’ı unutturacak derecede; dünyanın mal, mülk ve zenginliğine düşkünlük göstermemek ve bunlara bağlanıp kalmamak, âhireti bir an bile akıldan çıkarmamak gerekmektedir.

Mü’min, sanki ebedî olarak kalacağı yermiş gibi bu dünyaya bağlanıp kalmamalı, ebedî vatanı için hazırlık yapmalıdır. Bir gün Sevgili Peygamberimiz, ashâbıyla birlikte yürürken bir kabrin başında durmuş, gözyaşı dökmüştü. Sonra ashâbına şöyle seslendi:

“Kardeşlerim! Ölüm için hazırlık yapın.” (İbn-i Mâce, Zühd, 19)

Velhâsıl aziz kardeşlerim! Şu yalan dünyaya kanmayalım! Elimizden geldiği kadar ölüm için, ebedî yurdumuz âhiret yurdu için hazırlık yapalım.

Rabbimiz, dünya hayatına kanmaktan cümlemizi muhafaza buyursun!

Rabbimiz, hepimizi ebedî yurdumuz olan âhiret için hazırlık yapanlardan eylesin!

Âmîn…