Âhiret İnşâsında Ramazan
YAZAR : Nurten Selma ÇEVİKOĞLU nurtencevikoglu@hotmail.com
Ramazan geldi, hoş geldi. Aylardır, ayların sultanını bekliyorduk. Hepinizin ve tüm İslâm âleminin Ramazân’ını cân u yürekten kutluyoruz efendim. Rabbim O’na inananlar için kazançlı ve istifadeli eylesin.
«Müslümanları rahmet ve huzur iklimine sokan Ramazan, acaba bizlere bu sene neler katacak?» düşünüşü ve arayışı içindeyiz. «İnanan insan aramalı.» diyoruz. Şimdi; «Neyi aramalı?» diyeceksiniz! Hak ve hakikat anlayışlarının sıfırlandığı bir coğrafyada yaşayan mü’min kimlikler; bu Ramazan’dan da olmalı. Ve benliğini böyle bir arayışla Ramazan’da biçimlendirmeli. Ramazan bunu müslümana verebilecek konumda bir hazinedir. Tabiî anlayabilene ve idrak edene…
Maalesef dünya coğrafyasında yaşanan olumsuzluklar, neredeyse insanların ruhlarına hâkim olmuş durumda. «Ben çalışıp yorulmayayım, nasılsa bir yapan çıkar.» düşüncesiyle iyice tembellik ve uyuşukluk insanların beyinlerinin derinliklerinde oturmaya devam ediyor. «Günümüzde dünyevî istek ve kaygılar içleri esir almışken, Ramazan bir silkinmeye vesile olmalı ve mutlak inanan insanımızın dirilişine sebep olmalı!» diye düşünüyoruz. Bugün baygın baygın, ölü gözlerle içinde bulunduğumuz gaflet uykusundan uyanma vaktidir. Çünkü ölü ruhları uyandıran, dalınan gafletten alıkoyan bir dinamizm var karşımızda, o da Ramazan’dır.
Ramazan; sene boyu devam eden yanlışlıklardan, hata ve günahlardan hattâ monotonluktan bizleri kurtaracak, toparlayacak önemli bir sâiktir. Her gün ömür sermayemizden eksikler kaydedilirken, ebedî kurtuluşa medâr olabileceklere nasıl iltifat edilmez? Bizler dünya gemisinin içinde yol alan âhiret yolcularıyız. Azıksız çıkılmaz yola. Her yolun ve yolculuğun mutlaka bir sonu var. Yolculuk ilelebet sürmüyor. O hâlde insan; aklını başına almalı, kendisini ebedî saâdete götürecek yollarda yürümeli. İşte bu yollarda, önümüzde müslümana muhteşem getirileri olan bir mübârek ay var. O ay mübârek Ramazân-ı şeriftir. Rabbim lâyıkıyla istifadelenenlerden eylesin.
Dünya yolcuğuna devam eden insanlarla şöyle bir hasbıhâl yapsanız;
«İşte geldik, gidiyoruz. Şu dünyadan hiçbir şey anlamadım.» diyenlere rastlarsınız. Oysaki böylesi boş boş konuşma yerine; hele şöyle bir durup düşünmeli, durum değerlendirmesi yapmalı. Dolu dolu düşüncelere dalmalı, şu koskoca kâinâtın boş yere mi yaratıldığı tefekkür edilmeli. İnsanlar iyi davranışlı olmalı, bunu herkes kabul eder ve ister. Peki, iyilerin ölçüsü nasıl ve kimler tarafından belirlenmeli? İyiler hep cennetle müjdelenir, değil mi? O zaman cennet nasıl bir yer, oraya kimler gider? Gitmek için neler yapmalı? Sorular sorular… İnsanın Hakk’a ve hakikate giden arayışlarının cevabı net ve tektir. «Tek» ve «Bir» olan yüce Yaratıcı var ve «O» seni-beni-herkesi hakka ve kendisine itaate çağırıyor. Bu çağrının her gönülde mâkes bulması da bir servet ve bir hikmet! Müthiş bir kazanç!
Bu kazançlı yolda işte Ramazan mükemmel bir fırsat!
Unutulmasın ki her günahtan cehenneme giden bir yol vardır. İcra edilen her kötü davranış, bilerek veya bilmeyerek işlenen her günah, insanların farkında olsun olmasın kalbini karartan kara lekelerdir. Kararan kalpler tevbe ve istiğfarlarla, zikir ve tesbihatlarla temizlenmezse yazık olur o kişiye! Zira maddeten pislenen insan suyla nasıl temizlenirse, mânen kirlenen insan da zikr u tesbihatlarla ve özür beyanlarıyla kalben arınır ve temizlenir.
Ramazan bir arınma mevsimidir. Ramazan’da yüce Yaratıcı’nın emirlerine teslim olanın içi-dışı huzur ve itmi’nanla dolar. Ama yerine getirilmeyen her bir ilâhî emir yürekte yaralar açar. Yaraların sarılacağı, günahlardan arınılacağı, daldığımız gafletten uyandırılacağımız bir mübârek kazanç mevsimindeyiz.
Ömür mevsiminde bir Ramazân’a daha giriliyor. Hep söylendiği gibi; bir arınma, temizlenme ve huzur iklimidir Ramazan. Şu muhteşem rahmet ayı; inşâallah müslümanların yüreklerine, şahsiyetlerine ve İslâm toplumuna rahmet ve mağfirete vesile olsun, sâhil-i selâmete çıkarsın.
Mevcut günlük gündemle savrulan şahsiyet ve karakterler için; «Dur! Artık düşün ve davranışlarını tart! Âhiret var, orayı asla unutma!» deme vaktidir Ramazan. Âhiret için azık toplama ayıdır Ramazan. Yoksa yine vâr olanlarla harmanlanan ve nasıl geçtiğinin farkına bile varılamayan bir ay olmasın bu Ramazan…
Şurası inkâr edilemez bir gerçek ki, biz tek önderimiz Hazret-i Muhammed -aleyhisselâm- gibi bir hayat yaşamıyoruz. O’nun gibi Ramazanları ihyâ edemiyoruz. Böyle olunca pek çok lüzumsuz gündem, İslâm âlemini meşgul ediyor, dahası şîrâzeden çıkarabiliyor. Bir türlü Ramazân’ı gündemimize koyamıyoruz.
Hâlbuki bir ruh disiplini olan Ramazân’ı şahıs ve toplum olarak mutlaka gündemimize almamız şarttır. Bunalan ruhların canlanması, kararan kalplerin yeniden aydınlanması, bozulan mânevî hayatımızın tekrar onarılması için; mü’min olarak bizlerin Ramazân’ın kutsî iklimine şiddetle ihtiyacımız var.
Ramazân’ın huzur ve rahmet dolu günlerinde ibâdetlerle bütünleşmek, onları en âlî hâlleriyle hayat gündemimize almak durumundayız. «Bu aydan en kazançlı nasıl çıkabiliriz?» telâşı sarmalı bizi. Bu güzel ayda; «Her Ramazan bir hatim yapıyorduk, acaba bunu nasıl daha yükseltebiliriz? Yahut bu Ramazan gitmediğimiz camileri hesap edip terâvih namazlarını oralarda kılabilsek? Veya bu Ramazan’da bizzat kendimiz gidip fakir-fukarâya kendi ellerimizle yemek hizmeti yapsak ya da evimizde ağırlasak?» gibi farklı Ramazan gündemlerini pratik hayatımıza koyabilsek ne iyi olur, değil mi?
«Bu Ramazan, ibâdetlerimizi nasıl daha ihlâslı hâle getirebiliriz?» endişesi taşınsa. «Bu Ramazan; oruç, ahlâkımı acaba nasıl etkileyecek ve ne gibi değişikliklere sebep olacak? Beğenmediğim huylarıma, oruçla Rabbimin râzı olabileceği bir biçim getirebilecek miyim?» üzüntüsünde olma… Daha çok affedilmeye yöneliş, bağışlanma isteği, mağfiret talebi gündeme gelse… Hakk’a olan samimiyet daha bir kavîleşse, ibâdetlerde huşû, ihlâs ve ihsan sırrı; hikmetince kavransa ne iyi olur, değil mi?
Bu Ramazan; bize gerçek kulluğu idrak ettirse, ibâdetlerdeki inceliği kavratsa, dünyaya boş yere râm olma sevdasından vazgeçirse, âhiret hakikatiyle yüz yüze getirse, son nefes endişesi taşıtsa ne iyi olur değil mi?
Ramazan, oruç, iftar, sahur, Kur’ân, terâvih, sadaka, zekât, fitre, yardımlaşma ve dayanışma… bunlar bu güzel ayda hep aklımızda bulunan ve Ramazan adına zihnimizden hiç çıkmayan kavramlar. Ramazan, acaba bunlarla hakikaten bir fırsat ayı mı? Hep böyle söyleriz değil mi? Ancak bunlara inanmanın yanı sıra bu ayda farklı şeyleri yakalama adına bir yol haritası çıkarabiliyor muyuz, buna bakmak lâzım.
Af ve mağfiretin sağanak sağanak yağdığı şu güzel Ramazan günlerinde; kendimizi ciddî bir hesaba çekmeli, kalbe yeni bir format atmalıyız. Ramazân’ın her bir günü, bunları yapmak için iyi bir fırsattır. Yine kendimizi dinlememizin, bazı şeylerin muhasebesini yapmanın tam da vaktidir. «Ben Müslümanlığın neresindeyim? Şimdiye kadar yaptıklarım doğru mu? Hatalarımla, günahlarımla yoluma devam etmem ne zamana kadar sürecek? Onlardan kurtulmam için neler yapmalıyım? Affedilmem hâlâ mümkünken bu gafletimden artık sıyrılmam gerek!» diyerek bir atılım, bir girişim yapılmalı. Bunun için bir yol haritası belirlenmeli. İşte o yol haritasının mihenk taşları Ramazân’ın altın fırsatlarında gizli.
Evet Ramazan; yolunu şaşıranlara, ibresi doğrudan kayanlara çok güzel bir fırsattır. Siz zaten bir program yapmadan; Ramazan size orucuyla, Kur’ân’ıyla, iftarıyla, sahuruyla, terâvihiyle kurtuluş programını çiziyor, en doğru yol haritasını önünüze koyuyor. Size düşense önünüze takdim edilen yolda istenilen şekilde ilerlemek! Yapılacak şey sadece bu. Gerisi arkadan gelecektir Hakk’ın izni ve inâyetiyle…
Ramazan yalnızca fertlere değil toplumlara da en kâmil bir yol haritası sunar. Meselâ aç kalmak insanı derinden etkiler, fakat ancak aç kalan insan bunu anlayabilir. Oruç tutan tüm İslâm toplumu; bu gerçeği, kendileri toplu olarak Ramazan ayında tuttukları oruçlarla aç kalarak, onların hâlini daha iyi idrak ederler. Aç ve muhtaçların hallerini tâ yüreklerinin derinliklerinde hissederler. Bu toplu hislenme, yürekten yüreğe fazîlet akımı ve akışını meydana getirir. Çoğu zaman Ramazan dışında da pek çok dernek ve vakıflar fakir-fukarâ gözetirler ama; Ramazan ayında bir farklı olur yardım heyecanı, oruç heyecanı… Ramazan ayında ayrı bir sükûnet ve mânevî ufka yönelme hâlleri yaşanır ki işte Ramazân’ı farklı kılan bu bambaşka özelliklerdir.
Ramazan’la hayatımızın hangi merhalesindeysek, kendimize farklı bir yol haritası çizmeli ve ondan zerre şaşmadan o nurlu yol takip edilmeli. Kendimizi Ramazân’ın kutsî, derûnî, rahmet iklimine bırakmalı. Sanki Ramazan ve oruç insanın azgın nefsiyle hesaplaşmasının sene-i devriyesi olmalı. Bu bağlamda hayata bakış açımız, olayları doğru yorumlayıp yorumlamadığımız gözden geçirilmeli; bizi eksiksiz-kusursuz yaratan yüce Yaratıcı’mıza hakkıyla kulluk edip etmediğimiz, bir mü’min olarak üzerimize düşen vazifeleri yerine getirip getirmediğimiz, hattâ kazancımızın helâl olup olmadığı sorgulanmalı. Önümüzdeki şu sayılı ama içi bir o kadar dolu olan Ramazân’ın rahmet yüklü zaman diliminden yararlanma vaktidir şimdi.
Bu sebeple Ramazân’ın başında şöyle bir hatalarımızın listesini yapalım; kurtulmak istediğimiz hangi menfî ahlâkî vasıflarımız var, onları tek tek tespit edelim ve giderme gayretine girelim. Oruçlarla Ramazan’da kendimiz için hazırlayacağımız yol haritasıyla, ahlâkımıza ve davranışlarımıza bir seviye getirelim inşâallah.
İyiliklerin-hasenâtların yüklüce yağdığı günler ve gecelere girerken; kendimizle, nefsimizle hesaplaşma vakti geldi, hesabı ödeme ve kurtulma imkânı ayağımıza kadar gelmişken böylesi bir fırsatı kaçırmak akıllıların yapacağı iş değildir.
Rabbimiz bu Ramazân’ı, tüm müslümanların silkinme ve toparlanmasına vesile kılsın. Bizleri Ramazân’ın kazançlarından en kâmil şekilde istifade ettirsin. Rabbim her hususta yâr ve yardımcımız olsun. Cenâb-ı Hak bu Ramazân’ı âhiretimizin inşâsına vesile kılsın inşâallah.