Medine’de İslâm’a Koşan Aileler -3-

YAZAR : Âdem SARAÇ vardisarac@yahoo.com.tr

Müslüman olmak, hayata yeniden gelmekti.

Yeniden doğmaktı.

Yeniden şekillenmekti.

Müslüman, İslâm’a göre şekillenen insandı çünkü…

İslâm’a koşan ailelerden Yezîd bin Seken ile hanımı Ümmü Sa‘d binti Huzeyme de sevgili çocukları ile beraber Medine’de ilk sıralarda müslüman olan ailelerindendi.

Hazret-i Esmâ, Havvâ ve Ümeyrâ adlarında üç kızlarıyla; Hazret-i Âmir, Amr ve Ümeyye adlı üç erkek olmak üzere altı çocukları vardı…1

Onlar da diğerleri gibi, bu âna kadar müşrik olarak gelmişlerdi. Mus‘ab bin Umeyr -radıyallâhu anh- ve ekibinin gayretleri ile bu aile de yeni oluşum, bilişim ve değişim kervanına katılmış, her biri İslâm ile şereflenerek, müslüman olmuşlardı.

Bu aile içinde en meşhuru, kızlarından biri olan Hazret-i Esmâ -radıyallâhu anhâ-’dır.

Hazret-i Esmâ binti Yezîd -radıyallâhu anhâ-, ensar hanımlarındandı. Evs kabîlesinin Abduleşhel oğulları kabîlesine mensuptu. İslâm ile şereflendikten sonra; en yakınlarından başlamak üzere, bütün çevresini de İslâm’ın gül bahçesine davet etmeye başladı.

Kendisi; başkalarını davet ettiği hakikatleri bizzat yaşayıp, hayatında uyguladığı için, çok tesirli oluyordu. Bu şekilde çok insanın İslâm ile tanışıp, müslüman olmasına vesile oldu…

Müslüman olanlar da hemen değişmeye başlıyorlardı…

Kötü hâl ve hareketlerinden vazgeçip, güzel hâl ve hareketlerle donanıyorlardı.

İslâm, güzellik dîniydi.

Güzellik dînine giren herkes, bir başka güzelleşiyordu.

Değişen değişene gidiyordu hayat…

Mus‘ab Hoca’nın sohbet halkalarının müdâvimlerinden olan bu aile, onun yanına da çok kişiyi götürmüşlerdi. Çok gayretli olduklarını gören Hazret-i Mus‘ab bin Umeyr -radıyallâhu anh-; onların evine de defalarca gitmiş, çok verimli ders ve sohbetler yapmıştı orada…

Hazret-i Hadîc bin Selâme bin Evs ile hanımı Hazret-i Ümmü Meni’ Esmâ binti Amr bin Adiyy -radıyallâhu anhümâ- ailesi de Medine’nin ilk sırada İslâm’a girenleri arasındadır.2

Medine’de İslâm’a koşan ailelerden biri de Hazret-i Zeyd bin Âsım ile hanımı Hazret-i Ümmü Ümâre Nesîbe binti Ka‘b bin Amr -radıyallâhu anhümâ-’dır.3

İlk sıralarda İslâm ile şereflenen aileler bu kadar değillerdi tabiî.

Hazret-i Es‘ad bin Zürâre ve arkadaşlarının organizesi, Hazreti Mus‘ab bin Umeyr’in tebligatı ile İslâm’a koşan çok aile vardı Medine’de.

Müslüman olan aileler, aynı zamanda mükellef olduklarının da farkındaydılar.

Neye inanıyorlarsa, öyle şekilleniyorlardı.

Neyi öğreniyorlarsa onu yaşıyorlardı.

İslâm, sadece bir kültür değildi onlar için. İslâm bir hayat biçimiydi.

Neyi reddettiklerini bildikleri kadar, neyi kabul ettiklerini de çok iyi biliyorlardı.

İslâm’ın sadece sözünü değil, özünü yaşıyorlardı.

Hazreti Mus‘ab bin Umeyr -radıyallâhu anh-, Kur’ân ile gönülleri alıyor ve yine Kur’ân ile gönüllere giriyordu.

Kur’ân-ı Kerim, kendisine yönelen gönülleri bir başka inşâ ediyordu…

هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ
ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِۜ يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْاَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَٓاءِ وَمَا يَعْرُجُ ف۪يهَاۜ وَهُوَ مَعَكُمْ اَيْنَ مَا كُنْتُمْۜ
وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ

“O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş’ın üzerine istivâ edendir. Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve oraya yükseleni bilir. Nerede olsanız olun, O sizinle beraberdir. Allah bütün yaptıklarınızı görür.” (el-Hadîd, 57/4)

تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْحَك۪يمِ

“Bu Kitab Azîz (karşı konulmaz kudret sahibi) ve Hakîm olan (her şeyi yerli yerince yapan) Allah tarafından indirilmiştir.” (el-Ahkāf, 46/2)

مَنْ عَمِلَ صَالِحًا فَلِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ اَسَٓاءَ فَعَلَيْهَاۘ ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ

“Kim sâlih amel (iyi bir iş) yaparsa faydası kendinedir! Kim de kötülük yaparsa zararı yine kendinedir! Sonra hepiniz Rabbinize döndürüleceksiniz.” (el-Câsiye, 45/15)

وَمَنْ اَحْسَنُ قَوْلًا مِمَّنْ دَعَٓا
اِلَى اللّٰهِ وَعَمِلَ صَالِحًا
وَقَالَ اِنَّن۪ي مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ

“(İnsanları) Allâh’a çağıran, dünya ve âhiret için yararlı işler yapan ve; «Ben müslümanlardanım.» diyenden, daha güzel sözlü kim vardır?” (Fussilet, 41/33)
__________________

1 İbn-i Sa‘d, et-Tabakātü’l-Kübrâ, c. 4, s. 467-468.
2 İbn-i Hacer Askalânî, el-İsâbe fî Ma‘rifeti’s-Sahâbe, c. 2, s. 41-42.
3 İbn-i Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, c. 3, s. 314-315.