Geceleri Çok Uyuma! BU DÜNYA SANA DA KALMAZ!

YAZAR : İrfan ÖZTÜRK

Gençliğinde ibâdet edip, son-ra ibâdeti terk eden bir adam; bir gün aynaya baktı. Saçında, sakalında beyaz kıllar gördü;

“–Eyvah, ben ne yaptım?” dedi. «Acaba, Allâh’a dönsem Rabbim beni affeder mi?» diye düşündü. «Ömrümü, Allah Teâlâ’ya isyanla geçirdim. Ne yapacağım?..» diye düşündüğü sırada; Allah Teâlâ onun gönlüne ilham ederek şöyle hitap etti:

“–Ey kulum! Sen Ben’i severdin, Ben de seni severdim. Sen, beni terk ettin; Ben seni helâk etmedim, rızkını verdim; yine Bana dönersen, Ben yine seni severim.”

Allah Teâlâ’nın rahmeti bol, lutfu geniş, keremi sonsuzdur. Kendine döneni affeder, suçunu bağışlar. Bâhusus üç aylarda rahmeti coşar, keremi taşar ve her gece nidâ olunur:

Biz’i seven yok mu, Biz de sevelim!

Tövbe eden yok mu, tövbesini kabul edelim!

Af isteyen yok mu, affedelim!

Biz’den isteyen yok mu, istediğini verelim!

Cennetime talip olan yok mu, cenneti verelim!

Bana talip olan yok mu, cemâlimi göstereyim!..

Ey kardeş! Ne güzel Mevlâ değil mi? Keremi sonsuz, mağfireti bol, nimetleri nâmütenâhi…

Ey kardeş! Böyle Allah sevilmez mi? Böyle Allâh’a severek secde edilmez mi? Böyle Allah için her şey fedâ edilmez mi?

Ey yaşlı ve genç kardeşlerim!

Ömür aldı başını gidiyor, dünya hayatı mahduttur. Bil ki bu hayat, yaptığın iyi veya kötü amellerinle beraber bir gün bitecek ve kimseye bâkî olmayan şu fânî dünya sana da kalmayacaktır. Dikkat et ve kendine gel… Şu anlatacağım kıssayı dikkatle oku, ibret al ve dünyayı boşa geçirme:

Abbâsi halîfelerinin ileri gelenlerinden Harun Reşid’e Fransa kralı, gayet nâdîde bir gül fidanı hediye göndermişti. Halîfe; bu fidanı, bahçıvanbaşısına teslim etti. İtina ile bakıp büyütmesini emretti ve bundan kendisini sorumlu tutacağını söylemeyi de ihmal etmedi. Fidan, büyük bir dikkatle bakılıp büyütüldü ve ilk goncasını verdi. Bahçıvan onu daima gözaltında bulundururken, bir bülbülün feryat ve figan ederek goncaya doğru saldırdığını ve bir kanat darbesiyle gülü dağıttığını gördü. Etrafa saçılan yapraklarını toplayarak halîfenin huzûruna çıktı ve;

“–İnanınız ki suçum yok!” dedi. “Büyük bir titizlikle bu goncayı koruyup kolluyordum. Ancak bugün bir bülbül ona saldırdı ve müdahale etmeme fırsat bırakmadan o narin gülü dağıtıverdi.”

Halîfe kendisini teselli etti:

“–Üzülme!” dedi. “Dünya o bülbüle de kalmaz!”

Aradan birkaç gün geçti ve bahçıvan, gülü bir vuruşta dağıtan bülbülün, bir yılan tarafından yutulduğunu gördü ve keyfiyeti halîfeye bildirdi. Harun Reşid gülümseyerek;

“–Sana demedim mi?” dedi. “Dünya o yılana da kalmaz!”

Gerçekten birkaç gün sonra da bahçıvan, bülbülü yutan yılanı kıstırdı ve bir kazma darbesiyle onu öldürerek durumu halîfeye bildirdi. Halîfe, hafifçe gülümseyerek;

“–Bu dünya sana da kalmaz ey bahçıvanbaşı!” dedi.

Bir zaman daha geçti. Bahçıvan ağır bir suç işledi ve ölüm cezasına mahkûm edildi. İnfaz yerine götürdüler, son arzusunu sordular:

“–Halîfe hazretlerine bir çift sözüm var!” dedi.

Mahkûmun bu son arzusunu halîfeye bildirdiler, huzûruna getirilmesini emretti. Bahçıvanı huzûra götürdüler, halîfeyi selâmladıktan sonra gülün, bülbülün, yılanın ve kendisinin başına gelenleri anlatarak;

“–Yâ emîre’l-mü’minîn! «Dünya sana da kalmaz!» buyurmuştunuz. Hakikaten dünya bana da kalmadı sultanım. Biraz sonra haksız olarak cellât elinde can vereceğim. Sizden aldığım derslerle size hitap ediyorum:

«Bu yaptığınız iş, adâlete uygun değildir ve unutmayınız ki; bu dünya size de kalmaz halîfe hazretleri!..»”

Harun Reşid, bahçıvana hak vererek;

“–Seni affediyorum.” dedi. “Temenni ve ümit ederim ki, Rabbim de beni af ve merhametine lâyık bulur.”

Bahçıvanbaşı bu sûretle, ölümden bir süre için kurtulmuş oldu. Fakat ecel oku, onu da Harun Reşîd’i de vurdu. Onlar gittiler. Geriye kalan sâlih amelleridir, kendilerine kalan ihyâ ettikleri zaman dilimleridir. Onlar şimdi kabirde yatıyorlar; bir iş daha işlemeye, bir geceyi daha ihyâ etmeye asla ruhsatları yok.

O hâlde ey kardeş!

Geceleri derin derin gaflet içinde uyuma!..

• Regâib, gecelerdedir.

• Mîrac, gecelerdedir.

• Berat, gecelerdedir.

• Kadir, gecelerdedir.

• Feyz-i Rahman, gecelerdedir.

• Rızâ-yı ilâhî, gecelerdedir.

• Dost ile buluşmak ve söyleşmek, gecelerdedir.

• Mevlid-i Nebî, gecelerdedir.

• Allah Teâlâ’nın yemini, gecelerde olmuştur.

• Âşıklar, Hak rızâsını; gecelerde bulmuşlar, dîdâra ermişlerdir.

• Habîb-i Edîb-i Kibriyâ; Rabbine, gecelerde duâ ederdi.

Sen de, gecelerde Rabbine niyaz eyle…

Teheccüd; Rasûl-i Zîşân’a farz idi, sana Dost’un yolunda yürümek sünnet oldu. Mübârek geceleri unutma ve ihmal etme, gaflet içinde yatacağına Rabbini zikrederek uyu.

Evet, geceleri derin derin gaflet içinde uyuma!.. Rabbin ile söyleş… Olur ki, sana da inâyet-i Rabbâniye erişir, gecelerden birinde mîrac eder ve Rabbinle görüşürsün. Zira sen de Habîb-i Kibriyâ’nın ümmetisin. Cennet-i âlâ, cemâl-i ilâhî, rızâ-yı Rahman, rıdvan ve cinân senin için hazırlanmıştır. İnsansın, kâmil insan olmaya, halîfetullah olmaya gayret et. Hayırlı ve yararlı amellerde bulun. Başına akıl, kalbine îman, gözüne ibret, gönlüne muhabbet, diline zikir ve şükür, emrine her türlü nimet bahş ve ihsan buyuruldu.

Allah Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri’ne kul, Habîb-i Edîbi’ne ümmet olabilmek şeref ve imtiyazına mazhar oldun. Mevlâ sana;

“Ey îmân eden, ey şeref-i îmân ile müşerref olan mü’min!..” diye hitap buyuruyor. Seni Zât-ı ehadiyyetine muhatap kılmak bahtiyarlığına nâil etmiş, seni affedeceğini, cennetine koyacağını, cemâlini göstereceğini Kitâb-ı Kerîm’inde müjdeliyor.

Ey kardeş!

Geceleri çok uyuma!.. Çünkü yakın bir gelecekte, nasıl olsa uzun bir uykuya yatacaksın. Bu uykudan seni, ancak İsrâfil -aleyhisselâm-’ın Sûr’u uyandıracaktır.

Cenâb-ı Hak, gece ve gündüzlerimizi; rızâsına uygun şekilde, râzı olduğu ve çok sevdiği amel ve hizmetlerle geçirip son nefeste «hizmetle yorgun» bir bedenle mezara girmeyi nasip eylesin.

Rızâsına erdirsin.
Bizleri yüce Allah…
Son nefeste dedirsin;
Lâ ilâhe illâllah!.. (Gülzâr-ı İrfan)