OL Kİ OLDURASIN

YAZAR : Dr. Halis Ç. DEMİRCAN cetindemircan2@hotmail.com.tr

Tıp Fakültesinde ders asistanlığı yaptığım sıralardı. Anabilim dalımızdan, fakültenin beşinci sınıf öğrencileri staj şeklinde dersler alıyorlardı.

Bu derslerden biri de Cerrahi Tıp Bilimleri bölümünden gelen cerrah bir hoca tarafından veriliyordu.

Hoca 60’lı yaşlarda, yani orta yaşın üzerinde idi.

Ben öğrenci koordinatörlüğü yapıyor, ayrıca anabilim dalımızın verdiği derslere giriyordum.

Bir gün dersten sonra, iki öğrenci yanıma geldi;

“–Hocam, sizinle konuşmak istediğimiz bir mevzu var.” dediler. Onları odama davet ettim. Anlatmaya başladılar;

“–Hocam; cerrah hocamız, derslere alkollü geliyor ve ders esnasında sigara içiyor.” dediler.

Çok şaşırmıştım; cerrah hocanın dersi öğle tatilinden sonra olduğu için, muhtemelen fakültenin lokantasında -o yıllarda serbest olduğu için- alkol alıp derse öyle giriyordu.

Yine gidip baktığımda; dershanedeki lavabonun içerisine atılan sigara izmaritleri, bu vakayla ilgili delilleri ortaya koyuyordu.

Bu hâdisenin Tıp Fakültesinde meydana gelmesi; yapanın hekim olması ve olayın örnek olunması gereken öğrencilerin önünde gerçekleşmesi yüzünden, neresinden bakılırsa bakılsın savunulacak bir yanı yoktu.

Önce ne diyeceğimi bilemedim;

“–Arkadaşlar; koskoca hocayı uyaracak hâlimiz yok, bu durumda yapılacak tek iş var. O da bir dilekçeyle fakülte dekanlığına müracaat etmeniz…” dedim.

Kafamı kurcalayan bu konuyu, zaman zaman yanına gidip elini öptüğüm ve sohbetini dinleme zevkine eriştiğim hocaların hocası rahmetli Ekrem Kadri UNAT Hocamıza açtım.

Ekrem Hocamız her zamanki ciddiyetiyle söze girdi;

“–Bak evlâdım tahsilli olmanın, bilgi sahibi olmanın; insanın tutum ve davranışlarını etkileyip onda değişikliklere sebep olması beklenir değil mi?

Çünkü kişinin tutum ve davranışlarını etkileyip onun hayatını yönlendirmeyen tahsilin, hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur.

Eğer kişi vicdanını iyi geliştirmiş ise; akıl, sahip olduğu bilgileri doğru kullanarak sağlıklı, isabetli kararlar alır, ona göre tutum ve davranışlar geliştirir. Böylece fert, huzura kavuşur.

Vicdanı iyi gelişmemiş kişide; nefsin baskıları galip gelir, kişinin iç dünyası kararır ve kişi feraha erişmek için her türlü kötü alışkanlığa sarılır.

Yani aklın; sahip olduğu bilgiyi doğru kullanması için, iyi geliştirilmiş bir vicdana ihtiyacı vardır.

Bunun yolu da tam ve doğru olarak öğrenilmiş İslâm dîninden geçer.” dedi ve ekledi:

“–İşte bu hâdise bunun canlı bir örneğidir evlâdım, bu hocamız daha olmamış ki oldursun!”

Hocamızın yanından ayrılırken aklıma şu menkıbe geldi:

Bir zâtın kedisi varmış;

“–Öyle güzel eğittim ki; oturması, yemesi tam bir insan gibi oldu.” diye arkadaşlarına över dururmuş.

Bir gün bir arkadaşı;

“–Madem bu kadar özel bir kedi, bir davet ver de görelim maharetini…” demiş.

Davet günü gelmiş çatmış. Sofralar pek güzel, kedi de pek edepli; zâtın dediği kadar varmış. Tam yemeğin ortasında, daveti isteyen kişi; cebinden oyuncak bir fare çıkarmış, kediye göstermiş. Eh kedi de nefsinin kurbanı olmuş, kendinden geçip ortalığı yıkıvermiş tabiî. Ne de olsa bir hayvan ne dinden anlar ne îmandan.

Fazla söze ne hâcet.

Kalın sağlıcakla…