91. Sayı Takdim

Kıymetli Okuyucularımız,

Cehâlet, hurâfe… İlim ve irfan, hakikat…

Cehâlet, bâtıla çağrı… Eğitim, Hakk’a davet…

Cehâlet; bütün ayak altı süprüntüleriyle, nefsânî, boş ve süflî âdetleriyle câhiliyye… Hakikat; baş tâcı ölçüleri, rûhânî, anlamlı ve ulvî prensipleriyle İslâmiyet…

Cehâlet; hamlık, kuru bilgi hamallığı… Mârifet ve aşk-ı ilâhî ile kanatları yakmak… Hakikat peşinde pişmek…

Derdimiz, cehâletten kurtulmak… nesillerimizi hakikate erdirmek… Okulların açıldığı, öğrencilerin gelecek yıllarının şekillendiği Eylül ayında dosya konusu olarak CEHÂLETTEN HAKİKATE yolculuk konusunu seçtik.

İstedik ki bilgisizlikten, vasıfsızlıktan, hamlıktan kurtulmak için gayretlere ve masraflara girdiğimiz bu ayda; dikkati biraz da meselenin özüne çekebilelim.

Meselenin özü:

Cehâlet; “Hak geldi, bâtıl zâil oldu.” buyuran kitaptan gafil olmak…

Cehâlet; “Hak geldi, bâtıl zâil oldu.” buyurarak Kâbe’den putları temizleyen Kâinâtın Fahr-i Ebedî’sinin ve O’nun ebedî hayat düsturlarının cahili olmak…

Nasıl Kureyş’in câhiliyye zulmünden, Medine’nin huzur iklimine koşulduysa; cehâletten hakikate tek çıkar yol, Hakk’ın elçisine hicret etmek…

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ, başyazıda;

“Aklı cehenneme sürükleyen bilgi ve fikir; ne kadar akıllıcadır?” sorusu etrafında vahye teslim olmayı, Nûr-i Muhammedî ışığında birlik ve beraberlik sırrına ermeyi, kafa ve kalp gözünü açmayı; cehâletten kurtulup, hakikate vâsıl olmanın yolu olarak ortaya koydu.

Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi; «Kâmil Mü’min Hasletlerini Kazanmak ve Muhafaza Etmek» başlıklı makalelerinde, Ramazân-ı şerif ikliminde kazanılan kıvamın korunmasının çaresi olarak, Ramazân’ı seneye ve ömre yaymayı kaleme aldı.

Sona eren Kalbin Gözyaşları hikâyesinden sonra, yepyeni bir yazı dizisi başlıyor:

«Hz. Mevlânâ’nın Gönül Deryâsında Sır ve Hikmet İncileri»

Her sayıda, Hazret-i Mevlânâ’dan çağımızın ve insanımızın problemlerine devâlar sunulacak bu dizinin bu ayki konusu; cehâletin ve kuru bilginin hamlığından kurtulup, aşk ve mârifet ateşinde pişmek ve yanmaya doğru, Hazret-i Mevlânâ’nın kendi hayatıyla da gösterdiği Hak yolculuğu.

Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI; korku, ölüm ve uyku sarhoşlukları ve çareleri üzerine teksif oldu. Ayla AĞABEGÜM; bilginin hayata geçirilmesinde, pratik çözümler teklif etti…

Yard. Doç. Dr. Harun ÖĞMÜŞ; «Câhiliyye»nin semantik tefsiriyle, mânâ derinliğine temas etti. H. Kübra ERGİN; haddini bilmemenin, cehâletle, hamlıkla orantısına dair bir inceleme yazdı. Aynur TUTKUN, eğitimin insan ve etkileşim boyutunu ele aldı. B. Cahit ÖZDEMİR, neslin mevcut fotoğrafını gerçekçi bir dille ortaya serdi. M. Ali VAR, yeni eğitim-öğretim döneminde yeni projelerle ilgili tedbirler ve teklifler sundu. Fatih GARCAN, değerler eğitiminde hedeflenen bir tabloyu hikâyeleştirdi.

Sami GÖKSÜN, cehâletin baş hasleti olan zulüm ve haksızlığı; Nesrin ZEREY, «Ümmetin Firavunu» ve cehâletin patronu Ebû Cehl’in âkıbetini kaleme alırken; İlyas KAYAOKAY; şiirimizde cehâlet, câhiliyye reisleri ve Ebû Cehil’e temas eden beyitleri derledi.

İrfan ÖZTÜRK, ferdin ve cemiyetin cehlini izâlede çok mühim yere sahip olan, günümüzde yaygın eğitim adı verilen faaliyetlerin en verimli sahası, sohbet ve ilim meclislerinin kıymetini işledi. Âdem SARAÇ, -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in akrabalarını tek tek araştırmaya ve bize tanıtmaya devam ediyor. Bu sayıda sıra Efendimiz’in dayılarında…

Ahmet ZİYLAN, evlilikte ve diğer beşerî münasebetlerde tartışma ve sükûnet konusuna hâtıra ve misaller ile temas etti.

Tarih köşemizde Osmanlı’da yükselişin zirvesi ve sonun başlangıcına tekabül eden Hind Seferi var. Can ALPGÜVENÇ ise; tarihimizden, Anadolu’muzun mânevî direklerinden birini, Somuncu Baba’yı gündemine taşıdı.

Şiirler… Cehlin karanlığından, irfânın nûruna, Efendimiz’e hicreti yudumlayan mısralar…

Şiir ki şuurdur… Şuur, cehlin, bilgisizliğin, bilip de hakikate ilgisizliğin, sevgisizliğin, saygısızlığın ilâcı… Şiir; şuurla cehlin, cehâletin panzehri…

Şiir ki şiardır… Şiarı, parolası, hakikat olan, Hakk’a davet olan, ilme, irfâna, nûra hicret olan bir şiir.

Fakat şiir, şuursuz olursa, tıpkı câhiliyyede olduğu gibi, cehlin baş silâhı…

Şiirde de cehâletten kurtuluş, yüz akı bir gaye ve gayretle mümkün…

Yüzakıyla…