BİLGİÇLERE HAKİKAT HAYKIRIŞI!

ŞAİR : SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ)

-Ebced değeri «Muhammed» lâfzına tekabül eden 92 beyit-
Hazret-i Peygamber hakkında bile bile cehâlet kesilen
BİLGİÇLERE HAKİKAT HAYKIRIŞI!

“Kim Peygamber’e itaat ederse, Allâh’a itaat
etmiş olur. Kim yüz çevirirse, (bilsin ki) Biz
Sen’i onlara bekçi göndermedik.” (en-Nisâ, 80)
مَنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ اَطَاعَ اللّٰهَۚ وَمَنْ تَوَلّٰى فَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَف۪يظًاۜ
Ne inanmış ne gâvur, bilgiç ağızlar türedi,
Hepsinin ilme bakış kantarı şeytan senedi!
Göğe düşman yere dost, aklını bir tanrı sanan,
Bırakıp Rabbini Allah diye put nefse kanan,
Üç kuruşluk kafalar, sahnede kıymet satıyor,
Terk edip sünnet-i Peygamber’i, âyet satıyor!
Bal deyip zerk ediyor millete onlar virüsü,
İyilik yönleri, birden, kötünün en kötüsü!
Hepsi îmanda bozuk tartı, ikircikli kefe,
Boşboğaz tipleri mahşerdeki iflâsa tefe.

Herif İslâm’a çamur püskürüyor, tevbesi yok,
Firavun’dan yana hayran dili, mü’minlere ok!
Haçlı ruhtan aşı almış başı, oynak ve çakal,
Zulme sevdâlı topaç, istemiyor gökte hilâl!
İftirâ yüklü bütün bilgisi ur, şüphe uru,
Yâhu urdan mı olur en yüce dînin hamuru?

Demesin kimse o bilgiçlere hiç, ehl-i ilim,
Onların maksadı hasbahçede en kirli filim!
Rol mü temsîl edecek dînimi, densizler mi?
Yâhu, yanlış kafalar, doğruyu tam söyler mi?
Yâhu, zındıkların endâmı mı rahmet ağacı?
Yâhu, mikrop dolu bilgiçte mi îmân ilâcı?
Yâhu, bilmez, ne bilir hak yolu mezhepsizler,
Yâhu, Kur’ân’ı ne anlar, edep olmazsa beşer!
Anlamaz Hazret-i Peygamber’i, O’nsuz yaşayan,
Yaşamaz gerçek olan dîni, Ebû Cehl’e uyan!
İşte mel’unlara meddah kesilen bilgiç gaf,
Eyliyor Hazret-i Allâh’a gavurlar gibi lâf!
Öyle âlim mi olur; sanki papaz, sanki haham,
Halkı saptırmak için fink atıyor bilgiç adam!
İçiyor kâfirin uydurduğu bin bir yalanı,
Kusuyor zehrini meydanda inancın yılanı!
O münâfık kene, hem kendini hak sandırıyor,
Hem de kasten nice şeytanlık edip kandırıyor!

Müslümanlıkla alay tavrı, o meslek edinen,
Şarlatan bilgice yuh, bin kere yuh, her yönden!
Sanki sağlamlığı tashîh ediyor hasta gâvur,
Yâhu, hak kantarı, bâtıl pazarından mı olur?
Bir çakal zannı mı tefsîr edecek Kur’ân’ı?
Kuşku satmak mı açıklar bu güzel Furkān’ı?
Yâhu, âyetlere zıt felsefenin şerhi mi hak?
Kâfir eyler yüce Peygamber’i yanlış bulmak!

Öyle bir kul ve Rasul’dür ki, Nebîler Şâhı,
Reddedenler O’nu, reddetmiş olur Allâh’ı.
Başka bir elçi değil çünkü, Rasûlullâh O,
Her ne söylerse, Hudâ’dan bize bir îzâh O!
Rabbimin buyruğudur O’ndaki âyet ve hadis,
Bunlar ayrılmaz esastır, ayıran kimse, habis!
Ayrı Allah ve Rasûl fikrine yok dinde cevaz,
Özde âyet ve hadîs olmasa, İslâm olmaz!
Kim olur derse gâvurdur, ona denmez mü’min,
Çünkü âyet ve hadislerle kurulmuştur din!
İkisinden biri hakkında bütün saldırılar,
Doğrudan doğruya İslâm’a hücumdur, o kadar!
Yüce Kur’ân’a kabul dense hadisten yana lâ,
Hiçbir âyetle uyuşmaz bu küfürden de belâ!
Ne demek sünnet-i Peygamber’i inkâr akımı,
Bu akım tayfası, din düşmanı bilgiç takımı!
O takım kavramıyor hiç, bu fasıl sonra nasıl?

Yed-i kudretle çekilmiş yüce tuğrâdır asıl!
Yedi yerden neler uydursa da bilgiç çeneler,
Yedi gökten bize fermân-ı Hudâ, emreyler;
Bizler Allâh’a Muhammed’le şahâdet ederiz,
Kimse İslâm olamaz Hazret-i Peygamber’siz!
Şart-ı îmandır O, Rahmettir O, En Sevgili Yâr,
Son kitâbın yaşanan hâli, Muhammed Muhtâr!
O’dur ancak bize Kur’ân’daki ömrün şekli,
O’nu yok saymaya kalkışmaların tek temeli;
Dîne kaynak, nice fetvâyı gâvurdan alarak,
Doğru İslâm bu deyip bilgiç adamlar salarak,
Gerçek İslâm’ı çıkarmak bu hayâtın dışına,
Durmadan uğraşıyorlar buna lâkin boşuna!
Lâf değil çünkü hayattır yüce İslâm’ın özü,
Allah isbât-ı Muhammed ile gönderdi sözü!
«Benim elçim» dedi; «Gökten yere takdir bu!» dedi;
«O ne söylerse vahiydir, Bana tâbir bu!» dedi.
«Canlı Kur’an bu, misâlim bu, Rasûlüm bu!» dedi;
«En güzel örnek ömür, dinde kabûlüm bu!» dedi!
«Ahmed’imdir, size tefsîr-i kitâbım bu!» dedi;
«Nasıl olmak gerekir, işte cevâbım bu!» dedi!

Yaşasın tam inanan; âyeti tam, sünneti tam,
Bu hayat, Hazret-i Ahmed ile cennette hitam!
Rabbimin mührü O, bilsin bunu bilgiç cühelâ,
O’na isyanla bakanlar, olamaz dinde cilâ!
Çözemez sünnet-i Peygamber’i, şeytâna çömez,
Son Nebî nûruna kör kimseye ümmet denemez!

O’na kem sözde, Ebû Cehl’i de ey taklitçi,
Hak Rasûl’den yana, ey aykırı, ey tenkitçi,
Kim kesildin, niye Peygamber’e ağzın gevşek?
Sana lâf düşmez ilimden yana, ey bilgiç eşek!
Can Muhammed ki, vahiy bülbülüdür, ey münkir,
O’na lâf söylemek, Allâh’ı eleştirmektir!
Sen ne isnâd ediyorsun göğe ey sinsi çalı?
Seni kim çan gibi öttürmede ey taş kafalı?
Dem vurursun nice nemrûdu da bir anla diye,
Yâhu, Peygamber’i hiç anlamamak hıncı niye?
Dîni bilmek bu mu, ey vesveseler fabrikası?
Yok iken mikrop üretmek mi, ilim hârikası?
Doğruluk kutbuna bin eğri bakış, bilgi midir?
Şüphesiz bir söze, bin türlü vehim, ilgi midir?
Nedir içten görünüp ruhları berbat etmek?
Nedir ıslah diye bozmak, neyi ispat etmek?
Ne o, sağdan yanaşıp çelme takan felsefeler?
Hak mıdır, şerden alınmış o paket târifeler?

Ne kadar, n’eylese bilgiç kuyu, kim kursa pusu,
O kadar gün gibi zâhir, şu hakîkat dokusu:
Hak din İslâm, yüce indinde Hudâ’nın, tek din,
Bunu bilmez gibi dem vursa da, bilgiç hâin!
Devr-i Peygamber’imizden beri gerçek belli,
O’na, her yan bakanın beyni bozuk, engelli!

Adam, âyetlere bin türlü yorumlar kıvırıp,
Sahte mantıkla hadis reddediyor, yâhu ayıp!
Üç hadis uyduran olmuş diye, fırsatçı çene,
Lâ diyor düzmece mantıkla hadîsin tümüne!
Öyle yok, ey şaşı illet, ne diyor âyet-i Hak:
Ne buyurduysa Nebî, farz ona tâbî olmak!
Lâfta îmânına rağmen, ya şu cepten dolayı,
Ya cehâlet, ya inat, her ne sebepten dolayı,
Kim yalanlar ise bir âyeti, şek yok, bu küfür,
Ey nesil, Hakk’a muhâlif kesilen fikre tükür!
Kimse Peygamber’e has âyete mahzur demesin,
Gizli inkârına, mümkün, bu yorumdur demesin!
Ey nesil, dinde rüsuh sâhibinindir fetvâ,
Beşerin makbul olan bilgisi, ancak takvâ!
Kimde takvâ özü yok, onda ilim, lâf ü güzâf,
Ummasın Kārun olan kimse kıyâmet günü af!

Susma, anlat bunu, ey hakkı değişmez âlim,
Söyle; takvâ yoludur, kendini bilmektir ilim!
Söyle; gerçekten inanmış kişi hayran konuşur,
Söyle; her fitne, fesât ehli de bühtan konuşur!
Söyle; ârif kişiler, vesvese koymaz arada,
Söyle; bilgiç kişiler, kanser eder sağlamı da!
Söyle; fark olmaz eşeklerde kitâbın derini,
Söyle; Peygamber’in onlar, alamazlar yerini!
Söyle; onlar bize dinden yana ahkâm kesemez,
Söyle; fikren gâvur olmuş biri, İslâm kesemez!
Söyle; ithamcı başın kendisi İslâm’a çakıl,
Müslümanlık ve ilim taslamasın bilgiç akıl!
Çoğu pof markalı mağrur konuşan pis cadılar,
Hakkı hep yuhladılar, bâtılı alkışladılar!
Tertemiz halka karanlık döküyor gözleri de,
Koyu zindan ve zifirden kötüdür sözleri de.
Gönle hiç süs mü olur, en karanın ters oyası?
Rabbimin rengini vermez bize bilgiç boyası!
Sisli ağzından onun, en kötü isler damlar,
Güneş olmaz, olamaz rûhu karartan mumlar!
Ne deyim bilgice, mâdem kara mürted gibi o,
Giremez cennete, mâdem ki cehennem dibi o!
Mâdem âlemlere rahmetten o şefkat dilemez,
Acımaz Hak ona, mâdem ki şefâat dilemez!

Ne deyim ben sana, ey serseri bilgiç, yara çok,
Kahpe kezzap gibisin sende şifâ duygusu yok!
Nûru görsen de yumarsın gözü, nankör çilesin,
Hep tezatsın yüce dermâna da, lâkin bilesin;
Şân-ı Kur’ân’a ve Peygamber’e zıt bilgi haram,
Hiç helâl sanma rezil kâfirin ağzıyla meram!
Ahmed’in ümmeti ol, olma sakın küfre çırak,
Başının beş karış üstünde duran aklı bırak!
Hiç hedef yapma güzel nesli fesâdın taşına,
Sarma hiç fitneyi, halkın yaralanmış başına!
Yoksa mahkûm olacaksın ebedî bir ateşe,
O alev dehlizi, bir bak bakalım, hangi köşe!
Yanmadan görmeli, hak emri değişmez yasadır,
Dinde serkeşlik edip durma, uyan, gün kısadır;
Ölmeden, ömrünü Peygamber’in aşkıyla doku,
Geldi Hak’tan bize Kur’ân düşünüp doğru oku!

Her ne söylerse Rasûl, dinle, sakın sanma hevâ,
Vahiy olmazsa konuşmaz dedi Allah, bu revâ!
O’na, şâhit ve mübeşşir ve nezirdir dedi Hak,
Dedi Allâh’a çağırmakta O Kandil, berrak!
Hak, yemîn etti O’nun ömrüne, mânâyı düşün,
Yaşamak böyle olur hükmünü fark eyle bugün!
Kim gönülden yüce Peygamber’e uymuşsa eğer,
Mutlak uymuş olur Allâh’a, diyor âyetler!
Severek Hazret-i Peygamber’e uymazsa yürek,
Sevmemiştir yüce Allâh’ı o, eyvah diyecek!
Bunlar âyetle müseccel, edelim bir daha arz,
O ne yapmış, adı sünnettir, itâat ise, farz!

Hak ve Peygamber’e ey dil, yaşayan «eşhedü» sun,
Tâ şahâdet, yedi kat zirvede makbûl olsun!
De ki: Tek Rabbimiz Allah! De ki: Tek rehberimiz,
Bize bizden de aziz, Sevgili Peygamberimiz!
De ki Seyrî: Bizi yâ Rab, bu şahâdetle yaşat,
Bu şahâdetle diriltip bizi rahmetle kuşat!

vezni: feilâtün / feilâtün / feilâtün / feilün
(fâilâtün) (fa’lün)

27 Kasım 2017
AKMESCİD / Sancaktepe / İSTANBUL