KUR’ÂN’DAN İKTİBAS İLHAMLAR -33- O EVLERDE Kİ…

ف۪ي بُيُوتٍ اَذِنَ اللّٰهُ اَنْ تُرْفَعَ وَيُذْكَرَ ف۪يهَا اسْمُهُۙ يُسَبِّحُ لَهُ ف۪يهَا بِالْغُدُوِّ وَالْاٰصَالِۙ ﴿36﴾ رِجَالٌۙ لَا تُلْه۪يهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِ وَاِقَامِ الصَّلٰوةِ وَا۪يتَٓاءِ الزَّكٰوةِۙ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ ف۪يهِ الْقُلُوبُ وَالْاَبْصَارُۙ ﴿37﴾ لِيَجْزِيَهُمُ اللّٰهُ اَحْسَنَ مَا عَمِلُوا وَيَز۪يدَهُمْ مِنْ فَضْلِه۪ۜ وَاللّٰهُ يَرْزُقُ مَنْ يَشَٓاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ ﴿38﴾
“Allâh’ın, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde; hiçbir ticaretin ve hiçbir alışverişin; kendilerini Allâh’ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoymadığı birtakım adamlar, buralarda sabah-akşam O’nu tesbih ederler. Onlar, kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar. (Bütün bunları) Allah, kendilerini yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlandırsın ve lutfundan onlara daha da fazlasını versin diye (yaparlar). Allah, dilediğini hesapsız olarak rızıklandırır.” (en-Nûr, 36-38)

TÂLÎ (Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI)

Ederiz onca şikâyet,
Duyarız mâziye hasret,
Sorarız onca sualler:

Nerde ecdattaki hâller?
Nerde yoksullara hizmet?
Nerde ak saçlıya hürmet?
Hani göz hakkına saygı?
Komşular var diye kaygı?
Nerde izzetli yürekler?
Nerde şefkatli bilekler?
Hani iffet, o asâlet?
Bu ne uryân-ı sefâlet!..
Nerde ceddimdeki takvâ?
O Kızılelma, o dâvâ?
O kanâat, o tevâzu,
Hani, hep cennete arzu?
Nerde rüzgârca cömertlik?
Nerde heybet dolu mertlik?
Nerde mâzî, hani nerde?

Duruyor, durduğu yerde!..
Ama sen nerde ararsın?
Kime sen çâre sorarsın.
Batıdan, Avrupa’dan dön,
Sana tâ Arş-ı Azîm yön…
Arayıp durma kuburda:
Çâreler Sûre-i Nur’da!
Bir cevap vermede Allah:
«Fî büyûtin ezinallah…»

Hâneler var sabah-akşam,
Yaşanır sâdece İslâm…
Diller Allâh’ı zikirde,
Hakk’a kulluk ve şükürde…
Ne ticâret ne de dünyâ,
Tutamaz onları aslā!
Yağsa binlerce telâşlar,
Secdeden kalmaz o başlar!
Korkutur sanma fakirlik,
İnfak onlardaki kimlik…
Korkuyorlar ama kimden?
Yüce Mevlâ-yı Hakim’den.
Her şeyin ölçüsü ukbâ,
Tarladır sâdece dünyâ!..
Böyle bir topluma Rezzâk;
Bereket yağdırır ancak,
Hem cihan hem de cinanda,
Dün, bugün hem de yarında…

Arıyorsak budur izzet:
Çâre Kur’ân ile Sünnet!

vezni: feilâtün / feilâtün
(fâilâtün)