KEŞİFLER VE SÖMÜRGECİLİK -1-

YAZAR : Ahmet MERAL ahmetmeral61@gmail.com

İNGİLİZLERİN KANADA SAHİLLERİNE ÇIKMASI VE ORTA AMERİKA’YA YERLEŞMESİ

Kolomb’un gezileri, yeterli zenginliği İspanya’ya taşıyamamış ancak girişimleri diğer denizcilere ve maceraperest kişilere örnek teşkil etmişti. Kolomb’un hemşerisi Cenovalı Giovanni Caboto bir denizci olarak kuzeyden Çin’e daha kolay ulaşılacağını düşünmekte ve bu yönde bir sefere çıkma arzusunu taşımaktaydı. Bu maksatla seferine destek olması için İngiltere’ye gitti ve çeşitli girişimlerde bulundu. Hattâ bu amaçla adını John Cabot olarak değiştirdi. Nihayet İngiltere Kralı XII. Henry ve Bristol şehri tüccarlarından aldığı destekle 1497 yılında ilk deniz seferini gerçekleştirdi. Bu önemli sefer güzergâhında Kuzey Amerika’da Kanada sahillerinde Newfoundland bölgesine çıkan Cabot, tüm Avrupalı korsanlar gibi altın ve hazine arayışında bulundu. Ancak yaptığı tüm girişimlerden bir sonuç alamayan Cabot, bu arayışları sırasında uzun vâdede altından da kıymetli sayılabilecek balık rezervlerinin yer aldığı Grand Banks bölgesini keşfetti. Batılılar, dört-beş asır boyunca dünyanın en önemli balıkçılık alanı olarak bilinen bu bölgede filolar oluşturarak sömürü ağlarını kuvvetli tuttular. Balık tuzlama ve kurutma yoluyla yeni ve güçlü bir sanayi sektörü oluşturdular. Bu bölgede balıkçılıkla uğraşan ve balina yağı da işleyen yeni yerleşim merkezleri kurdular. Böylece İngilizler, Amerika yönünde yaptıkları bu ilk deniz seferiyle beraber ilk koloni ataklarını da gerçekleştirmişlerdi. İngilizler kuzeyden orta bölgelere doğru yayılarak yeni sömürge alanları oluşturdular. Zamanla kolonilerde majestelerine bağlı idarî birimler oluşturarak sömürü faaliyetlerini kalıcı hâle dönüştürdüler. Oysa İngiltere 1453 yılına kadar Fransa ile Yüz Yıl Savaşları’nı yapmış, bu asırlık yorgunluğun ve yıpratmanın ardından karışıklıklardan kurtulamamıştı. Ardından, İki Gül Savaşı (1455-1485) adı altında toprak sahipleri arasında yapılan iç savaşta mücadele otuz yıl sürmüştü. Nihayet bu mücadeleler sonucunda İngiltere’de Tudor hanedanı kurulmuş ve iç savaş sona erdirilerek yaralar sarılmış ve yeni hanedan döneminde ülke, kuvvetli bir deniz devleti olmuştu.

XVI. asrın başlarında İngiltere; İspanyol ve Portekizlilerin güçlü donanmalarına tehlikeli ve etkili bir rakip olarak ortaya çıktı. Kraliçe Elizabeth’in hazırladığı donanma, denizlerde İspanyolların yenilmez armadasını yenerek okyanuslardaki üstünlüğüne son verdi. Artık İngilizler; okyanuslarda cirit atan, bulduğu her kara parçasına hâkimiyet sembollerini diken, büyük bir devlet hâline geldi. Kıta Amerika’sında ilk büyük kolonileri Virginia oldu. İngilizler 1632-1655 yılları arasında Kuzey Amerika’da Labrador ve Grönland’a yerleştiler. Başarılı işgallerini Orta Amerika’da Guyana, Bermuda, Küçük Antiller, Jamaika gibi adalara sahip olarak sürdürdüler. Zamanla Afrika ve Asya’da, Çin ve Japonya’ya kadar uzanan denizaşırı sömürgecilik faaliyetlerinde başrolde oynadılar.

Küçücük ülke Hollanda da; sömürgecilik alanında benzer çabayı göstererek, uzun yıllar Asya’nın en büyük ada devleti olan müslüman Endonezya’yı sömürdü.

AMERİGO VESPUCCİ

Floransa’da dünyaya gelen Vespucci (1454-1512); bir süre ünlü İtalyan Medici ailesine ait bir bankada memurluk yaptıktan sonra, deniz ticarî faaliyetlerine merak salmış, bu amaçla İspanya ve Portekiz kıyılarına yapılan seferlerde gemi kaptanlığı görevini üstlenmişti. Denizcilik alanındaki faaliyetlerini, deniz aşırı bölgelere taşıyan Vespucci, 1505 yılında yaptığı seferlerin birinde Venezuela sahillerine çıktı. Seferinin ayrıntılarını bir mektupla Medici ailesine bildirdi ve buranın yeni bir dünya ve yeni bir kıta olduğunu ilân etti. Böylece Kolomb’un daha önce keşfettiği ancak Hindistan zannettiği yeni kıta, Vespucci tarafından Amerika olarak tescillenmiş oldu.

Oysa birçok tarihî kaynak, kıtanın; daha önce müslümanlar tarafından bilindiğini ortaya koymaktadır. Batılı kaynakların da kabul ettiği; Arap Medeniyeti’nin ulaştığı o zamanki seviye, Atlantik Okyanusu’nun Avrupalılardan önce Araplar tarafından keşfedilmiş olabileceğini göstermektedir. Nitekim Kolomb, bizzat tuttuğu 31 Temmuz 1502 tarihindeki kayıtlarda Jamaika açıklarında içinde yabancı yolcular bulunan yabancı bir gemiyle karşılaştığını anlatmaktaydı. Uzaktan gördüğü bu kadırganın Akdeniz’de sık rastladığı Mağribî gemilerinden olduğunu ve içinde aşağı yukarı kırk kadar adam ve kadının bulunduğunu ve bunların Jamaika yerlilerine benzemediğini, onların giydiği kolsuz gömleklerinin tıpkı müslüman Granada’da gördüğü gibi gösterişli renk ve desende olduğunu ifade etmekteydi. Gemideki kadınlar, yüzlerini Granada’daki kadınlar gibi kapamıştı.1

Yine araştırmalarıyla dünya çapında üne sahip Fuat SEZGİN de; Pîrî Reis’in haritası başta olmak üzere, keşfin bütün merhalelerinde İslâm bilginlerinin harita ve teknik katkılarını ilmî bir biçimde ortaya koymakta ve kıtanın daha önce müslümanlar tarafından keşfedildiğini ifade etmektedir.2

Dünyanın sayılı İslâm araştırmacılarından kabul edilen Prof. Dr. Muhammed Hamîdullah da Amerika’nın çok daha önceleri Araplar tarafından keşfedildiğini dil ve çeşitli yönden ispat etmektedir. «Dil âlimleri Kolomb’dan evvelki zamanlarda kızılderelilerin dillerinde Arapça asıllı kelimelerin bulunduğunu ortaya çıkarmışlardır. Diğer taraftan Kolomb, Küba kıyılarında havlamayan köpekler görmüştür ki, bunlar da Batı Afrika cinsi köpeklerdir. Öyle görülüyor ki, eski dünya ile yeni dünya arasında seyrüsefer ilk olarak müslümanlar tarafından kurulmuştur.

Tahıllardan mısır, Amerika menşeli olmasına rağmen Avrupa dillerinde İslâmî bir esasa taalluk eden kelimelerle ifade edilmiştir. Meselâ; Grano Turco (İtalyanca); Sarazin Corn (İngilizce); Triticum Tircucum (Hollandaca); Trigo de Turkina (İspanyolca); Turkish Heude (İsveççe); Turkie Corns (Fransızca); ve nihayet Turkische Korn (Almanca). Bunun sebebi o zamanlar Türk ve Sarazin kelimelerinin müslüman kelimesine eş anlamda kullanılmış olmasıdır. Türk dilinde mısır kelimesi, hem tahıllardan mısırı hem de devletlerden Mısır devletini ifade etmek için iki ayrı anlamda kullanılmaktadır. Mısır (tahıl), Batı Afrika kıyılarından hacılar vasıtasıyla Mısır’a getirilmiş oradan da onu Türkler almıştır. İşte bütün bunlar Kristof Kolomb’dan önce cereyan etmiş hâdiselerdir.3
________________________

1 Prof. Dr. Berrak KURTULUŞ, Amerika Kıtasının Keşfi Kuzey Amerika-Asya Bağlantısı s. 878.
2 Fuat SEZGİN, “Amerika’nın Müslümanlar Tarafından K. Kolomb Öncesi Keşfi”, Avrupa İslâm Ü. İslâm Araştırmaları Dergisi, 2008, Şubat, yıl: 1 sa: 1
3 Prof. Muhammed Hamidullah, Trc. Mustafa BİLGE, “Müslümanların Kristof Kolomb’dan Evvel Amerika’yı Keşifleri”, İslâm Düşüncesi, 1968, c. II s. 370.