O ŞARAP KÂSESİ DÜNYADA İKEN DOLDURULUR!

Türkçe söyleyiş: Harun ÖĞMÜŞ

يا لاهياً فى غمرة الجــهل والهوي
تأمل- هداك الله- ما [ثم] وانتبه
وتركيبه فى هــذه الـدار إن تفت
فيا عجباً من مــعــرض عن حياته
ولو عــلـم الـمحروم أى بـضاعـة
فإن كان لا يدرى فتلك مصيبة
بلي سوف يدرى حين ينكشف الغطا
ويعجب ممن باع شيئاً بدون ما
لأنك قد بعت الحياة وطيبها
فهلا عكست الأمر إن كنت حازماً
تصدُّ وتنأى عن حبيبك دائماً
ستعلم يوم الحشر أى تجارة
(من بحر الطويل)

صريعاً على فرش الردى يتقلب
فهذا شراب القوم حقاً يركَّب
فليس له بعد المنية مطلب
وعن حظه العالى ويلهو ويلعب
أضاع لأمسى قلبه يتلهب
وإن كان يدرى فالمصيبة أصعب
ويصبح مسلوباً ينوح ويندب
يساوى بلا علم وأمرك أعجب
بلذة حلم عن قليل [سيذهب]
ولكن أضعت الحزم والحكم يغلب
فأين عن الأحباب ويحك تذهب
أضعت إذا تلك الموازين تنصب

Ey cehâlet ve hevâ dâmına bend olmuş olan!
Ey günahlarla sefil hâlde perîşan yıkılan!

Bir düşün Hak için, elbette kıyâmet gerçek!
Acabâ, kim, o zaman hangi şaraptan içecek?

O şarap kâsesi dünyâda iken doldurulur,
Şimdi doldurmayan ukbâda Hudâ’dan ne bulur?

O şaraptan o zaman içmeyecek kimseye yuh!
Onu ondan alıkoymuş bulunan her şeye yuh!

Bilse şâyet ne kadar hoş ve latiftir o şarap,
Tutuşur tâ ciğerinden yanıp ağlardı harap!

Ne nasipsizdir, onun anlamayan kıymetini!
Ya bilip kadrini, lâkin kaçıran lezzetini!

O zaman göz açılıp her şeyi idrâk edecek!
O zaman nâfiledir nâdim olup âh etmek!

Şimdi hiç lezzeti yok, bâdeler içmek ne abes!
Mest olup böyle, o meyden ise geçmek ne abes!

Bir yalan lezzete satmak, o muhalled şarabı!
Tatmamak hiç o bulunmaz, o müebbed şarabı!

Varsa azmin, hedefin hep onu tatmak olsun,
Kadehin ağzına dek hep o şaraptan dolsun!

Lâkin eyvâh! Hudâ’dan hep uzaksın sen, hep!
Sevdiğinden uzak olmak, ne için böyle acep?

Yarın ukbâda kurulsun hele bir mîzanlar,
O zaman her kişi kaybettiği neymiş anlar!*

 

vezni: feilâtün / feilâtün / feilâtün / feilün
(fâilâtün) (fa‘lün)

__________________________________
* İbn-i Kayyım el-Cevziyye, Bedâiu’t-tefsîr, I-IV, (der. Yüsrî es-Seyyid Muhammed) trc. Harun ÖĞMÜŞ, İst: Karınca-Polen Yayınları, 2011, III, 408-409;
Bir şair ismi vermediğine göre, merhum müellife ait olan bu şiirin aslı için bkz. Tarîku’l-hicreteyn ve Bâbü’s-seâdeteyn, 2. Baskı, Kahire: Dâru’s-Selefiyye, 1394, s. 193-194.