139. SAYI TAKDİM
Kıymetli Okuyucularımız,
Eğitim-öğretim yılının başı… Çocuklarımızı okullara gönderiyoruz. Kimi ilk kez; köyünden, ilçesinden, şehrinden çıkıp bir üniversiteye gidiyor. Onca zahmet, onca masraf, onca telâş… Ne için? Eğitmek için. İnsanlık kazandırmak, vatana, millete, insanlığa faydalı bir fert hâline getirmek için.
Elimizi vicdanımıza, gözümüzü istatistiklere, kulağımızı sokaklara verip soralım:
Bu hedef gerçekleşiyor mu?
Eğitim-öğretim müesseselerimiz; öğretmen, muhasebeci, mühendis, iletişimci vb. meslek erbabını yetiştiriyor. Ülkemizin muâsır devletlerden bu sahada pek bir farkı kalmadı. Fakat bizim en büyük zenginliğimiz olan; beyefendiliği, hanımefendiliği, âdâb-ı muâşereti, güzel ahlâkı, fedâkârlığı, tevâzuu, cömertliği, ilh. özeliyle, geneliyle «eğitim»in bunları kazandırabildiğini söylemek bir yana; belki de köyümüzde, şehrimizde, örfümüzde, töremizde olanı bile alıp götürdüğünü itiraf etmek zorundayız.
Bu sebeple; “Eğitimde tercihimiz, önceliğimiz, öne çıkardığımız, esas ihtiyacımız nedir?” suâlini; hac-kurban, hicrî takvim gündemimizle ve 15 Temmuz sonrası mevzularımızla birlikte aldık.
Suâl için öne çıkan cevabımız:
İNSANLIK ŞİÂRIMIZ: «EDEP»
Öyle ki;
Gönül dünyamızın mimarlarından Hazret-i Mevlânâ şöyle der:
“«–Îman nedir?» diye aklıma sordum.
Aklım da kalbimin kulağına eğilip;
«–Îmân edepten ibarettir.» dedi.”
Çünkü;
“Ben güzel ahlâkı tamamlamaya geldim.” buyuran Efendimiz hakkında Hak katından gelen ferman şudur:
“(Ey Rasûlüm) Şüphesiz ki Sen yüce bir ahlâk üzeresin…” (el-Kalem, 4)
O hâlde;
Evlâtlarımız için, insanlık şiârımız olan; «Edep» üzere bir eğitimi artık inşâ etmeliyiz. Bize düşmanlığını 15 Temmuz’da bir kere daha ispatlayan batının, eğitimde de bizim hayrımızı istemeyeceğini artık anlamalıyız.
Mevlânâ Hazretleri’nin dediği gibi; dînin, îmânın ve ibâdetin, içinde bulunduğumuz mevsim itibarıyla da haccın ve kurbanın, bütün hayatın hep «edep» kazandıracak şekilde, «edep» üzere, «edep» içinde yaşanması için gayret etmeliyiz.
Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; Hazret-i İbrahim’den, Murad Han’a, Çanakkale’den 15 Temmuz’a; «Kurban Oluşun Zaferi»ni «mukaddesâtı için candan geçme edebi» olan şehâdeti anlattı.
Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Üstâdımız; «O’nun Muhteşem Ahlâkı»ndan «Edebi»ni kaleme aldı. Makalede; dolu dolu misallerle doyurucu muhtevâsıyla, Cenâb-ı Hakk’a, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e, Kur’ân-ı Kerîm’e ve kurbanlıklara göstermemiz gereken edep, bir; «Edep yâ hû» levhası zarâfetinde ifade edilmekte.
Hazret-i Mevlânâ’dan; «Kulluk Edebi» çerçevesinde, ince ihtiram nükteleri takdim edildi.
Dosyamızda neler var?
Toplumumuz, 15 Temmuz’un başarılı ağabeyi 28 Şubat’ta dindar ve edepli nesil yetiştirme mevzuunda çok darbe yemişti. Bunun telâfisinin önündeki barikatlar, ancak son yıllarda yavaş yavaş kalkmaktaydı. Fakat, dîne mal edilemeyecek bir bâtınî yapılanmasının cürümleri; birtakım fırsatçılar tarafından bütün dindarlara, bütün hayırda birleşmiş cemaatlere, cemiyetlere ve müesseselere teşmil etme çağrıları yapılmakta. Bunun yanlışlığı da ifade edildi.
Kızlarımızın -bize uygun, mahremiyetlere riâyetkâr- bir ortamda tahsil görebilmesi için gerekli şartların bir an önce oluşturulması çağrısı yapıldı.
Eğitimde uhrevî bakışa dikkat çekildi. Ahlâkî eğitimden misaller verildi.
Tarih köşemizde, zafer yolunda kurban olarak canını seçen Murad Han, Yavuz Sultan Selim Han, Hayret Efendi ve Ali Kemal BELVİRANLI tanıtıldı.
Şiirler de vatan sevgisi ve şehâdetin destanını yazdı.
Yüzakıyla…