EĞİTİME DAİR

YAZAR : Nurten Selma ÇEVİKOĞLU nurtencevikoglu@hotmail.com

nurten_selma_cevikoglu-yuzakidergisi-eylul2016

Yeni eğitim ve öğretim yılında, bazı şeylerin incelenmesi ve tetkik edilmesinde yarar var.

Eğitim neler istiyor? Önce ona bir bakalım:

Eğitim; ilme dayalı bilgi, birikim, teknoloji, emek, gayret, sabır, fedâkârlık, maddî-mânevî donanım istiyor.

İlmî bilgi birikimi, eğitimde ilk ihtiyaç gibi görünür. Yanı sıra yirmi birinci asır çağdaş teknolojisine hâkim olma becerisi de eğitimde önemli bir ihtiyaçtır. Bunlar eğitimin ilk basamaklarının olmazsa olmazlarıdır. Sayılanların bulunmadığı durumlarda, zaten eğitimden söz edilemez. Ancak sadece bahsedilen maddî donanımların bulunduğu eğitim ortamlarının içi doldurulmaz ise; o eğitim, ruhsuz, betonlaşmış bir eğitim olur.

Bugünkü nesle sunulan eğitim, işte tam bu bahsedildiği gibi içi boşaltılmış ruhsuz bir eğitimdir. Günümüz nesli, yalnızca çağdaş verilerle doldurulmuş bir beyin sarhoşluğu yaşıyor. Kof bilgi, insan şahsiyetlerini yönlendirmede etkili olamıyor. Yine bilim ve teknoloji, şahsiyetleri doğru biçimde şekillendiremiyor.

Eğitim bozukluğu sebebiyle, yeni yetişen nesillerde şahsiyet savrulması yaşanıyor. Bunun sebeplerine baktığımızda; dünyevî gelecek endişesi, makam-mevki arzuları, adâletten sapma, ahlâkî düsturlardan taviz verme, günü birlik hayat, çıkarcılık, şahsî zaaflar, ferdî bağımlılıklar, hevâ ve heves peşinde koşma, zihnî dağınıklık, fikrî bozukluklar ve hakikatten kopma gibi problemleri sıralayabiliriz. Bu yanlışlardan kurtulmak için; eğitim sistemimize mânevî değerlerimizi koyarak, yeniden bir rota çizebiliriz.

Şurası iyice bilinmelidir ki; ülkenin halledilmesi gereken en âcil, en hayâtî, en temel problemi «eğitim» meselesidir.

Günümüzde âdeta; «gençler dînî prensipleri benimsemesin» diye elden ne gelirse yapılıyor. Bilgisayar, internet, sosyal medya çılgınlığıyla yeni nesil her yandan kuşatılıyor. Pek çok faydasızla, bilim ve teknoloji adına gençler meşgul ediliyor. Böylece genç; kendisi için asıl faydalı olana, bir türlü yaklaşamıyor. Geleceğimizin teminatı gençlerimiz; aldatıcı bâtıl değerlerle, tükenmişliğe doğru sürükleniyor. Yeni neslimizin, üç kuruş etmez İslâm dışı öğretilerden sıyrılması gerekiyor. Onlara; aklı-bilimi-gücü kutsayan, insanları aşırı özgüven sarhoşluğuna götüren eğitim sistemi benimsetilmemeli. Zira nefsi önceleyen, modern çağın kutsadığı değerler; fıtratı zorluyor, iç âlemi köreltiyor. Neticede; ruhsuz, şahsiyetsiz, hiçbir değeri önemsemeyen, günaha aldırmayan, hiçbir şeyden dertlenmeyen, hissiz bir nesil yetişiyor.

Yoz ve sığ bir kültür hayatı, yabancı değerlerin çok çabuk kabul görmesi; neslimizi yani geleceğimizi yok ediyor. Gençlere bir coşku ve heyecan sunamayan ruhsuz eğitim, seviyeli bir gelecek realitesi sergileyemeyen güdük bir kültür yaşantısı, yeni nesle ufuk veremiyor. İstikbâle dönük bir ideali olmayan, çabuktan «köşeyi dönme» veya «köşe olma» projelerine bel bağlayan bugünkü eğitim sisteminin çocukları ve gençleri doğrusu bizi endişelendiriyor.

Bahsettiğimiz problemler işin kabuğundaki değil özündeki sıkıntılardır.

Bunları yazıyoruz diye ümitsiz olduğumuz düşünülmesin. Tabiî ki çok değerli gençlerimiz de var, yenileri de artarak yetişiyor. Ancak eğitimciler olarak; ülke genelinde eğitim politikamızda millîlik ve mânevîliğin yanı sıra, değerlere sahip çıkma anlayışının mutlak hâkim olmasını arzu ediyoruz.

Tarafsız eğitim olmaz. Eğitimde tarafımızı belirlemeliyiz. Doğruluğun, iyiliğin, güzelliğin, çalışmanın, temizliğin, ahlâklı olmanın tarafı olmamız lâzım. Hayrı anlatıp, hayır sevdalısı yetiştirmeliyiz; şerri yerip, şerri sevmeyenlerin sayısını çoğaltmalıyız.

Zira bugün; vuran, kıran, yıkan, acımasızca herkesin birbirine ölüm sunduğu bir vahşî dünyada yaşamaktayız. Evlât, ana-babasına bıçak çekerken; ana-baba, evlâdına kurşun sıkıyor. Aileler-akrabalar çeşitli sudan bahanelerle birbirine kin ve ölüm kusuyor, mahkeme salonları kana bulanıyor. Birbirine zıt gruplar, farklı kimlik çatışmaları, mezhep didişmeleri neticesi; milletler, ülkeler kıyasıya birbiriyle ölüm savaşına giriyor. Ülke yöneticileri (Suriye) halkının başına bombalar yağdırarak; «Ya bana itaat edersin ya da ölmeyi seçersin!» anlamında, insanların hayat haklarını ellerinden alma cüretini gösteriyor. Ülkenin askerleri (Türkiye) kendi halkına tanklarla, F 16 savaş uçaklarıyla saldırıyor. Daha yazmak istemiyorum, şu çizdiğim olumsuz tablo maalesef bugün yaşanmakta…

Peki, ne yapabiliriz? Biz tüm yaşanan olumsuzlukların eğitimle çözülebileceğine inananlardanız. Ancak tabiî bu iş; emek ve zaman istiyor. İnsanlara bu şuuru kazandırmak kolay değil.

Evet, eğer medenî olduğumuzu iddia ediyorsak yani vahşî bir toplum değilsek; «Tüm insanî problemler, her sıkıntımız insanî metotlarla çözülebilir.» diyoruz ve çözülmeli de. Çok affedersiniz; birbirimizi yiyerek değil, birbirimizi dinleyerek ve birbirimize saygı göstererek aramızdaki ihtilâfları giderebiliriz. Kaba kuvvet gibi son derece nezâketsiz, seviyesiz bir tarzla meseleler giderilemez. Aksi takdirde anlaşmazlıklar, yıllarca kan dâvâsı misali sürer gider. Nitekim memleketimizde Türk-Kürt, Alevî-Sünnî probleminde öyle olmadı mı? Diyoruz ki; «Biz insanız, aramızdaki her problemli konu, eğitim yoluyla giderilmelidir.» En insanî yol budur.

Eğitim; insanın ve toplumun, doğruya-iyiye-güzele yönelik değişiminde birinci sırada etkilidir. Bu yönüyle eğitim, âdeta bir bahçıvanlık işidir. Bahçıvan, iyi bir verim almak istiyorsa; bağını-bahçesini-tarlasını sürecek, ekecek, sulayacak, gerekirse gübre kullanacak, aradaki zararlı haşerâtı temizleyecek yani emek verecek ki iyi bir mahsûl elde edebilsin. İyi bir ürün alabilmek için, öyle hemen tohumu atıyorsun, ertesi günü mahsûl çıkmıyor. Olması, meyveye durması için bekliyorsun, zaman gerekiyor. İşte eğitim de aynen böyle…

Eğitime tarihî boyutla da bakılmalıdır. Bir milletin varlık ve bekāsı eğitime bağlıdır. Milletleri ayakta tutacak «millî ruh» eğitim yoluyla kazanılır. Ancak adı «millî» olan eğitim ile; yeni nesle «millî ruh», «millî şuur», «millî heyecan» verilebilir. Yetiştireceğimiz nesle her devirde, mutlaka «millî şuur» verilmelidir. Milletlerin varlığı, ancak bu ruh ile geleceğe taşınır. Ve bu ehemmiyetli husus, hiçbir politik akıma kurban edilemeyecek kadar hayatî önem taşır.

İyi bir eğitim ile; insan-millet-ülke gelişimi gerçekleştirilebilir. Aklı hür, vicdanı hür, üretken, çalışkan, başarılı, cesur, kendine güvenen nesiller; iyi bir eğitimle yetiştirilebilir. İyi bir eğitimin içine kişilerin mânevî-rûhî-ahlâkî eğitimleri de girer. Bir ülkede yaşayan değerleri bir kenara iterek yapılan eğitim, daima eksik bir eğitimdir. Eksik eğitimler eksikli fertler ortaya çıkarır, onlarla da istenen başarı gelmez.

Yeni eğitim-öğretim yılında; bahsettiğimiz hususların tez elden giderilmesi, en büyük temennîmizdir.