ÇALIŞMAK RAHMÂNÎ, TEMBELLİK ŞEYTÂNÎDİR

Doç. Dr. Mustafa CANLI canli20@hotmail.com

Kuzum, ayıp mı çalışmak, günah mı yük taşımak?
Ayıp: Dilencilik, işlerken el, yürürken ayak.
(Mehmed Âkif)

BİR HADİS:

عَنِ الزُّبَيْرِ بْنِ الْعَوَّامِ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ عَنِ النَّبِىِّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ :
« لَأَنْ يَأْخُذَ أَحَدُكُمْ أَحْبُلاً ، فَيَأْخُذَ حُزْمَةً مِنْ حَطَبٍ فَيَب۪يعَ ، فَيَكُفَّ اللّٰهُ بِهِ وَجْهَهُ ، خَيْرٌ مِنْ أَنْ يَسْأَلَ النَّاسَ أُعْطِىَ أَمْ مُنِعَ »

Zübeyr bin Avvâm -radıyallâhu anh-’tan nakledildiğine göre, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Sizden birinizin urganı alıp (dağa giderek) bir bağ odun getirip satması ve böylece Allâh’ın onun îtibarını koruması, bir şey verip vermeyecekleri belli olmayan kimselerden dilenmesinden daha hayırlıdır.” (Buhârî, Müsâkāt, 13)

BİR MESAJ: “Çalış, tembel olma! Zira çalışmak
Rahmân’dan, tembellik de
şeytandandır.”

Günümüzde birçok insan; çalışmadan, emek sarf etmeden para kazanmanın yollarını aramakta veya çalışmada gözü olmayıp tembelliği tercih etmekte, hattâ bazen harama düşerek şans oyunları, kumar, vs. yoluyla kolayca para elde etmenin peşine düşmektedir.

Bu şekilde zavallı bir duruma düşen insanoğlu; hem mürûetini zedelemekte, hem de başkasına muhtaç bir hayat yaşamak durumunda kalmaktadır.

Hâlbuki yüce dînimiz İslâm’da çalışmak ve üretmek, tergîb ve teşvik edilerek medhedilmiş; tembellik ve dilencilik ise terhîb edilerek zemmedilmiştir.

Çalışma hayatında hasbelkader kimi âmir, kimi memur olmuştur. Kimi de işveren, kimi işçi olmuştur. Bu bakımdan çalışmanın küçüğü büyüğü, ehemmiyetli olanı olmayanı olmaz. İş iştir ve Cenâb-ı Hakk’ın rızâsı istikametinde olduktan sonra hepsi mübârektir.

Çünkü çalışmak, insana izzet verir; tembellik ise zillet verir, kişide insanların huzûruna çıkacak yüz bırakmaz. Nitekim bir hadîs-i şerifte ifade edildiğine göre;

“(Çalışmakta gözü olmayıp) insanlardan dilenip duran kişi, sonunda kıyâmet gününde (Allâh’ın huzûruna) yüzünde bir parça bile et kalmamış vaziyette gelir.” (Buhârî, Zekât, 52)

Çalışmak; insanı diri, zinde ve dinamik tutar. Büyüklerimiz;

“İşleyen demir pas tutmaz.” demiştir. Bu bakımdan çalıştıkça; insanın bedeni ve zihni, diri ve zinde bir durumda kalmaktadır. Bunun aksine tembellik, insanın beden ve zihnini hantal hâle getirmektedir. Tembellik bir virüs gibi insanın vücuduna girmekte, eğer tedbir alınmazsa daha büyük beden ve zihin rahatsızlıklarına sebep olabilmektedir.

Onun için çalışmak, hayatımıza bereket ve huzur getirir; tembellik ise bereketsizlik ve huzursuzluk getirir. Hangi işte çalışırsa çalışsın, ne kadar para getiren iş olursa olsun, çalışan insan; hayatında bir bereket ve tatlı bir huzur elde eder.

Çalışmak, yeniyi üretmek; tembellik ise hazırı tüketmektir. Dînimizde boş durmak hoş karşılanmamıştır. “Boş duranı Allah sevmez.” diye bir söz vardır. Onun için bir işi bitirip öbür işe geçmek, Kur’ân-ı Kerim’de teşvik edilen bir husustur. Çünkü boş durmak, beraberinde tembelliği de getirir. Şeytanın vesvesesi ile birlikte insana hükmetmeye başlayan tembellik, insanı hazıra konmaya hattâ dilenciliğe sevk eder.

Bu bakımdan çalışmak, insana el emeği ile yetinme ve kanaat etme ahlâkı kazandırır. Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:

“Kesinlikle hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir yemek yememiştir. Allâh’ın Peygamberi Dâvud -aleyhissselâm- da kendi elinin emeğini yiyordu.” (Buhârî, Büyû‘, 15)

Tembellik ise beraberinde başkasına el açmayı getirir. Hattâ belli bir noktadan sonra -Allah korusun- kişiyi dilencilik yapmaya sevk eder. Tembellik gösterip çok muhtaç olmadığı hâlde dilencilik yapan kişi, aslında ateşi satın almaktadır. Zira bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur:

“Servetini artırmak için dilenen, istediği az veya çok olsun, gerçekte kor ateş dilenir.” (Müslim, Zekât, 105)

Bununla birlikte insan bu bilinmez; düşer kalkar, gün olur Allah vermesin başkasına muhtaç hâle gelebilir. Bu durumda bir hadîs-i şerifte belirtildiğine göre:

“Yalnızca şu üç kişi dilenebilir:

•Çok fakirlik çeken,

•Ağır bir borç altında bulunan ve

•Kan bedelinin (diyetin) altında ezilen.” (Ebû Dâvûd, Zekât, 26)

Çalışmak Rahmân’dan, tembellik de şeytandandır. Öyle ki Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- tembellikten Allâh’a sığınmıştır. Çünkü tembellik gerçekten Allâh’a sığınılacak bir durumdur. Hattâ tembellik, insanın beden ve rûhunu kemiren müzmin bir hastalıktır.

Çalışan insan Allâh’ın izniyle kolay kolay hasta olmaz. Çünkü bedeni hareket hâlinde olup, zihni de yaptığı işle meşgul olmaktadır. Yani çalışan insan, hem bedenen hem rûhen daima hareket hâlindedir. Tembel insan ise; hareketsiz bir hayat yaşayıp hiçbir meşrû işle meşgul olmadığı için, zihnini lüzumsuz onlarca düşünce ile doldurmuş, içini kemiren vesveselere teslim olmuştur. Hattâ tembel insanın içine düştüğü vesvese çukuru, onu öyle yerlere götürür ki bazen farkında olmadan kendini haram mekânlarda görüverir.

Şu bir hakikat ki hırs, tama’ gibi kötü hasletler, kişileri çalışmadan, kısa yoldan para kazanmaya, dilencilik yapmaya sevk etmiş, bu da insana huzursuzluktan başka bir şey getirmemiştir. Çok para kazanma hırsı, çok tüketime sebep olmuş; çok tüketim de çok para kazanma hırsını tetiklemiştir. Ve neticede kısır bir döngü ortaya çıkmıştır. Şöyle ki çok para kazanma, çok tüketme; çok tüketme, çok para kazanma…

Müslüman fertler olarak bu kısır döngüden kurtulmalı, çalışıp üretmeliyiz. Çünkü;

“O; geceyi size bir örtü, uykuyu istirahat zamanı ve gündüzü de hareket ve çalışma vakti yapandır.” (el-Furkān, 25/47) buyurulmuştur. Böylece hem fert olarak hem de cemiyet olarak huzura kavuşmalıyız. Aynı zamanda bu, ülke olarak kalkınmanın yollarından biridir.

Zira;

“İnsan için ancak çalıştığı vardır. Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir. Sonra çalışmasının karşılığı kendisine tastamam verilecektir.” (en-Necm, 53/39-41)

Bu arada müslüman; çalışma hayatında dürüstlük, adâlet, hakkāniyet gibi fazîletleri hayata geçirmeli, bu meşguliyeti esnasında kulluk vazifesini de ihmal etmemelidir. Ve hayatı boyunca şu âyet-i kerîmenin fehvâsınca hareket etmelidir:

“Onlar; ne ticaret, ne de alışverişin kendilerini Allâh’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, gözlerin ve gönüllerin dehşetle sarsılacağı bir günden korkarlar.” (en-Nûr, 24/37)

Rabbimiz; cümlemizi tembellikten, insanlara el açıp dilencilik yapmaktan muhafaza buyursun!

Rabbimiz, rızâsına muvâfık hayırlı işlerde çalışmayı ve insanlığa faydası dokunan şeyleri üretmeyi cümlemize nasip ve müyesser eylesin!

Âmîn…