Kutsal Aşkın Destanı -4-
Ebû Medyen et-Tilimsânî – Çeviren: Mahmut KAYA
القصیدة الخمر ية
دَعَا بِاسْمِهَا الْحَاد۪ى وَنَحْنُ عَلَى الْغَضَا
فَـــقُـلْنَــا لَـهُ بِـــاللّٰهِ مِـنْ ذِكْــرِهَــا زِدْنَـــا
42. Deveci aşkın adıyla gazel okumaya başlayınca, dayanamayıp ona dedik ki: «Allah aşkına onun
adını daha fazla an!»
Deveci başlayınca; «Yâ leyl…» diye gazele,
Onun adıyla övgü düzüyordu güzele.
Dedik ki: «Allah için, daha çok söyle hele!»
O yanık nağmelere bilmem nasıl dayandık.
Zaten yanık gönlümüz, o gün bir daha yandık.
فَـــجَــادَ إِلٰـى أَنْ أَهْـدَتِ الـرَّكْـبَ نَـشْـوَةً
وَنَـحْـنُ عَــلَى الْأَكْـوَارِ مِـنْ طَـرَبٍ مِـلْنَـا
43. O, kafileyi neşelendirince bizler de
devenin üzerinde salınıp coşuyorduk.
Deveci kafileyi pek hoş neşelendirdi,
Bu uzun yolculukta bizleri eğlendirdi,
Kasvetli gönülleri bir hayli dinlendirdi.
Biz devenin üstünde salınıp coşuyorduk.
«Devam eden neşemiz hiç bitmese…» diyorduk.
لَعَمْرُكَ حَتَّى الْع۪يسُ الَّذ۪ي لَهَـا السُّـرٰى
عَجِـبْتُ لِـشَـوْقٍ يَـشْمَلُ الرَّكْـبَ وَالْبُدُنَا
44. Hayatına yemin olsun ki, bu gece yolculuğundan boz develer bile zevk aldı. Kafilenin şevke
gelmesine hayret ettim.
Kafileye katılan herkes pek memnun kaldı,
O boz develer bile bu coşkudan haz aldı,
Nağmeler eşliğinde hızlandıkça hızlandı.
Deve de kafile de şevk içinde, apıştım…
Ne mübârek seferdi, doğrusu ben de şaştım.
وَحَــتّٰـى غُــصُـونَ الْبَــانِ مَـالَـتْ تَـرَنُّحًـا
وَغَــنَّـتْ عَـلَيْـهَـا كُـلُّ صَـادِحَــةٍ مَــثْنٰـى
45. Hattâ sorgun ağacının dalları bile şevke gelmiş sallanıyor, dallardaki her kuş da şarkı söylüyordu.
Sorgun dalları bile sallanıp duruyordu,
Dallara kokan kuşlar şarkılar söylüyordu,
Anlatılmaz manzara, her taraf inliyordu.
Bu hâli yaşayanda bilmem ki can mı kalır…
Bunu tecellî bilen hayatından kâm alır.
أَهَــلْ عَــائِــدٌ لِـى رَقْــدَةً كَـيْ أَرٰى بِــهَـا
خَــيَـالَ رَسُــولٍ زَائـِراً مَـضْـجَـع۪ى وَهْـنَا
46. Yoksa o, ben uykuda yatarken kendisini görmem
için ziyaretime gelen bir hayal elçisi miydi?
Neydi yaşadığım hâl, var mı acep bir bilen…
Ben yatarken uykuda ziyaretime gelen,
Hayal elçisi miydi bakıp yüzüme gülen?
Hayalse de gördüğüm, sevdamın hayaliydi.
Gāipten uzanan el, bildim onun eliydi.
فَــإِنْ جَــاءَن۪ــى بِـالْـقُـرْبِ مِـنْـهَا مُـبَشِّـرٌ
وَهَـــبْـــتُ لَـــهُ سُـــرُورًا وَمَـــا أَغْـــنٰـــى
47. Eğer o bana sevgiliden haber getiren bir müjdeci
ise, ben ona her şeyimi seve seve veririm.
Getirdiyse şayet o sevgiliden müjdeyi,
Cana minnet bilirim her şeyimi vermeyi,
En ulvî gaye bilir rûhum ona ermeyi.
Âşığın gönlü zengin; can güzel, cânan güzel.
Hayal ufkunda bile yaşanan her an güzel.
حَــيَـيْنَا بِـهَا دَهْـرًا وَقَـدْ حَـكَــمَـتْ لَـنَا
وَنَــحْـنُ بِــهَا نَـحْـيَا يَـق۪ـيـنًـا إِذَا مِـتْــنَـا
48. Biz onunla uzun yıllar yaşadık, o bize hükmederdi. Biz ölünce, şüphesiz yine onunla yaşayacağız.
Yıllar yılı onunla, can beraber kardeşiz,
«Kālû belâ»dan beri yürüyoruz yoldaşız,
O bizi yönetirken farkımız yok, hâldeşiz.
Biz ölsek de onunla kalsak da onunlayız.
Ruh bedenden ayrılır, biz hiç ayrılamayız.
فَــلَـسْــتُ أَرٰى عِــنْــد۪ى لِـحَــال۪ــى تَــغَــيُّــرًا
وَلَا مُــطْـرِقًـــا فِـــكْـــرًا وَلَا قَـــارِعًـــا سِـــنَّــا
49. Ben kendi hâlimde bir değişiklik görmüyorum. Düşünceye dalmış ve yaşı ilerlemiş biri de değilim.
Dün ne isem bugün de aynı hâl üzereyim,
Yok bende bir değişim, neden farklı göreyim…
Ahde bağlanalı ben ne isem hep öyleyim.
Derin düşüncelere dalan biri değilim.
Akranlarından geri kalan biri değilim.
وَإِنّ۪ــى عَــلٰــى مَــا أَكَّــدَ الْــعَـــهْــدُ بَــيْــنَـنَـا
مَــدَى الــدَّهْــرِ لَا خُـنَّا الْـعُـهُـودَ وَلَا حُـلْـنَـا
50. Şu var ki, ben aramızdaki güçlü ahde öteden beri hep
bağlı kaldım; ne o ahde ihânet ettim ne de o bağı çözdüm.
Ben bu birliktelikten doyumsuz bir haz aldım,
Aramızdaki ahde daima bağlı kaldım,
Gün geldi ıstırapla hazin hazin ağladım.
Ahde ihânet edip lâubâlî gezmedim.
Aramızdaki bağı hiçbir zaman çözmedim.
وَأَزْكٰـــــى صَــــــلَاةِ اللّٰهِ ثُــــــمَّ سَـــــــلاَمُـــــهُ
عَـلٰـى مَــنْ حَــوٰى كُــلَّ الْمَحَاسِنِ وَالْحُسْنٰى
51. Allâh’ın en temiz ve en nezih salâtı ve selâmı,
bütün güzellikleri kuşatan O Zât’ın üzerine olsun!
Kutsal aşkın destanı nihayet oldu tamam…
Aşk sahilsiz bir deniz, fakat son buldu kelâm…
Rabbimiz’den en temiz, en saf salât ü selâm,
O güzeller güzeli Efendimiz’e olsun!
O’nu seven gönüller nurla, huzurla dolsun!
وَأَصْــلُ وُجُــــودِ الْـعَــالَـم۪ـــيـنَ جَـم۪ـيـعِـهِــمْ
هُـوَ الْـمُـطَـهَّرُ الْمَجْلٰى هُوَ الْمَـقْصَدُ الْأَسْنٰى
52. O, bütün âlemlerin varoluşunun aslıdır.
O ilâhî tecellîlere mazhar ve yüce bir gayedir.
O’dur varlığın aslı, âlemlerin özüdür,
Tecellîlere mazhar, aşkın gören gözüdür,
Hakikatin sözcüsü, O’nun gülen yüzüdür.
O bir gaye şahsiyet, insanlığın rehberi,
Vahyin son temsilcisi, Allâh’ın Peygamberi!