İNSAN BAŞIBOŞ DEĞİL!

Sami GÖKSÜN

Allâh’ın en değerli, en şerefli ve en üstün şekilde yarattığı varlık olan insan; akıl, irade, düşünme ve anlama gibi üstün kabiliyetlerle donatılmış; âlemde var olan her şey hizmetine sunulmuş, buna mukabil birtakım vazifelerle mükellef kılınmıştır. Çünkü o boş yere yaratılmadığı gibi, başıboş da bırakılmamıştır.

İnsan, Allâh’ı tanımak ve O’na ibâdet etmek için yaratılmıştır. Son nefesine kadar da bu vazifesine devam etmekle mükellef kılınmıştır. O; inancı, sözleri, fiilleri, davranışları, sahip olduğu nimetleri, vazifeleri… kısaca hayatı ve ölümü ile imtihanlara tâbî tutulmuştur.

Allah -celle celâlühû- her topluluğa bir peygamber göndermiştir. Bizim Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ise, bütün insanlığın «Son Peygamber»idir. Dolayısıyla bütün insanlar Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in tebliğ ettiği son din İslâm’a tâbî olmakla mükelleftirler ve âhirette öncelikle kendilerine gönderilen peygamberin davetine uyup uymadıklarından hesaba çekileceklerdir.

İnsanın mes’ûliyetleri; îmân edip sâlih ameller işlemek; haram ve yasaklardan kaçınmak; Allâh’a, ailesine, yakınlarına, komşularına, içinde yaşadığı cemiyete ve bütün insanlara karşı vazifelerini yerine getirmek; verdiği sözleri tutmak; yaptığı sözleşmelere uymak ve iyi insan olabilmektir.

İnsanlar; gözleri, kulakları, kalpleri, elleri ve ayakları ile az veya çok, gizli veya âşikâr bütün söz, fiil ve davranışlarından, sahip olduğu bütün nimetlerinden mutlaka hesaba çekilecektir. Bunun böyle olacağını yüce Rabbimiz Kur’ân-ı Kerîm’inde bazı âyet-i kerîmelerinde şöyle îzah etmektedir:

“…İçinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allah -celle celâlühû- sizi onunla hesaba çeker. Dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah -celle celâlühû- her şeye gücü yetendir.” (el-Bakara, 284)

“Rabbine andolsun ki, onların hepsine yapmakta olduklarını mutlaka soracağız.” (el-Hicr, 92-93)

“Nihayet o gün (dünyada faydalandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.” (et-Tekâsür, 8) meâlindeki âyet-i kerîmeler bu hakikati açık ve net olarak ifade etmektedir.

Yüce Rabbimiz, insanların ergenlik çağlarından itibaren bütün sözlerini ve yaptıklarını meleklerine tespit ettirmektedir. Şu âyetler de bu gerçeği ifade etmektedir:

“Biri insanın sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki melek; onun yaptıklarını yazmaktadırlar. İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.” (Kāf, 17-18)

“Üzerinizde bekçiler, değerli yazıcı melekler vardır. Onlar yaptıklarınızı bilirler.” (et-Tekvîr, 10-12)

“Biz yapmakta olduklarınızı kaydediyorduk.” (el-Câsiye, 29)

“Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız.” (Yâsîn, 12)

Bu tespitler; insanların sözlerinden, fiillerinden ve sahip oldukları nimetlerden sorgulanmalarına yöneliktir. İnsanların iyi veya kötü, hayır veya şer, sevap veya günah bütün inanç, söz, fiil ve davranışlarının kaydedildiği amel defterine Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerim’de «Kitap» ismini vermekte ve bu kitabın kıyâmet gününde insanların kimisine sağ elinden, kimisine arkasından veya sol elinden verileceğini bildirmektedir.

Bu kitapta insanlar küçük-büyük, az-çok her şeyi yazılmış olarak bulacaklardır. Bu noktayı en bâriz bir şekilde yüce Rabbimiz İsrâ Sûresi’nin 14. âyet-i kerîmesinde şöyle belirtmektedir:

“Oku kitabını! Bugün hesap sorucu olarak nefsin sana yeter!”

Hiçbir şeyi gizlemek ve inkâr etmek mümkün olmayacaktır. Çünkü o gün diller susacak, eller konuşacak; ayaklar, kulaklar, gözler ve deriler yaptıklarına şahitlik edecektir. Kitap, gerçeği söyleyecek; hattâ yeryüzü, üzerinde işlenen her şeyi haber verecektir. Yine bu hakikatleri yüce Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim’de bazı âyet-i kerîmelerde şöyle anlatır:

“O gün onların ağızlarını mühürleriz; yaptıklarını bize elleri anlatır, ayakları da şahitlik eder.” (Yâsîn, 65)

“O gün Allah -celle celâlühû- onların hepsini diriltecek ve yapıp ettiklerini kendilerine haber verecektir. Allah -celle celâlühû- onları bir bir saymıştır. Onlar ise unutmuşlardır. Allah -celle celâlühû- her şeye şahittir.” (el-Mücadele, 6)

“Andolsun ki onlara (yaptıklarını) tam bir bilgi ile anlatacağız…” (el-A‘râf, 7)

İnsan kısa süren şu dünyada nefsine ve şeytana aldanır; mal, mülk, servet, makam, şöhret ve ikbal hırsına kapılır; îmânı, faydalı işleri, hakkı ve sabrı tavsiyeyi, kulluk vazifesini, dünyanın geçici ve ölümlü olduğunu, âhirette hesaba çekileceğini unutursa hüsrana uğrar, pişman olur. Âhirette insanı hesaba çekecek olan Allah’tır. Hesaba çekme, sorgulama Allâh’ın sıfatlarından biridir. Allah -celle celâlühû- kullarının bütün yaptıklarını, söz, fiil ve davranışlarını bilir, muhafaza eder ve bunlardan âhirette hesaba çeker.

“Hesaba çeken olarak Allah -celle celâlühû- yeter.” (en-Nisâ, 6) âyet-i kerîmesi bu hakikati net bir şekilde belirtmektedir. Bu muamele de çok bir zaman almayacaktır.

“…Allah, bütün mahlûkatın hesabını çok çabuk görendir.” (el-Bakara, 202) buyurarak Rabbimiz bu hesabı çok hızlı bir şekilde çözüvereceğini beyan ediyor.

Yüce Rabbimiz zaman zaman insanları dünyada da hesaba çeker. Geçmişte bazı kavim ve toplulukları; yaptıkları inkârlar, işledikleri günahlar ve rasûllerine baş kaldırmaları sebebiyle çetin bir hesaba çekmiş, onlara görülmemiş bir şekilde azap göndermişti. Bu hakikat bugün de olabilir, bundan sonraki zamanlarda da olabilir.

Amel defterini sağından alacak olanların hesabı kolay, amel defterini solundan ve arkasından alanların hesabı çok zor olacaktır.

“Kimin kitabı sağından verilirse, kolay bir hesapla hesaba çekilecek ve sevinçli olarak ailesine dönecektir. Kimin de kitabı arkasından verilirse, derhâl yok olmayı isteyecek; alevli ateşe girecektir.” (el-İnşikāk, 7-12)

Bu sebeple, o gün ne mal fayda verir ne oğullar. Ancak arınmış bir kalple gelen kimse fayda görür. Bu da bize gösteriyor ki ancak ve ancak kalb-i selîm ile ve müslüman olarak can verenler kurtuluşa ererler.

Yazımızı Peygamber Efendimiz’den bir hadîs-i şerif ile bitirelim:

“Kıyâmet günü insan, beş şeyden sorulmadıkça bırakılmayacaktır:

1. Ömrünü nerede tükettiğinden,

2. İlmi ile amel edip etmediğinden,

3. Malını nereden kazandığından,

4. Malını nereye harcadığından,

5. Bedenini nerede yıprattığından…” (Tirmizî, Kıyâmet, 1/2417)

Bu ilâhî ve nebevî mesajların ifade ettiği şuura sahip olabilmeyi, selîm bir kalp ile Rabbimiz’e kavuşabilmeyi diliyoruz.

Cenâb-ı Hak cümlemize nasip eylesin… Âmîn…