99. Sayı Takdim

Kıymetli Okuyucularımız,

Bahane çok… Her dem bulunur.

Baharda, bahar yorgunluğu; yazın, sıcağın rehâveti… Güz mevsimi, tarla-bahçe… Kışın, zaten günler kısa…

“Devran değişti.” “Gücümüz var mı?” “Doğru anlaşılır mı?”…

Bütün bunlar ancak duymayanlar için birer mazeret olabilir. Bütün dünyadan, bütün insanlıktan yükselen o feryâdı işitenlerin vicdanlarının sızlamaması, nabızlarının harekete geçmemesi, gözlerinin uyanmaması ne mümkün!

Bir feryat yükseliyor, hem evimizden, sokağımızdan, beldemizden; hem bütün dünyadan, Afrika’dan, Asya’dan, Avrupa’dan…

Dün olduğu gibi bugün de, mazlumlar fatihlerini çağırıyor. Mağdurlar, adâlet tevzî edecek gönülleri; açlar, doyuracak cömert gönülleri; muhtaçlar, merhametle veren gönülleri davet ediyor.

Sessiz feryatlar bunlar.

Fakat diri gönüllerin duymaktan uzak kalamayacakları bir frekansta…

Bu ne siyaset, ne de hâkimiyet meselesi…

Asıl fetih, gönüllerin fethi olduğu gibi; «Çil çil kubbeler serpen ordu» da aslen bir mâneviyat ordusu, bir hizmet kervanı, bir duâ katarı…

Yükseliyor gönüllerin feryâdı… Gönül fethine davet figanı…

Bu feryatları en iyi duyacaklar da asırlık çınarın taze filizleri…

Tazelenme mevsiminde, Mayıs’ta; «Fethi Tazelemek» mevzuunu dosya konusu olarak seçtik. Fethi tazelemek için; kendimizi, heyecanlarımızı, ideallerimizi, gayelerimizi tazeleme, zinde ve dinç tutma arzusuyla…

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; dünyanın, Fatihlerin devrinden bugüne değişmeyen derdini, mazlumların adâlete, fakirlerin himâyeye, gönüllerin fethe ihtiyacını ortaya koyduktan sonra sordu:

“Çaresiz ve perişan vaziyetteki insanlık ve problemler, hangi gönülleri çağırıyor? Sesli ve sessiz feryatlar, kimleri bekliyor?

Bizler o vasıfta mıyız?

Gittiğimiz yerlere çil çil kubbeler serpebilecek, gönülleri ihyâ edecek, İslâm’ın güzelliğini ve ahlâkını ikāme edecek, Hazret-i Peygamber’i en güzel şekilde temsil edebilecek bir liyâkatte miyiz?”

Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi; Hazret-i Fahr-i Kâinât Efendimiz’in fütuhâtından, Osmanlı fetihlerine; «Hak Dostlarının Rehberliğinde Gönül Fütuhâtı»nı; gayelerin ulvîliği ve vasıtaların mahdutluğuna rağmen neticenin ihtişamı zâviyelerinden ele aldı.

«Hazret-i Mevlânâ’nın Gönül Deryâsında Sır ve Hikmet İncileri»nde ise, gönül fethinden önce, kişinin kendi gönlünü imar ve ihyâsının lüzumuna ışık tuttu: «Hak ile Kul Arasındaki Perde» olan «BENLİK DUVARI»nı bertarâf etmenin ehemmiyet ve usûlünü anlattı.

Şair, akademisyen, yazar, eğitimci, işadamı… Bütün kalemlerimiz, gönül fatihliğine namzet insanımızın aşk ve şevkini tazelemek hissiyâtıyla kullandı mürekkebini…

Şevk ve heyecanları ilk günkü gibi taze tutabilmenin sırları dile geldi.

Feryatları duyacak bir vicdan, önce kendi gönlünü diriltmiş bir insan ve hudut nedir bilmeden, yakın ve uzak gönülleri fethe çıkacak bir yürek ve bir bilek:

Nesle lâzım olan güç, Fatihlerin bileği,
O bileğe gereken, Akşemseddin yüreği… (Seyrî)

Bu yüreğin ve bu bileğin nabzını tutmak ve o nabzın has şerbetini ikram etmek için yola çıkan dergimiz, 99’uncu sayısında, sizlerin gönül teveccühünü kazanmanın şükür ve sürûrunda… 100’üncü sayımızda buluşmak temennisiyle…

Yüzakıyla…