DÎNİN DİREĞİ NAMAZDIR
YAZAR : Yard. Doç. Dr. Mustafa CANLI canli20@hotmail.com
Namaz dînin direğidir. Nasıl ki bir çadır, kendisini ayakta tutan ana direklerden biri çöktüğünde yıkılır, ayakta duramaz. Aynen onun gibi İslâm dîninin ana sütunlarından biri olan namaz sütunu yıkılırsa gerçek mânâda İslâm binasının tesisi mümkün olmaz. Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;
“İslam beş temel üzerine bina edilmiştir.” dedikten sonra kelime-i şahâdetten hemen sonra İslâm’ın ikinci esasının;
“Namazı dosdoğru kılmak…” olduğunu beyan buyurmuştur. (Buhârî, Îmân, 1)
Bu bakımdan namaz, mü’minin; dil, beden, zihin ve kalbinin de ortak olduğu muhteşem bir ibâdettir.
Zira namaz itaattir. Namaz kılmamak, Rabbe itaatsizlik olduğu gibi büyük bir kayıptır. Nitekim Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
“(Farz) namazını bilerek geçiren kimse, ailesini ve malını kaybetmiş gibidir.” (İbn-i Hanbel, V, 429)
Namaza (اللّٰه أكبر) diyerek tekbir ile başlarsın ve Allah -celle celâlühû-’den başka her şeyi zihninden, kalbinden uzak tutup geride bırakırsın.
Sonra kıyâma durup; büyük bir tazîm içerisinde yüce Yaratıcı’nın huzûrunda, dîvânında bulunursun.
Kıyamda iken Kur’ân’dan kıraat edersin. Yani yüce Allâh’ın kelâmını okur, tilâvet edersin.
Sonra rükû eder, yalnızca O’nun önünde eğilirsin.
Ve sonra secdeye varırsın. Rabbine en yakın olduğun andır bu… Zira uzun uzun secdeler yapan Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
“Kulun Rabbine en yakın olduğu (an) secde hâlidir. Öyleyse (secdede iken) çokça duâ ediniz.” (Müslim, Salât, 215)
Secde, aynı zamanda mü’mine cehennem ateşini haram kılar. Bir hadîs-i şerifte zikredildiğine göre; Allah Teâlâ, cehennemde görevli meleklerine dünyadayken kendisine ibâdet edenleri oradan çıkarmalarını emredecek, onlar da çıkaracaklardır. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- sözlerini şöyle tamamlar:
“Melekler, onları secde izlerinden tanırlar. Allah, secde izlerini yemeyi cehenneme haram kılmıştır. Ateş; insanın her tarafını yakar, sadece secde yerine dokunamaz.” (Buhârî, Ezân, 129)
Namazda her rekâtte Fâtiha okursun. Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;
“Fâtiha’yı okumayanın namazı yoktur.” (Buhârî, Ezân, 95) buyurarak, namazda Fâtiha Sûresi’nin mutlaka okunması gerektiğini vurgulamıştır. Fâtiha Sûresi’nde; zikir vardır, duâ vardır, şükür, tefekkür, niyaz ve talep vardır. Dolayısıyla namaz kılan bir mü’min; kıldığı namazların her rekâtinde, bu hikmet yüklü mânâları pekiştirir durur.
İşte bütün bu mânâları barındıran namaz arındırır. Maddî ve mânevî her türlü günah ve kirden arındıran bir ibâdettir namaz. Aslında arınma; abdest ile başlar, sonra namazla zirveye taşınır. Gelmiş geçmiş günahları bağışlanmış olan Fahr-i Kâinât Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; beş vakit namazı her dâim kapımızın önünden coşkulu bir şekilde akıp giden nehre benzetir ve sorar:
“–Birinizin kapısı önünde günde beş defa yıkandığı bir nehir olsa, o kimsede kir nâmına bir şeyin kalabileceğini düşünebilir misiniz?”
Sahâbe;
“–Hiç kir kalmaz.” diye cevap verince şöyle buyurur:
“–İşte beş vakit namaz da böyledir, Allah bu namazlarla günahları yok eder.” (Müslim, Mesâcid, 283)
Namaz temizler. Mü’min; namaz kılmak için bedenen, rûhen ve zihnen temiz olmak durumundadır. Nitekim Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, şu sözünde bu hususa işaret buyurmuştur:
“Namazın anahtarı temizliktir. Başlangıcı tekbir, bitimi ise selâmdır.” (Ebû Dâvûd, Tahâret, 31)
Namaz günahlara keffarettir. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurur:
“Büyük günah işlemedikçe; beş vakit namaz ve iki Cuma, aralardaki günahlara keffarettir.” (Müslim, Tahâret, 14)
Namaz mîracdır. Mîrac merdiven demektir. Namazla birlikte basamaklardan birer birer ilerleyerek Cenâb-ı Hakk’ın katına yükselirsin.
Namaz şifâdır. Bir defasında Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’ın karnı ağrıyordu da Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ona şöyle buyurdu:
“Kalk, namaz kıl! Zira namazda şifâ vardır.” (İbn-i Mâce, Tıb, 10)
Namaz yöneliştir. Büyük bir edep ve tâzim ile âlemlerin Rabbine yöneliştir. Onun için mü’min, namazda iken tam mânâsıyla Rabbine yönelmelidir. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Kul, namazında etrafıyla ilgilenmediği sürece; Allah, kuluna yönelir. Kul, namazında etrafıyla ilgilenmeye başladığında; Allah da ondan yüz çevirir.” (Ebû Dâvûd, Salât, 160)
Namaz güzel ahlâktır. Namaz senin ahlâkını güzelleştirir, güzelleştirmelidir de. Zaten seni ahlâklı kılmayan namazı, gerçek anlamda kılmış sayılmazsın. Nitekim yüce Rabbimiz, âyet-i kerîmede;
“Gerçekten namaz, kişiyi hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar.” (el-Ankebût, 29/45) buyurmaktadır. Buna göre namaz kılan bir mü’minin ağzından çirkin sözler çıkmaz. Namaz kılan bir mü’min; yalan söylemez, gıybet yapmaz, hile yapmaz, hak yemez. Namaz kılan bir mü’min, söz ve davranışlarıyla tertemiz bir hayat yaşar.
Aslında bu husus, kıldığımız namazın kabul olunan bir namaz olup olmadığının küçük bir testidir aynı zamanda. Yani kıldığımız namaz; ahlâkımızı, söz ve davranışlarımızı güzelleştiriyorsa ne mutlu bizlere! Allah kabul eylesin. Ancak bir yandan namaz kılıyor; bir yandan da yalan söylüyorsak, hile yapıyorsak, ağzımızdan çirkin sözler çıkıyorsa, kalp kırıyorsak, merhametsizlik yapıyorsak, o namaz bizi bir yere götürmez. Allah ıslah eylesin, namazlarımızı dosdoğru kılanlardan eylesin!
İşte bu sebeple namazı dosdoğru kılmak lâzım. Yüce Kitâbımız Kur’ân, namaz emriyle alâkalı olarak;
«Namaz kılın!» demez;
“Namazı dosdoğru kılın!” der. Bu da, namaz öncesi ve esnasında; şartlarına riâyet edilerek, vaktinde ve tâdîl-i erkân üzere kılınan eksiksiz namazı ifade etmektedir.
Namazı vaktinde kılmak lâzım. Abdullah bin Mes‘ûd -radıyallâhu anh-’ten rivâyet edildiğine göre, bir adam Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e;
“–Amellerin en fazîletlisi hangisidir?” diye sordu.
Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;
“–Vaktinde kılınan namazdır.” buyurdu. (Buhârî, Tevhîd, 48)
Namazı cemaatle kılmak lâzım. Zira Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;
“Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi kat daha fazîletlidir.” (Buhârî, Ezân, 30) buyurarak cemaatle namazın önemini vurgulamıştır.
Namaz îmandır. Îman ateşi namazla parlar. İşte bunun için mü’min namaz kılar.
Namaz nurdur. Yüzü dolunay gibi parlayan nurlu Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;
“Namaz nurdur.” (Müslim, Tahâret, 1) buyurmuştur. Onun için namaz; mü’minin dünyada yolunu aydınlatır, kabirde nur olup karşısına çıkar. Mahşer günü karanlıklarında namaz, mü’mine ışık olur.
Namaz göz aydınlığıdır. Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, dünyadan kendisine sevdirilen şeyleri sıralarken namaz için;
“Göz aydınlığım namaz…” diyerek müstesnâ bir ifade kullanmıştır. (İbn-i Hanbel, III/128)
Namaz kurtuluştur. Rabbimiz Teâlâ, felâha eren mü’minlerden bahsederken, ilk sırada; huşû içerisinde namaz kılan mü’minleri zikretmiştir. (el-Mü’minûn, 23/1-2)
Namaz rahmete vesiledir. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Mü’min erkeklerle mü’min kadınlar… namazı dosdoğru kılarlar. İşte onlara Allah rahmet edecektir.” (et-Tevbe, 9/71)
Namaz ferahlatır. Namaz; daralmış, bunalmış gönülleri ferahlatan, rahatlatan bir ibâdettir. Onun için Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;
“Ey Bilâl! Kalk namaza (çağır da) bizi namazla ferahlat!” buyururdu. (Ebû Dâvûd, Edeb, 78)
Namaz cennetin anahtarıdır. Zira Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;
“Cennetin anahtarı, namazdır.” buyurmuştur. (Tirmizî, Tahâret, 1)
Yine bir hadîsinde; rükûları, secdeleri, abdestleri ve vakitlerine riâyet ederek beş vakit namazını kılanların cennete gireceğini ifade etmiştir. (İbn-i Hanbel, IV, 266)
Namaz emândır. Zira Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyuruyor:
“Kim namazı bile bile terk ederse, o kişi Allah Teâlâ’nın himâyesinden ve hıfz u emânından uzak kalır.” (İbn-i Mâce, Fiten, 23)
Namaz zikirdir. Namaz duâdır. Namazda;
“Allâh’ım! Bizleri gadabına uğramışlardan, sapanlardan, sapkın olanlardan eyleme!” diye duâ edersin ve sonunda; «Âmîn!» dersin.
Namaz şükürdür, teşekkürdür. Hem de dil, kalp ve beden ile yapılan bir şükür. Beş vakit namazla birlikte her rekâtta âlemlerin Rabbine hamd edersin, şükredersin.
Namaz niyazdır. Namaz münâcattır. Fahr-i Kâinât Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurur:
“Muhakkak ki sizden biri, namaz kılarken Rabbine münâcat etmektedir. (özel olarak konuşmaktadır.)” (Buhârî, Salât, 36)
Namaz tesbihtir, tekbirdir, Kur’ân’dır. Bir hadîs-i şerifte şöyle buyuruluyor:
“Bu namazda insan kelâmı konuşulmaz. Namaz ancak; tesbih, tekbir ve Kur’ân okumaktır.” (Müslim, Mesâcid, 33)
Namaz sağlıktır. Her gün namaz kılan bir mü’min, beden ve ruh sağlığı içerisindedir.
Namaz tefekkürdür. Namaz köprüdür. Öte âleme kurulan köprünün en önemli ayaklarından biridir namaz.
Namaz disiplindir. Namaz huşûdur. Namaz huzurdur. Namaz sekînettir. Namaz emânettir.
Ümmü Seleme Vâlidemiz’in naklettiğine göre; Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in son vasiyetlerinden biri şu olmuştu:
“Aman namaza dikkat ediniz! Aman namaza dikkat ediniz!” Hattâ Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu sözleri o kadar tekrarladı ki; hastalığından dolayı söyleyemeyecek hâle gelince, bunları içten içe tekrar etmeye başladı. (İbn-i Hanbel, VI, 290)
Namaz hayatımızın vazgeçilmezlerindendir, olmazsa olmazlarındandır. Namazsız bir hayat karanlık bir hayattır. Namazsız bir hayat huzursuz bir hayattır. Namazsız bir hayat disiplinsiz bir hayattır.
Üstelik namazın hesabı çetindir. Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;
“(Kıyâmet gününde) kulun ilk önce hesaba çekileceği şey namazdır.” buyurmaktadır. (Nesâî, Muhârebe, 2)
Cenâb-ı Hak, Hazret-i İbrahim’in;
“Rabbim! Beni ve neslimi namaz kılanlardan eyle!” duâsında söylediği gibi bizleri ve neslimizden gelecek olanları dosdoğru namaz kılanlardan eylesin. Rabbim; bizleri, dosdoğru ve kabul olunan namazlar kılıp günahlarından arınanlardan eylesin. Rabbim; namaz vesilesiyle bizleri, çirkin söz ve davranışlardan uzak durup, güzel ahlâk sahibi olanlardan eylesin.
Ne mutlu namazını dosdoğru kılanlara…