DAYILAR-YENGELER VE DAYI ÇOCUKLARI

YAZAR : Âdem SARAÇ ademsarac@yyu.edu.tr

Peygamberimiz -aleyhisselâm-’ın 2 dayısı vardı. Bu dayılar, yengeler ve çocuklarıyla ilgili rivâyetleri değerlendirdiğimizde karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır:

1. Abdiyeğûs bin Vehb ve Hüneyde bint-i Mâzin Yenge. Abdiyeğûs’un 2 erkek çocuğu vardı. Erkam ve Esved.1

Abdiyeğûs, Peygamberimiz -aleyhisselâm- ile Mekke’de yıllarca beraber yaşamıştı. Nübüvvetten önce yeğenini çok sevmesine rağmen, O’na Peygamberlik görevi verilince en fazla düşmanlık yapanlardan biri oluverdi. Peygamberimiz -aleyhisselâm-, sevgili annesinin bir hâtırası olan bu nasipsiz dayısına karşı sürekli hürmet ve saygı göstermesine rağmen, Abdiyeğûs bir türlü îmân ile buluşamamıştı.2

Abdiyeğûs, yine bir gün Peygamberimiz -aleyhisselâm- ve İslâm ile alay ediyordu. Bu çirkin hareketini sürekli yapıyor ve yeğenini küçük düşürüyordu. Fakat bu gün çok ileri gidiyor, ağza alınmayacak sözleri söylüyordu. O kadar ileri gitti ki, Hazret-i Cebrâil -aleyhisselâm- geldi. Abdiyeğûs’u sıkıca yakalayıp canını fena hâlde acıtarak sıkıştırdı. Boynunu öyle büktü ki nerede ise adamın boynu kırılacaktı. Ardından iyice kıvırıp tekrar öyle bir büktü ki, bu sefer de nerede ise beli kırılacaktı.

Abdiyeğûs; hem boynunun ve hem de belinin çok şiddetli bir şekilde ağrımasından dolayı can acısıyla feryat etmeye başladı. O kadar ki, çığlıkları ta uzaklardan bile duyuluyordu. Hazret-i Cebrâil’in kendisini tutup sıktığını görmüyordu tabiî…

Rahmet Peygamberi, dayısının bu şekilde kıvranıp feryat etmesine dayanamayarak, Hazret-i Cebrâil’e çıkışır gibi konuştu:

“–Yapma ey Cibrîl! Dayıcığım, (ey Cibrîl) dayım o benim; dayıcığım!”

Hazret-i Cebrâil -aleyhisselâm- da, Peygamberimiz -aleyhisselâm-’a şöyle cevap verdi:

“–Yâ Rasûlâllah! Boşuna üzülme ve de sızlanma! Zira onun Sen’inle hiçbir alâkası ve bağı yoktur artık!”3

Ebu’l-Erkam künyesiyle tanınan Abdiyeğûs’un hayatı hakkında pek fazla bilgi yoktur. Peygamberimiz -aleyhisselâm-’a aşırı düşmanlığı ile tanınmış olup, İslâm’a girmediği düşünülüyor.

2. Esved bin Vehb ve ? Yenge. Kiminle ya da kimlerle evlendiği bilinmeyen Esved Dayı’nın sadece Vehb adlı bir erkek çocuğu olduğu bilinmektedir.4

Peygamberimiz -aleyhisselâm-’ın dayısı olan Esved’in hayatı hakkında çok az malûmat bulunmaktadır. Büyük bir ihtimalle Mekke’de doğmuştur.

Esved ile ilgili gelen rivâyet, onun müslüman olup sahâbe arasında yerini aldığını ortaya koyuyor.

Hazret-i Âişe Annemiz’den gelen rivâyete göre, Hazret-i Esved bir gün Peygamberimiz -aleyhisselâm-’ın kapısı önüne geldiğinde içeri girmek için izin istedi.

Peygamberimiz -aleyhisselâm- da içeriden ona seslendi:

“–Ey dayım! İçeri gel!”5

İçeri giren Esved’i karşılayan Peygamberimiz -aleyhisselâm-, ona olan sevgisinden dolayı, oturması için hırkasını yere serdi.

Şimdi de, yine kısaca dayı çocuklarını görelim:

Erkam bin Abdiyeğûs’un hayatı hakkında pek malûmat olmamasına rağmen, onun İslâm’a girmediği anlaşılmaktadır. Abdullah ve Abdurrahman adlarında iki oğlu vardı.

Abdurrahman hakkında isminden başka bir şey bilinmezken; Abdullah, Mekke Fethi esnasında İslâm ile şereflenmiş ve sahâbe arasında yerini almıştı. Peygamberimiz -aleyhisselâm-, Hazret-i Ebûbekir, Hazret-i Ömer ve Hazret-i Osman -radıyallâhu anhüm ecmaîn- dönemlerinde önemli idarî görevlerde bulunmuş ve bu güzîde şahsiyetlerden ciddi bir takdir almıştı.6

Esved bin Abdiyeğûs; Rasûlullah -aleyhisselâm-’ın dayısı oğlu olduğu hâlde, İslâm ile alay edenlerden biri olarak öne çıkmıştı. Peygamberimiz’e hakaretlerinin yanında, O’nu horlayıcı ve küçük düşürücü söz ve hareketlerle tanınıyordu.

Yine bir gün ağzına geleni sayıp söylemiş, her türlü hakareti yaptıktan sonra, ashâbın araya girmesiyle çekip gitmişti.

Fakat bu esnada çok garip bir şey oldu! Her taraf süt liman olduğu hâlde, Esved bir anda ânîden esen çok sıcak ve kavurucu bir rüzgâra tutuldu. Öyle ki ânında yüzü başta olmak üzere bütün vücudu simsiyah kesildi! Büyük bir korku ve endişeyle evine döndü. Fakat ev halkı onu tanıyamadı. Ne kadar Esved olduğunu söyledi ise de dinlemediler. Kapıyı sertçe yüzüne kapatıp içeriden de;

“Defol git buradan!” diye bağırdılar

Şaşkınlık şoku yaşayan Esved, nereye gideceğini bilemez bir vaziyette dolaşıp durdu. O günden sonra hiçbir meclise giremedi. Ne hürlerin yanında ve ne de kölelerin yanında bir yer edinemedi. Tamamıyla tek başına ve kimsesiz kaldı!

Bütün bunlardan ders çıkarıp Allah ve Rasûlü’ne îmân edeceğine, daha da ileri gitti. Peygamberimiz -aleyhisselâm-’a düşman olan herkesi dost edinen müşrikler, Esved’i yanlarına kabul etmediler.

Peygamberimiz -aleyhisselâm-’ın hicretine yakın zamana kadar böyle sürünen Esved, gün geçtikçe daha kötü oldu. Nihayetinde susuzluktan kıvranmaya başladı. Ne içerse içsin susuzluğu bir türlü geçmiyordu. Onun böylesine suya saldırdığını görenler, bağırıp çağırarak onu sudan men ettiler. Ne kadar yalvardıysa da, kimse bir damla su vermedi ona! En sonunda da susuzluktan kıvranarak ölüp gitti. Leşi kokmasın diye, yakınları adam kiralayıp onu Hacun kabristanına gömdürdüler.7 Dünyası böyle fecî bir sonuçla bittiğine göre, âhiret âleminde neler çekeceği bir düşünülse, insanın ödü kopuyor!

Bu nasipsiz adamın Abdurrahman ve Hâlide adlarında iki çocuğu olmuş, her ikisi de İslâm ile şereflenmişlerdi.8

Vehb bin Esved’in; fâiz yemenin çok kötü bir şey olduğunu rivâyet ettiği hadîs-i şerif vesilesiyle İslâm’a girip sahâbe olmakla şereflendiği düşünülüyor. Kaldı ki, Esved’in adı sahâbe kitapları içinde zikredilmektedir. Rivâyet ettiği hadîs-i şerîfin, «Vehb bin Esved bin Vehb» şeklinde senedi var.9 Bunun dışında başka bir rivâyet ve malûmat yoktur.

Görüldüğü gibi, Peygamberimiz -aleyhisselâm-’ın öz olarak 2 dayısı ve 3 de dayı çocuğu vardı. Dayıları; Abdiyeğûs bin Vehb ile Esved bin Vehb iken; dayı çocukları ise; Erkam, Esved, Vehb idiler. Dayılarından Esved ile dayı çocuklarından sadece Vehb îmân etmiş, diğerleri müşrik olarak ölmüşlerdi. Yengeler hakkında malûmat yoktur.

________________________

1 Zübeyrî, Kitâbu Nesebü Kureyş, s. 262.
2 Yıldırım, Hazret-i Peygamber’in Albümü, s. 243.
3 Dımeşkî, es-Sübülü’l-Hudâ ve’r-Reşâd fî Sîret-i Hayri’l-İbâd, c. 11, s. 157-158.
4 Hayati YILMAZ, Hz. Muhammed’in Aile ve Akraba Atlası, s. 191.
5 İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe fî Ma’rifeti’s-Sahâbe, c. 1, s. 234; İbn-i Hacer el-Askalânî, el-İsâbe fî Temyîzi’s-Sahâbe, c. 1, s. 77.
6 İbn-i Sa‘d, et-Tabakātü’l-Kübrâ, c. 4, s. 72; İbn-i Abdilber, el-İsti’âb fî Ma’rifeti’l-Ashâb, c. 3, s. 865; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe fî Ma’rifeti’s-Sahâbe, c. 1, s. 234; İbn-i Hacer el-Askalânî, el-İsâbe fî Temyîzi’s-Sahâbe, c. 1, s. 77; Hayati YILMAZ, Hz. Muhammed’in Aile ve Akraba Atlası, s. 192.
7 Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf, c. 1, s. 132.
8 İbn-i Sa‘d, et-Tabakātü’l-Kübrâ, c. 8, s. 248; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe fî Ma’rifeti’s-Sahâbe, c. 4, s. 424; İbn-i Hacer el-Askalânî, el-İsâbe fî Temyîzi’s-Sahâbe, c. 4, s. 286.
9 İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe fî Ma’rifeti’s-Sahâbe, c. 1, s. 234; İbn-i Hacer el-Askalânî, el-İsâbe fî Temyîzi’s-Sahâbe, c. 1, s. 77.