BU «SÖZ» KİMİN?

Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI tali@yuzaki.com

Cenâb-ı Hak şöyle buyurdu:

“Ey îmân edenler!

•Allâh’a itaat edin!

•Peygamber’e ve sizden olan ülû’l-emre (idarecilere) de itaat edin!

Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allâh’a ve âhirete gerçekten inanıyorsanız- o meseleyi;

➢Allâh’a ve;

➢Rasûl’e götürün (onların tâlimâtına göre hâlledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.” (en-Nisâ, 59)

Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in vefatından sonra, meseleleri; Allâh’a götürmek Kur’ân’a müracaat etmek, Rasûlü’ne götürmek de Sünnet-i Seniyye’ye müracaat etmek demekti. Öyleyse; Allâh’ın yüce kelâmı Kur’ân gibi, Hak Elçisi’nin sözlerini de sağ sâlim geleceğe aktarmak gerekiyordu.

Bu sebeple Peygamberimiz şöyle buyurdu:

“Her kim benim sözlerimi işitip koruyup anlayıp başkasına tebliğ ederse Allah onun yüzünü ağartsın!” (Tirmizî, İlim, 7)

Bu vazife için seçilen talihlilerden Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-, bu yoldaki fedâkârlık ve gayretlerini şöyle anlattı:

“Muhâcir kardeşlerimiz ticaretle ve ensar kardeşlerimiz de ziraat ve hurmalıklarıyla meşgul olurken; ben yarı aç yarı tok, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in yanından ayrılmaz, onların bulunmadıkları zamanlarda Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in yanında bulunur, onların şahit olmadığı nice şeylere şahit olur ve onların ezberleyemediklerini ezberlerdim.” (Bkz. Buhârî, İlim, 42)

Bu hususta, sahâbenin hassâsiyetini Ebû Zer -radıyallâhu anh-, şöyle beyan etti:

“Kılıcı enseme dayasanız, ben de Rasûlullah’tan duyduğum bir hadîsi başım kesilinceye kadar tebliğe vakit bulacağımı bilsem, o hadîsi elbette size yetiştirirdim” (Buhârî, İlim, 10; Dârimî, Mukaddime, 46)

Hulefâ-i Râşidîn, nasıl Kur’ân’ı cem ve istinsâh edip koruma vazifesini bi-hakkın yerine getirmişse; mânen Beşinci Halîfe sayılan Ömer bin Abdülaziz -rahmetullâhi aleyh- de hadislerin tedvînine büyük destek oldu. Hadis ilminde büyük gayretleri olan İbn-i Şihâb ez-Zührî (v. 124) şöyle dedi:

“Ömer bin Abdülaziz, sünnetleri toplamamızı emretti. Biz de onları defterler hâlinde yazdık. Halîfe, başında âmir bulunan her bölgeye bir defter gönderdi.”

Bir yandan fukahâ, âyet ve hadislerden istinbât ederek, mezheblerin temelini atıyor; bir yandan muhaddisler onların istifade ettiği hadisleri harıl harıl naklediyorlardı. Fakat büyük bir titizlikle…

Mescid-i Nebevî’nin imâmı, Muvatta’ adlı hadis kitabının müdevvini ve Mâlikî Mezhebi’nin kurucusu İmâm-ı Mâlik -rahmetullâhi aleyh- (v. 179), bu titizliği şöyle anlattı:

“Muhakkak ki bu ilim, dindir. Öyleyse dîninizi kimden aldığınıza dikkat edin. (Rasûlullâh’ın mescidine işaret ederek) Şu sütunların yanında; «Rasûlullah şöyle buyurdu!» diyen yetmiş kişiye rastladım ama onların hiçbirisinden hiçbir hadis nakletmedim. Hâlbuki bu kişiler kendilerine devletin hazinesi emânet edilebilecek kadar güvenilir kimseler idiler. Ancak şu kadar var ki, bu işin ehli değillerdi.”

Bu vazifeyi ehil olanlar sürdürdü. Ehil olmayanları elemek için, Ricâl âlimleri yetişti. «Sened»e, yani hadîsi kimin hangi hocasından naklettiğini gösteren rivâyet zincirlerine büyük ihtimam gösterildi.

O devirde ilim, âlimin çevresinde halkalanmaktaydı. Öyleyse, rıhle / ilim yolculuğu şart idi. Muhaddislerin ömrü, mekik gibi ilmin temerküz ettiği şehirler arasında çileli yolculuklarla geçti.

Tâ sahâbeden başlamıştı rıhle:

Câbir bin Abdillâh -radıyallâhu anh-, Abdullah bin Üneys -radıyallâhu anh-’ten tek bir hadis almak için bir aylık mesafeyi kat etmiştir.

Bakî bin Mahled -rahmetullâhi aleyh- Endülüslüdür. Ahmed bin Hanbel -rahimehullah- gibi âlimlerden istifade etmek için iki defa batıdan doğuya yaya olarak rıhle yapmıştır; ilk yürüyüşü on dört, ikincisi ise yirmi yıl devam etmiştir.*

Nice emekler verildi, nice terler döküldü, mürekkepler akıtıldı, göz nurları sarf edildi. Ortaya külliyatlar çıktı. Ayrı ayrı tasnif edilmiş, Sahihler, Sünenler, Müsnedler, Musannefler, Müstedrekler neler neler…

Şârihler geldi, İbn-i Hacerler, Nevevîler, Aynîler…

Usûlcüler geldi, Irâkîler, Bağdâdîler…

Ezberlediler, yazdılar, naklettiler, yaşadılar, yaşattılar… Allah Rasûlü’nün sözlerine doyamadılar…

Tarih, biyografi ve benzeri hiçbir ilim, hadis ilmindeki titizliğe hiçbir zaman ulaşamadı.

Peygamber Efendimiz’e iftira atmanın ağır vebâli, O’nun emâneti olan Sünnet’i müdafaa edememenin mes’ûliyeti, bu şerefli nesilleri, devâsâ fedâkârlıklar göstererek, İslâm’ın bu ikinci kaynağının muhafızları hâline getirdi.

Sonra da müfterîler geldi!!!

İslâm’ın bu muazzam arşiv titizliğine, bu kaynak berraklığına ve bu kale sağlamlığına hasetle baktılar. Müşriklerin iftiradan başka çare bulamadığı gibi onlar da çamura yöneldiler:

Oryantalistler, Goldziher, Schacht, Margoliouth ve benzerleri…

•«Hadisler uyduruldu…» dediler.

•«Yazılmadı…» dediler.

•«Tradisyon bunlar, gelenek…» dediler.

Bu müfterîler maalesef, bu topraklarda da müşteriler buldular. Mağazasını genişletmek için kolon kesen ahmak galerici gibi, dîni ellerinde oyuncak etmek için Sünnet’e göz diktiler. Onu yıkmaya kalkıştılar.

Düşünmediler ki;

Hadisler için böyle yalanlar düzen müsteşrik ağızlar Kur’ân için de inkârlarını kusuyorlardı;

“Muhammed (-sallâllâhu aley­hi ve sellem-) hıristiyanlardan aldı, yahudilerden aldı.” diyorlardı.

Fâsıkın haberiyle beşerî bir işte dahî amel etmeyi yasaklayan dînin, kaynakları hakkında, kâfirin iddiasıyla amel etmeye kalkıştılar.

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’a dil uzattılar.

Hadis usûlüne; «Yalan söyleme usûlü» dediler.

“Hadislerin hadis olup olmadığına; O muazzam isnad sistemi karar vermesin, ben karar vereyim.” dediler.

“Sünnet olmasın ki, Kur’ân’a istediğimi söyletebileyim.” dediler.

Onca emeği inkâr ettiler, gâvurun sözünü tekrar ettiler.

Hadis, «söz» demektir.

“Hadisler, Allah Rasûlü’nün değildir!” diyenler!

Peki bu söz, bu iddia, bu iftira kimin? Hangi gâvurun? Hangi müsteşrikin?

Ey okuyucu!

Ey ekranlarda, kitaplarda, fakültelerde duyduğu iddialar karşısında kafası karışan kardeş!

Sen ne diyeceksin?!.

Allâh’ın, Rasûlü’nün, ashâb-ı kirâmın ve sana bu dîni ulaştıran ulemânın sözünü mü?

Yoksa müfterîlerin ve onların müşterilerinin çamurlu sözünü mü?

______________

* https://www.ihsansenocak.com/rihle/ Hadislere iftiralar mevzuunda geniş bilgi için:
•M. Yaşar KANDEMİR, Hadis Karşıtları Ne Yapmak İstiyor?
•M. Yaşar KANDEMİR, islamansiklopedisi.org.tr/hadis
•Ahmet YÜCEL, Hadis Tarihi
•Ahmet YÜCEL, Oryantalist Hadis Anlayışı ve Eleştirisi
•İhsan ŞENOCAK, Sünneti Reddeden Kur’ân Müslümanlığı
•İhsan ŞENOCAK, İftiraların Odağındaki Sahâbî: Ebû Hureyre