Aile Sırrı

YAZAR : Sami GÖKSÜN

İslâm’da önem ve özenle korunması istenen beş esastan biri de; neslin ve aile hayatının korunmasıdır. Toplum hayatının en küçük birimi ve temel taşı ailedir. Canlılarda hücre neyse cemiyet için de aile odur. İslâm aile hayatının korunmasına ve yeni neslin yetiştirilmesine büyük önem vermiştir. Bu sebeple yüce Rabbimiz Kur’ân-ı
Kerîm’inde;

“Ey îmân edenler! Kendinizi, ailenizi, çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyun.” (et-Tahrîm, 6) buyurmuştur.

İslâm dîni; öncelikle, aile hayatını teşvik eder, evlenme çağına gelenlerin evlenmelerini, ev-bark, çoluk-çocuk ve bir yuva sahibi olmalarını ister.

Bütün insanlarda var olan nesillerini devam ettirme arzusu, meşrû olan bir evlilikle sıhhat ve sağlamlığını muhafaza eder. İnsanın tabiî arzuları ölümüyle sınırlı değildir. Ölümden sonrası ile ilgili olarak da onun arzuları vardır. İşte bu arzuların başında; neslini sürdürme, arkasından aile ocağını tüttürecek bir hayırlı vâris, kendi adını yaşatacak bir halef, silsileyi koparmadan devam ettirecek bir evlât bırakma arzusu gelir. İslâm dîni, bu tabiî arzuyu meşrû bulmuş ve onu en iyi şekilde tatmin etmenin yollarını göstermiştir.

Hazret-i Zekeriya -aleyhisselâm-, kendisine iyi bir zürriyet ve nesil vermesi için Allâh’a duâ etmişti. Hazret-i İbrahim ve oğlu Hazret-i İsmail Allah’tan müslüman bir nesil istemişlerdi. Cenâb-ı Hak; bütün müslümanların kendilerinin göz aydınlığı ve göz nûru olmak üzere duâlarında eşler ve evlâtlar vermesini, niyaz etmesini isteyerek şöyle buyurmaktadır:

“Orada Zekeriya, Rabbine duâ etti; «Rabbim! Bana tarafından hayırlı bir nesil bağışla. Şüphesiz Sen duâyı hakkıyla işitensin.» dedi.” (Âl-i İmrân, 38)

“Ey Rabbimiz! Bizi Sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de Sana itaat eden bir ümmet çıkar.” (el-Bakara, 128)

“Ve o kullar; «Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl!» derler.” (el-Furkān, 74)

Dolayısıyla bütün bunlar, meşrû olmak kaydıyla bir evlilik sürecinin neticesidir. Bunların gerçekleşmesi için atılan ilk adım, evliliktir. Peygamber Efendimiz de bu noktada şöyle tavsiyelerde bulunmaktadır:

“Gençler! İçinizden gücü yeten evlensin!” diyor ve gerekçesini; “Çünkü iffet ve namusu korumanın en tesirli yolu evliliktir.” şeklinde açıklıyor. (Ebû Dâvûd, Nikâh, 1)

Hazret-i Peygamber -sal­lâl­lâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz; bekâr yaşayan Osman bin Maz‘ûn -radıyallâhu anh-’ı
uyarmış, böyle yaşamasını yasaklamış ve evlenmeye teşvik etmiştir.

Dînimiz; büyü ve sihir yoluyla eşleri birbirinden ayırmayı, en büyük günahlardan saymış, boşanmayı helâllerin en sevimsizi olarak vasfetmiştir.

Evlenmek, ev-bark, çoluk-çocuk sahibi olmak birtakım sosyal bağların kurulmasını, akraba ve hısımların vücut bulmasını sağlar. Anne ve baba vasıtasıyla nesep akrabalarına sahip olan insanlar, eşleri vasıtasıyla da sıhrî akrabalara sahip olurlar. Bu sûretle toplumda bir yardımlaşma ve dayanışma, birbirini koruma, kollama ve kayırma hâli meydana gelir. Böylece zayıf yaratılan insan, yalnızlıktan ve kimsesizlikten kurtulur.

İmâm-ı Gazâlî evlenmenin ve aile kurmanın birtakım faydalarını şöyle sayar:

1. Nesli sürdürme ve çocuk sahibi olma.

2. İffeti ve namusu muhafaza etme.

3. Nefsi tatmin edip tabiî ihtiyaçlarını karşılama.

4. Geçimin yükünü çekmede yardımcı ve destek olan bir hayat arkadaşı edinme.

5. Çoluk çocuğun bakımını, yetiştirilmesini ve iyi insan olarak topluma kazandırılmasını sağlamak suretiyle; bir nefis mücâhedesi ve imtihanı verme, fedâkârlık rûhu kazanma, bu sûretle bir nevî çile çekerek mânen yükselme ve sâlih amel işleme. (Gazâlî, İhyâ)

Bütün bunların gerçekleşmesi için huzurlu bir aile yuvasına ihtiyaç vardır. Dînimiz İslâm; bu huzuru ailede tesis ederek, eşlerin ve çiftlerin birbirlerine sevgi ve saygıyla bağlı olmalarını istemektedir. Bu sebeple Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz; hayatının son senesinde, Vedâ Haccı’nda kadınların haklarını ilân ederek, erkeklere şöyle seslenmiştir:

“Kadınlar hakkında hayırlı olmanızı ve onlara iyi muamele yapmanızı tavsiye ediyorum. Kadınlar konusunda Allah’tan korkunuz, onların üzerinizde hakları olduğunu unutmayınız. Sizin en hayırlınız eşinize en hayırlı olanınızdır.” (Müslim, Hac)

Bu mevzuyu yüce Rabbimiz’in şu âyetleriyle tamamlayalım:

“Kadınlar sizin elbisenizdir. Siz de onların.” (el-Bakara, 187) Sizler birbirinizin sırdaşısınız. Mahremiyetinizin emânetçisisiniz. Birbirinizi dünyada ve âhirette zarardan ziyandan korursunuz. Yani korumalısınız.

“Allâh’ın azamet, kudret ve hikmetine işaret eden delillerden ki, sizin için kendi cinsinizden eşler yaratmıştır. Onlarla sükûn ve huzur bulasınız diye, aranızda bir sevgi ve şefkat yaratmıştır.” (er-Rûm, 30)

Yüce Rabbim cümle ümmet-i Muhammed’in yavrularına hayırlı ve bereketli eşler nasip eylesin. Âmîn…