MÜ’MİNİN DİLİYLE İMTİHANI

YAZAR : Yard. Doç. Dr. Mustafa CANLI canli20@hotmail.com

BİR HADİS:

عَنْ سُفْيَانَ بْنِ عَبْدِ اللّٰهِ الثَّقَفِيِّ قَالَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللّٰهِ حَدِّثْنِي بِأَمْرٍ أَعْتَصِمُ بِهِ قَالَ
قُلْ رَبِّيَ اللّٰهُ ثُمَّ اسْتَقِمْ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللّٰهِ مَا أَخْوَفُ مَا تَخَافُ عَلَيَّ فَأَخَذَ بِلِسَانِ نَفْسِه۪ ثُمَّ قَالَ هٰذَا

Süfyân bin Abdullah es-Sekafî -radıyallâhu anh- anlatıyor:

“–Ey Allâh’ın Rasûlü, bana sımsıkı sarılacağım bir iş haber ver.” dedim.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“–«Rabbim Allah’tır!» de, sonra da dosdoğru ol.” buyurdu.

Ben;

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Benim hakkımda en çok korktuğunuz şey nedir?” dedim.

Mübârek dilini eliyle tutarak;

“–İşte budur.” buyurdular. (Tirmizî, Zühd, 60)

BİR MESAJ: Diline sahip ol!

Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı,
Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz. (Yûnus Emre)

MÜ’MİNİN DİLİYLE İMTİHANI

İmtihan için geldiğimiz şu fânî dünyada, birçok şeyle imtihan oluyoruz. Şüphesiz bunlardan belki de en çetin olanı, dil ile imtihan olmaktır. Zira diğer birçok günahı işlemek için; mekân, zaman, para vs. gerekirken, dil ile işlenen günahlar için bunlara ihtiyaç yoktur. Bu anlamda en hızlı işlenen, belli zaman, mekân ve para gerektirmeyen günah; dil ile işlenen günahtır. Aynı zamanda dil ile işlenen günah, kul hakkının söz konusu olduğu günahların en başında geleni ve en yaygın olanıdır. Hazret-i Süfyân’dan nakledilen yukarıdaki hadîs-i şerif, dil ile imtihanın ne kadar zorlu bir imtihan olduğunu vurgulaması bakımından önemlidir.

Bu bakımdan mü’min, gücü yettiği ölçüde diline sahip olmak durumundadır. Bu, zor bir iş olmakla birlikte karşılığı cennettir. Nitekim Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“Kim bana iki çenesi arasındaki dili ile iki bacağı arasındakini (namusunu) koruyacağına dair söz verir kefil olursa, ben de ona cennet için kefil olurum.” (Buhârî, Rikāk, 23) buyurmuştur.

Bu anlamda dile sahip olmak, kurtuluş anahtarlarından biridir. Bir seferinde Ukbe bin Âmir -radıyallâhu anh-, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e;

“–Ey Allâh’ın Rasûlü, kurtuluşun anahtarı nedir?” diye sormuş, O da;

“–Diline sahip ol, (fitne zamanında) evinden çıkma, günahların için de gözyaşı dök.” şeklinde cevap vermiştir. (Tirmizî, Zühd, 60)

Âlemlerin Sevgilisi -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, bir hadislerinde; iyice düşünüp taşınmadan söz söylemenin, cehenneme girme sebebi olabileceğinden bahsetmektedir. (Buhârî, Rikāk, 23) Yine;

“Özür dilemek zorunda kalacağın bir sözü söyleme!” (İbn-i Mâce, Zühd, 15) buyurarak, konuşmadan önce düşünmemiz gerektiğine vurgu yapmıştır.

Organlar dile tâbîdir. Ebû Said el-Hudrî -radıyallâhu anh-’ten rivâyete göre, Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Âdemoğlu sabahladığında, bütün organları dile boyun eğip yalvararak şöyle derler:

«Bizim hakkımızı korumakta Allah’tan kork, çünkü biz sana bağlıyız. Senin söyleyeceklerinle cezalandırılırız. Eğer sen doğru yolda gidersen biz de doğru oluruz, eğer sen eğrilir, yoldan çıkarsan biz de sana uyar, senin gibi oluruz.»” (Tirmizî, Zühd, 61)

Bir gün Muâz bin Cebel -radıyallâhu anh-;

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Beni cennete sokacak, cehennemden uzaklaştıracak bir amel haber ver ki, onu yapayım.” demişti.

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; namaz, oruç, sadaka, cihad gibi fazîletli amelleri sıraladıktan sonra;

“–Bunların hepsinin gerçekleşmesinin kendisine bağlı olduğu bir şeyi haber vereyim mi?” buyurdu.

Hazret-i Muâz da;

“–Evet, buyur yâ Rasûlâllah!” dedi.

Bunun üzerine Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- dilini tutarak;

“–Bunun sana zarar vermesine meydan verme.” buyurdu. (Tirmizî, Îmân, 8)

Zira söz sorumluluktur. Onun için;

“İki düşün bir konuş!” atasözünde vurgulandığı gibi, ağzımızdan çıkan kelimelerin nereye gittiğini iyi hesap etmek gerekmektedir. İmam Şâfiî -rahmetullâhi aleyh-;

“Söz ok gibidir. Senden çıktı mı, artık sen ona değil, o sana hâkim olur.” diyor. Bu bakımdan ağzımızdan çıkan her söz, yayından çıkan ok gibidir, ama doğru ama yanlış mutlaka gideceği yere ulaşır, geriye dönüşü yoktur.

Söz kaydedilir. Allah Teâlâ, ağzımızdan çıkan her kelimeyi kayda alan bir melek görevlendirmiştir. Yüce Rabbimiz Kāf Sûresi’nin 18. âyet-i kerîmesinde;

“İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.” buyurmuştur. Dolayısıyla eğer ağzımızdan çıkan kelime hayır ve güzel kelime ise, iyilikleri yazan melekler bunu kaydeder; şer kelime ise, bu da kötülükleri yazan melekler tarafından kaydedilir.

Söz şahittir. Mahşer günü ağzımızdan çıkan her söz lehimize veya aleyhimize şahitlik eder. Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“İyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak için söylediği sözler ve Allâh’ı zikretmesi dışında, âdemoğlunun her sözü aleyhinedir.” (Tirmizî, Zühd, 62)

Söz emânettir. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; sözün bir emânet olduğunu dile getirerek (Ebû Dâvûd, Edeb, 37), meclislerde konuşulan sözlerin ifşâ edilmesini yasaklamıştır.

Dilin âfetlerinden korunmanın yollarından biri, sükûtu tercih etmektir. Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in hayatına baktığımızda; sükûtunun konuşmasından daha çok olduğunu görürüz. Nitekim O şöyle buyurmaktadır:

“Her kim Allâh’a ve âhiret gününe îmân ediyorsa, ya hayır söylesin ya da sussun!” (Müslim, Îmân, 74)

Çünkü;

Söz vardır yalandır. Yalan ise, dilin en kötü âfetidir.

Efendimiz’in ifadesiyle;

“Konuştuğu zaman yalan söyleyen kimse, Allâh’a ve âhiret gününe (tam mânâsıyla) inanmamıştır.” (Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 60) Yalan ile îman yan yana gelemeyeceği için mü’min olan, asla yalan söylemez.

Söz vardır gıybettir. Gıybet ise haramdır. Gıybet, berrak suyu bulandırır. Kardeşinin arkasından gıybet eden birini Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle ikaz etmiştir:

“Sen öyle bir söz söyledin ki, o söz denize karışsaydı denizin suyunu bozardı.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 35)

Söz vardır iftiradır, aşırı övme veya aşırı yermedir.

Söz vardır alaydır, tecessüsdür, gizli ve mahrem sırları ifşâ etmektir.

Söz vardır koğuculuktur. Bir gün Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, kabristandan geçerken orada yatanlardan iki kişinin niçin azap gördüğünü şu şekilde izah etmiştir:

“Onların azapları öyle büyük bir şeyden dolayı değil. Biri idrarın (üzerine sıçramasın)dan sakınmazdı. Diğeri de koğuculuk yapardı.” (Buhârî, Vudû’, 55)

Yine bir hadîsinde;

“(İnsanlar arasında) lâf taşıyan kişi cennete giremez.” (Buhârî, Edeb, 50) buyurmaktadır.

Söz vardır alaydır. Yüce Rabbimiz şöyle buyurur:

“İnsanları dilleri ile arkalarından çekiştiren ve karşılarında kaş-göz hareketleri ile onlarla alay eden herkese yazıklar olsun!” (el-Hümeze, 104/1)

Yine Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ- anlatır:

“Ben bir gün bir kimsenin durumunu taklit ederek hikâye etmiştim. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

«Bana dünyayı verseler ben yine de bir insanı hoşlanmayacağı bir şekilde taklit edip anmayı asla sevmem.» buyurdu.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 35)

Söz vardır zandır. Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurur:

“Zandan sakının! Çünkü zan, sözlerin en yalanıdır. Birbirinizin eksikliğini görmeye ve işitmeye çalışmayın. Özel hayatınızı da araştırmayın. Birbirinize haset etmeyin. Birbirinize nefret ve düşmanlık da beslemeyin. Ey Allâh’ın kulları! Birbirinizle kardeş olun!” (Buhârî, Edeb, 57)

Söz vardır tartışır. Tartışmak da dilin âfetlerinden biridir. Nitekim Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“Kardeşinle (düşmanlığa varan) tartışmaya girme, onunla (kırıcı şekilde) şakalaşma ve ona yerine getiremeyeceğin sözü verme!” (Tirmizî, Birr, 58) buyuruyor.

Her duyduğunu söylemek de dilin âfetlerindendir. Bu hususta Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurur:

“Her duyduğunu söylemesi kişiye günah olarak yeter!” (Ebû Dâvûd, Edeb, 80)

Söz vardır boştur, hiç hükmündedir. Boş konuşmak da dilin âfetleri arasında yer alır. Yüce Rabbimiz, hoşnut olduğu mü’minlerin vasıflarından bahsederken;

“O kimseler ki boş söz ve işlerden yüz çevirirler.” (el-Mü’minûn, 23/3) buyurmaktadır. Yine;

“Kullarıma söyle, en güzel sözü söylesinler!” (el-İsrâ, 17/53) buyurarak, mü’minin; argo, kaba ve çirkin sözlerden uzak durmasını emretmiştir. Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; insanlar gülsün diye söz söyleyen kişi hakkında;

“Ona yazıklar olsun!” buyuruyor. (Tirmizî, Zühd, 10)

Söz vardır Hak’tan uzaklaştırır, kalbi karartır. Çok konuşmak, dilin bir âfetidir. Aynı zamanda kulu Rabbinden uzaklaştıran, kalbi karartan ve katılaştıran bir husustur. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bizlere şöyle seslenir:

“Allâh’ı anmanın dışında sözü fazla uzatmayın. Çünkü Allâh’ın zikri dışında çok söz söylemek kalbi katılaştırır. Allah’tan en uzak kimseler ise katı kalpli olanlardır.” (Tirmizî, Zühd, 62)

Söz vardır kırıcıdır. O zaman da Yûnus’un diliyle söyleyelim:

Bir kez gönül yıktın ise,
Bu kıldığın namaz değil.

Ama söz vardır cennete götürür. Söz vardır gadab-ı ilâhîyi celbeder, cehenneme götürür. Sözün bu iki yönünü Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle dile getirir:

“Bir kulun önem vermeyerek söylediği, Allah rızâsına uygun bir söz yüzünden; Allah onun derecesini yükseltir. Bir başka kulu da yine önem vermeyerek Allâh’ın öfkelenmesini gerektirecek bir sözü yüzünden cehennemin dibine indirir.” (Buhârî, Rikāk, 23)

Bir seferinde ashab;

“–Ey Allâh’ın Rasûlü, biz konuştuklarımızdan da sorgulanacak mıyız?” diye sormuşlar, Allâh’ın Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de;

“–…İnsanların cehenneme yüzüstü kapaklanmalarının sebebi, dillerinin ürettiklerinden başkası mıdır?” buyurmuştur. (Tirmizî, Îmân, 8)

Günümüzde; yalan, iftira, gıybet, zan, tecessüs, mahremiyeti ifşâ gibi dil ile işlenen günahların, elektronik ortamlarda da işlendiğini görüyoruz. Meselâ dilin en büyük âfeti olan yalan, tweet yoluyla bir anda geniş kitleleri etki altında bırakabilmektedir. Yine tahrik ve provokasyon ifade eden bir cümle ile ânında insanlar sokağa, kargaşaya sürüklenebilmektedir. Retweet, share ile bu yalan, iftira ve tahriklere ortak olunmaktadır. Şüphesiz bunlar da hesap gününde, dilimizle işlediğimiz günahlar arasında yerini bulacaktır. Hattâ bunların, dil ile işlenen günahlardan daha şiddetli bir şekilde cezası olacaktır. Çünkü elektronik ortamlarda işlenen günahların, milyonları etkileyen bir yönü vardır. Bu da kul hakkı açısından ne kadar dehşet verici bir durumdur.

Neticede mü’min olarak; dilimiz, şehvetimiz ve bütün organlarımızla çok zorlu bir imtihan içerisindeyiz. Onun için her an, Sevgili Peygamberimiz’in Rabbine sığındığı gibi hepimiz fert olarak Rabbimiz’e sığınalım:

“Allâh’ım! Kulağımın şerrinden, gözümün şerrinden, dilimin şerrinden, kalbimin şerrinden ve tenâsül uzvumun şerrinden Sana sığınırım.” (Tirmizî, Deavât, 74)