Kur’ân-ı Kerim’den Eğitim Prensipleri -9-

Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI tali@yuzaki.com

AKLI, SARHOŞLUKTAN KORUMAK… -1-

İlâhî hükümlerin, ulvî maksatları vardır.

Cenâb-ı Hak, Azîz ve Hakîm’dir.

Kullarına dilediğini emretmeye ve yasaklamaya kādir, yüce bir izzet sahibidir; fakat, bütün hükümlerinde, mutlaka derin hikmetleri vardır.

Bu minvalde, İslâm esaslarının mutlaka şu beş muhafaza ilkesi dairesi içinde kaldığı belirtilmiştir:

Dîni muhafaza,

Canı muhafaza,

Malı muhafaza,

Aklı muhafaza,

Nesli muhafaza.

Aklı muhafaza prensibinin meşhur misâli, içki yasağıdır.

İçki; tedrîcî bir sûrette, adım adım yasaklanmıştır. Bu sebeple birçok âyette bu konuya farklı açılardan atıflar yer almıştır. Mükâfat yurdunda mü’minlere cennet şarabı lutfedileceğini bildiren âyetlerde de, dünyada tüketilen içkinin menfî yönleri dolaylı olarak serdedilmiştir. Ayrıca sarhoşluk, âyet-i kerîmelerde çeşitli tabirlerle zengin bir şekilde kullanılmıştır. Bir yanda da edebiyatımızda, aşk sarhoşluğu, mest olmak gibi müsbet şekilde kullanılmıştır. Bütün bu zengin malzemeden, eğitim prensipleri devşirmek mümkündür.

Usûl-i fıkh kaidesi olarak şarabın yasaklanmasında; sekr, sarhoş edicilik, aklı giderme özelliği «illet» olarak belirlenmiştir. Buna göre; Kur’ân’ın nâzil olduğu devirde içilenlerden farklı olsun olmasın, illet noktasında aynı olan; yani sarhoş edici, aklı geçici olarak izâle edici her şey (içecek, hap, iğne, bandaj, tütsü) haramdır.

Şarabın insana menfî tesirlerini âyet-i kerîmelerin ifadelerinden şöyle özetleyebiliriz:

“İçki, Bir Pisliktir…”

Cenâb-ı Hak, hamrın, alkollü içeceklerin pislik olduğunu ifade ederek, ondan uzak durulmasını emretmiştir:

“Ey îmân edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.” (el-Mâide, 90)

Bir şeyin rics, yani pislik olması dört şekilde açıklanabilir:

1. Tab‘an,

2. Şer‘an,

3. Aklen,

4. Hepsi ile birlikte. (Râgıb, Müfredât, RCS md.)

Meselâ, kendi kendine ölmüş hayvanın yani leşin pislik oluşunu tabiatımız da kabul eder. Çünkü leşten iğreniriz. Şeriat da onu yasaklamıştır; akıl da onun zararını, mikrobunu, bakterisini bilir. Böylece bütün vecihleriyle pislik olduğu anlaşılır.

Hınzır eti, şer‘î esaslara aykırı kesilmiş bir hayvan gibi haram olan şeylere şer’an pistir, denilmiştir. Çünkü bunlardan niçin uzak durulması gerektiğine dair, tabiatımızın veya aklımızın bir hissi yahut bilgisi yoktur.

İçkinin pislik oluşunun yönü hakkında, kimisi sadece şer‘an, kimisi hem aklen hem şer‘an demiştir. İkinci görüşe göre içki aklen de pistir. Çünkü akıl, onun kötülüklerin anası olduğunu bin bir tecrübeyle görmüştür.

Aslında gelişen ilmî, fennî imkânlar meselâ hınzır etindeki zararları tespit ederek, bunun aklen de rics olduğunu ispatlamıştır. Yine fâizin içtimâî zehrini birçok ekonomi bilgini teslim etmektedir. Alkol de böyle bir hamle beklemektedir.

Alkolün, maalesef medyada, tıp dünyasında, sanat dünyasında birçok savunucusu mevcuttur. Medyada sık sık bir kadeh şarabın faydalarından bahis olunur. Doğum sonrasında başörtülü bir anneye bile süt artırmak için bira tavsiye eden doktorlara da rast gelinmiştir. Dizilerde, filmlerde, hikâyelerde oluk oluk içki içilmekte; Yunan içkisi olan rakıya, Türk içeceği payesi verilmeye çalışılmaktadır.

Şarabın henüz kesin haram kılınmadığı döneme ait âyetlerin keskin olmayan muhtevâsını çarpıtarak; alkolün birtakım faydalarından, tıpta, farmakolojide vazgeçilmezliğinden dem vurmaya kalkanlar olabilmektedir.1

Maalesef, dînî duyguların zayıfladığı bölgelerimizde içki oldukça yaygınlaşmıştır. Yağmur duâsına çıkıp, piknik ortamını bulmuşken; çilingir sofrası açanların garip hâlini bir dostumuzdan dinlemiştim.

Bu gevşeklik; alkolün gıda, temizlik ve benzeri yerlerde de rahatlıkla kullanımını kolaylaştırmaktadır. Ancak, müslümanlar bu konuda; şer‘î istikamet levhalarına riâyet ederek, çok daha hayırlı neticelere ulaşmalıdır.

Alkolü her şeyiyle bir rics/pislik kabul ederek hayattan çıkarmak; müslüman sanayicinin, eczacının, gıdacının, doktorun boynunun borcu olmalıdır.

Geçtiğimiz yıllarda gazoz üretiminde alkolün kullanıldığı iddiası ve bazı firmaların buna cevap bile vermemesi, bu konuda dindarları daha da tedirgin etmiştir. Maalesef başta çocuk şurupları olmak üzere birçok ilâcın, boğaz pastillerinin, batıdan gelen bazı bitki ilâçlarının, daha birçok şeyin içinde de alkol bulunmaktadır.

Modernleşme; geleneğin, örf-âdetlerin, alışkanlıkların, kısaca hayat tarzının; zamana, bilimin bulgularına, insanların yenilenen tercih ve tecrübelerine göre değişmesi mânâsına gelebilir. Fakat tüm zamanların yaratıcısının kanunları; değişmez, değiştirir. Onlar, esaslardır. Aklın da, tabiatın da tâbî olması gereken makam, vahy-i ilâhîdir.

Vahye kulak veren bir gönül, artık aklî / ilmî bir sebep bulamasa da, haramdan tiksinir.

Vahye kör bir inatla karşı olmayan bir akıl da, her haramın ardında nice illet ve hikmetlerin bulunduğunu görür ve teslim olur.

Vahye kulak verelim ve içkiyi niçin yasakladığına dair verdiği hikmet ipuçlarını takip edelim:

“İçki, Şeytan İşidir.”

Şarap, şeytan işidir. Cenâb-ı Hak; içki ve kumarı, putlar ve fal oklarıyla birlikte zikreder. Putperestliğe hizmet eden put ne ise, kehânette kullanılan ok ne ise, içki de odur.

İçki; şişede masum masum duran bir içecek değil, şerli faaliyetlerin, ırza tasallutların, cinayetlerin, batakhanelerin, kumar masalarının demirbaşıdır. Şeytânî faaliyetlerin resmî içeceğidir.

İçki; insanın mükerrem bir varlık olmasını hiçbir zaman hazmedememiş olan şeytanın, insana kurduğu alçak bir tuzaktır. Sarhoşluk, insanın şerefini iki paralık eder. Onun tezkiye edilmemiş nefsindeki karanlık yönleri dışarı döker. İnsanı, şeytanın oyuncağı hâline getirir.

İçkinin yasaklanmasına giden yolda Cenâb-ı Hak, dört merhale izlemişti. İlk merhalede; güzel rızık ile içkiyi ayırarak, hassas ruhlara işaret verdi:

“Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden hem içki, hem de güzel bir rızık edinirsiniz. Elbette bunda aklını kullanan bir toplum için bir ibret vardır.” (en-Nahl, 67)

Bu âyette içki; güzel rızkın dışında sayılmış, şüpheli bir sahaya itilmişti. İnsanlar artık içkinin hükmünü sorar olmuşlardı. İkinci merhalede cevap geldi:

“İçkinin Büyük Bir Günahı Var…” (el-Bakara, 219; et-Tûr, 23)

Bu merhalede; içkinin üreticisi, tüketicisi, satıcısı adına birtakım menfaatleri bulunduğu ifade ediliyor, fakat içkideki günahın bütün bu faydalardan vazgeçmeye sevk edecek kadar ağır ve büyük olduğu buyuruluyordu:

“Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: «Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zâhirî) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür.»…” (el-Bakara, 219)

Bu âyette günah için kullanılan, «ism» tabiri, iyiliğin kemâli için kullanılan «birr»in zıddıdır. Dolayısıyla, içkide her türlü şeytânî kötülüğe bir kapı olduğuna işaret vardır. Ayrıca, «ism» kelimesinin menşeinde yavaşlık mânâsı vardır. İçki; insanı, vazifelerinden ve hayırlı işlerinden alıkoyar. Uyuşturur, dondurur, donuklaştırır. Sadece saçmalıklara, nefsânî temâyüllere canlılık ve dinçlik verir.

İçki; bağımlılık yapar, müptelâ eyler. Alkolizme varan vakalarda; kişi ne kendine, ne ailesine, ne de toplumuna bir fayda sağlayabilir.

Üçüncü merhalede, yani sarhoşluk ile namaz arasına set çekilen âyette içkinin şu tesirinin altı çizilir:

“İçki, Ne Söylediğini Bilemez Hâle Getirir.” (en-Nisâ, 43; et-Tûr, 23)

«Günahı faydasından çok» ikazına rağmen, henüz net bir şekilde haram kılınmadığı için müslümanlar arasında içki içilmeye devam ediliyordu. Müslümanlardan bir grubun bir mecliste içki içip sarhoş olduğu, sonrasında imâmete geçen kişinin, Kâfirûn Sûresi’nin lâfızlarını karıştırdığı rivâyet edilmektedir. Âyet-i kerîmede; «ne söylediğini bilinceye kadar» sarhoş iken namaza yaklaşılmaması emredilir:

“Ey îmân edenler! Siz sarhoş iken -ne söylediğinizi bilinceye kadar- … namaza yaklaşmayın.” (en-Nisâ, 43)

Böylece müslümanlar, namazın ilâhî lezzeti ile şarabın nefsânî keyfi arasında bir seçme yapmak zorunda kalacaklardır. Aslında bu âyet, daha sonra inecek, şiddetli ifadeler içeren âyet-i kerîme kadar net bir şekilde müslümanları sarhoşluktan uzaklaşmaya çağırmaktadır. Dört âyet arasında hüküm ve yaklaşımdan ziyade, adım adım kalpleri yasağa alıştıran vurgu ve üslûp farkı vardır.

Buradan çıkarılacak bir ders de geniş halk kitleleri için îmâların net ifadenin yerini tutmamasıdır.

İçkiyi yasaklayan dördüncü ve son merhalede ise, şeytanın içki ile namazdan ve zikirden alıkoymak istediği belirtilmiştir:

“İçki, Zikir ve Namazdan Alıkoyar.”

“Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allâh’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?” (el-Mâide, 91)

Zaten Allah Teâlâ da sarhoş iken kulunu huzûruna kabul etmemektedir. İçki; içildiği mekânlarla, kültürüyle, aklı gölgeleyerek insan nefsinde uyandırdığı duygularla, mâneviyattan uzaklaştırır.

Cenâb-ı Hak içki ile ilgili, dört merhaledeki âyetler dışında da dolaylı mesajlar vermiştir. Cennet nimetlerini sayarken, cennet ehlinin temiz (el-İnsân, 21), çok hoş râyihaları olan (el-İnsân, 5, 6, 15-22; el-Mutaffifîn, 25-28), lezzetli (Muhammed, 15) şaraplar içecekleri; hizmet edenleri, kadehleri ve meclisleri gibi (ez-Zuhruf, 71; en-Nebe’, 34; el-Ğâşiye, 14) birçok tafsilât ile bildirilir. Fakat dünya şarabından ayırmak için, cennet şarabının, içkinin kötü vasıflarından ârî olduğu kaydedilir. (es-Sâffât, 44, 47; et-Tûr, 23-24; el-Vâkıa, 15-19)

Kur’ân-ı Kerîm’in cennet nimetlerini sayarken yaptığı bu açıklamalar, eğitim açısından gerekli bir üslûbu vermektedir. Mekkî sûrelerde, içkinin yasaklanmasından yıllar önce, cennet anlatılırken dolaylı bir şekilde içki ve meclislerinin bütün olumsuzlukları ifade edilmektedir. Cennette bulunacak lezzet, arkadaş meclisi, güzel bardaklar, sohbet gibi masum tarafları ise helâl, temiz içeceklerle de yaşatılabilecek şeylerdir. Bu âyetlerde dolaylı bir şekilde eğlence eğitimi yapıldığı söylenebilir.

Çirkinleri terk eyle, güzelden seçelim biz,
Gel tövbe edip içmeye, meyden geçelim biz,
Pis şeylere alternatif olsun temizinden;
Çaylar Rize’den, kahve Yemen’den, içelim biz! (Tâlî)

İÇKİNİN DİĞER OLUMSUZLUKLARI

“İçki; Aklı Örter, Giderir.” (el-Vâkıa, 19; es-Sâffât, 47)

İçkinin aklı giderdiğinin bir delili, hamr / şarap kelimesinin kökünde de sâbittir. Hamr, örtmek kökünden gelir. Nitekim, başörtüsüne hımâr adı verilmiştir. (en-Nûr, 31)

Sarhoşluk mânâsına gelen «sekr» kelimesi de kişi ile aklının irtibatının kesilmesi demektir. (el-Hicr, 15)

Sarhoşluk hâlinde meydana gelen nezf de, bir kuyunun suyunun çekilmesi gibi, kişinin aklının koyup gitmesidir. (el-Vâkıa, 19)

“İçki, Helâk Eder.”

Yine içkinin etkilerinden biri de gavl yani, insanın başına gāileler açması, helâk etmesidir. (es-Sâffât, 47)

Şeytan işi olan içki, insanın başına cinayet, yaralama, kavga, trafik kazası, ölüm, yaralanma, boşanma vb. birçok gāile açar. Bunun nasıl olduğu Mâide Sûresi’nin 91. âyetinde ifadesini bulur:

“İçki, Nefret ve Düşmanlığı Körükler.”

Sarhoşluk; aklı giderirken, hevânın önünü açar. Şuuraltını, nefs-i emmâreyi aklın kontrolünden âzâde eyler. Böylece yukarıda vurgulandığı gibi; sarhoş, saçmalamaya başlar. Hakaretler, küfürler, saldırılar neticesinde kavga, cinayet, yaralama gibi davranışların olması kaçınılmazdır.

“İçki; Yalpalatır, Şuursuzlaştırır.” (es-Sâffât, 47)
“İçki, Gözleri Bulandırır, Görüşü Daraltır.”

Kâfirlerin hakikatleri ve mûcizeleri gördükleri hâlde inanmamalarını tenkit eden Kur’ân-ı Kerim, onların bir sözünü nakleder:

“Hattâ o kâfirlere gökten bir kapı açsak, onlar da yukarı yükselip çıksalar, yine de; «Galiba gözlerimiz bağlandı, belki de büyüye tutulduk!» derler.” (el-Hicr, 15)

“Gözlerimiz bağlandı” şeklinde tercüme edilen ifade, sarhoşluk tabirinden alınmıştır. İçki, hem zâhiren, hem mânen görüşü bulandırır. Hakkı bâtıl, bâtılı hak gösterir.

“İçki, Baş Ağrıtır.” (el-Vâkıa, 19)

İçki; içildiğinde neşe, keyif ve nefsânî bir dinçlik verir. Fakat kişiyi yıpratır. Bilhassa çok içenler, sonunda sızarlar. Kalktıklarında ise ağır bir baş ağrısı çekerler. Türkçe deyimle ifade edersek, sarhoşların başı, sarhoşken yaptıklarından dolayı da ağrıyacaktır. Bulmak için çekilen kafalar, ağrı çekmekten başka şey bulamayacaktır.

Ağrımayı ifade eden tabir; ikiye yarılmak, çatlamak demektir. Çatlarcasına ağrımaktan dolayı bu isim verilmiştir.

Gerçek mânâda içki içmek ve sarhoş olmanın zararları bunlardır. Bunca zararı olan bir şeyi, hayatından çıkaramayan bir akıl; hevânın pençesindeki bir akıldır. Nitekim, Amerika Birleşik Devletleri, 1920-1933 yılları arasında içkiyi yasaklamayı denemiş, fakat hak dînin mâneviyâtından mahrum bulundukları için başarılı olamamışlardır. Yani akıl, içkinin zararını görüp kaldırmayı denemişse de hevâya mağlûp olmuş, pes etmiştir.2

Hâlbuki aklın vahye teslim olarak, hevâya galip geldiği asr-ı saâdet Medine’sinde; içkinin yasaklanması üzerine, ânında emre ittibâ edilmiş, derhâl devrilip dökülen şarap kaplarından dolayı sokaklardan bir müddet şarap akmıştır.

Sekülerleşme, pozitivizm, modernizm adı her ne ise; süslü bir şekilde, aklın, bilimin kurallarıyla fert ve topluma yön vermek iddiası taşır. Hâlbuki, içki, uyuşturucu gibi maddelerin; ferde, cemiyete, aileye, sıhhate, ekonomiye, emniyete, âsâyişe ve toplum huzuruna verdikleri bunca zarara rağmen seküler ahlâk ve hukukun şefkatli kanatları altında muhafaza edilmeleri, bu iddianın ne kadar temelsiz olduğunu ispata kâfî bir misaldir.

Ne gariptir ki, aklı devre dışı tutmakla itham edilen din, aklı muhafaza ederken; aklı esas aldığı iddia edilen modernite, aklın da dînin de düşmanı olan şeytan işi bir pisliği koruma altına alıyor.

Demek ki aklın; nefsin ve hevânın tesirinden kurtulabilmesi için vahye ihtiyacı kat’îdir.

İçki konusundaki misalimiz; kadın-erkek ihtilâtı, zinâ, karma eğitim, fâiz, kumar, israf gibi birçok konuya tatbik edilebilir. Seküler dünya, modernite adı her ne ise; kesinlikle akıl değil, hevâ ve nefsâniyet temelli bir yapıdır.

Bir dahaki sayımızda inşâallah mecâzî sarhoşluklarla konuyu sürdüreceğiz.

_________________

1 Garip bir örnek: http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/uluc/2006/11/11/Kur_an_da_yazili_mucizeyi_bilim_2006_da_kesfetti.
2 Buna rağmen ABD hâlâ içki konusunda birçok kanunî kısıtlamayı ciddiyetle sürdüren bir ülkedir. Meselâ, Türkiye’de Cuma günü her yerde içki satışının yasaklandığını düşünebilir misiniz? Amerika’nın birçok eyaletinde, Pazar günü içki satışı yasaktır. http://www.usasabah.com/Guncel/2010/11/17/amerikada_sigara_ve_alkol_tuketimi
Petrol istasyonlarında bile gece-gündüz içki satışına izin veren ve son bir asrın çoğunda muhafazakâr iktidarlarla yönetilen ülkemize ibret olmasını dileriz.