KAPİTALİZMİN ÇİRKİN YÜZÜ…

Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi

Bu resim Sudan’dan… On yaşlarında Kur’ân talebeleri, elbiselerini yıkıyorlar. Değil bir makine, bir banyo, bir çeşme; bir leğen dahî bulamamışlar. Açtıkları kartonların üzerindeki azıcık bir suda elbiselerini çitilemekteler. Nasıl durulayacaklar, nasıl giyecekler, meçhul!..

Diğer tarafta ise lüks içindeki batılılar… Eğlenceleri, taşkınlıkları, keyif üstüne keyif arayışları içinde debelenmekteler. Doyumsuz, azgın ve taşkınlar…

Afrika, dünyanın yer altı ve yer üstü zenginlikleri bakımından belki de en zengin coğrafyası… Fakat beyaz adamın daha fazla sömürmesi ve daha fazla semirmesi için, Afrikalılara o zenginlikten hiçbir şey kalmaması lâzım!.. Onları iç karışıklıklara itmek, cehâletin içine terk etmek lâzım!..

“Nerde insaf, hani vicdan, adâlet yok mu?” diyecek olursanız; size, serbest piyasadan, hürriyetten, liberal ekonomiden bahsedecekler; “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler!” diyecekler…

Peki bu çocuklar ne olacak?

Evsizler, fakirler, yoksullar, garipler, muzdaripler, mazlumlar ve mültecîler… onlar ne olacak? Bu maskeli dünyanın umurunda mı? Tâlihlerine küssünler!

Hâlbuki İslâm; «Mülk Allâh’ındır!» prensibiyle daima zenginden fakire doğru akış sağlayarak gelir dağılımı adâletini temin eder. Bunu sadece vicdanlara bırakmaz: Asgarîsini zekât ile farz kılar. Fitre, kurban ve nice keffâretlerle mahruma infâkı vâcib kılar. Sonu ve sınırı olmayacak şekilde; vakıf, hayrat, sadaka ve infak kapısını ardına kadar açar ve teşvik eder. Müslümanlar da ibâdet vecdi ve heyecanıyla, severek bunu îfâ ederler. Zira Cenâb-ı Hak buyurur:

“Sadakaları Ben alırım.” (Bkz. et-Tevbe, 104)

O kadar ki;

Ömer bin Abdülaziz g devrinde zekât verilecek fakir bulunamamıştır.

Kurulan 26.000 küsur vakıf sebebiyle, Osmanlı’ya Vakıf Medeniyeti denmiştir.

Bugün insanlık o medeniyete muhtaç!..