İNCİNMEDİ İNCİTMEDİ…

ŞAİR : TÂLÎ (Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI)

Câhilleri irfâna ulaştırdı O Gül,
Kalpsizleri ihsâna alıştırdı O Gül,
Bir lokmayı bin câna üleştirdi O Gül,
İkramları yağmur gibi, ihsânı deniz;
İncinmedi, incitmedi, Peygamberimiz!..

Tâ Arş’a çamur attı hakîkatsizler,
İncittiler ashâbını, rikkatsizler,
Öldürdüler evlâdını şefkatsizler,
Bir şal atarak üstüne, affetti Aziz;
İncinmedi, incitmedi, Peygamberimiz…

«Evlâtları ölmüş O’nun, ebter!» dediler,
«Heyhât O mu olmuş bize rehber?» dediler,
«Cinlerden alır, her şeyi ezber!» dediler,
Gerçeklere rahmet ve sükûnetti remiz;
İncinmedi, incitmedi, Peygamberimiz…

Nîçin bu kadar kördü basîretleri âh!..
Hâlâ O’na teslimken emânetleri ah,
İncitme nedir, yıktı hıyânetleri ah!
Lâkin göremez kimse o gül yüzde bir iz;
İncinmedi, incitmedi, Peygamberimiz…

Gül sundu, ne hüsran, kovarak taşladılar,
Bülbül şakısın, küfre hemen başladılar,
Yâ Rab! Ne büyük fâcialar işlediler,
Bir kerre dahî solmadı solmaz o beniz;
İncinmedi, incitmedi, Peygamberimiz…

Tehditti cevap Nûr’a teşekkür yerine,
Tahkirdi tavır, hisli tefekkür yerine,
Tâ ufka bakıp güldü, teessür yerine…
Hasbî, mütevekkil ve sabırlıydı, titiz;
İncinmedi, incitmedi, Peygamberimiz!..

Ulvî sanatın O’ndadır en hârikası,
Hilmin ne büyük zirvesi, af şâhikası,
Ukbâda şefâat, bir O’nun fârikası,
Bilcümle kemâlâtına, bir cümle, veciz!
İncinmedi, incitmedi Peygamberimiz!

Mü’minlerin ahvâli sunulmakta Gül’e,
Noksanlarımız bir hüzün olmakta Gül’e,
Yârın yüzü ak varmalı, nur karne ile,
Tâlî, O rakik kalbi sevindirmeliyiz.
İncinmedi, incitmedi Peygamberimiz!x

vezni: mef’ûlü / mefâîlü / mefâîlü / feûl