BÂYEZÎD-İ BESTÂMÎ’NİN TÜRBESİNDE

LEYLÎ (Şükran IŞIK)

Bundan altmış yıl önce, unutmak mümkün değil,
Bâyezid Bestâmî’nin duydum tesbih sesini…
Boy veren ekinlere rüzgâr diyordu eğil,
Türbesinin içinde hissettim nefesini…

Kırıkhan’ın kalbinde gün batarken o akşam,
Biz türbede niyazla, duâyla sabahladık…
Çiçeklerin zikridir bahçedeki ihtişam,
Hazret’in aramızda olduğunu anladık…

Batan güneş, doğan ay bekliyor bu dergâhı,
Eşiğini öpmeden huzûruna girilmez…
Yuvasız kuşların da güvenli karargâhı,
Bu dergâha sığınan, cellâtlara verilmez…

Gecenin bir yerinde hasta anne uyandı,
«Ey oğul! İçim yandı bana bir tas su getir.»
Çocuk suya koşunca, tekrar uykuya daldı.
Bu gizli dert anneyi sinsi sinsi tüketir…

Elindeki o tası sabaha kadar tuttu.
Parmakları uyuştu terledi boncuk boncuk…
Sanki zaman çocuğun uykularını yuttu.
Zaten ilâhî elle çizilmişti o çocuk…

Yine ağlıyor Leylî bulutlar gibi sağnak,
Annesini musallâ taşında hatırladı…
Dağlar gibi bin bir dert tepesinde yığınak.
Sanki bir top mermisi yüreğinde patladı…