TEBLİĞ FEDÂÎLERİ

M. Faik GÜNGÖR m.f.g.023@hotmail.com

Vahiyle arındılar, cehâlet denen kirden,
Beş vakit yıkandılar sohbet akan nehirden.
Tebliğ fedâîleri köyden, kentten, şehirden,
Yağız atlara binmiş, yelden hızlı erdiler.
Onlar ki; Hak yolunda şehâdete erdiler.

Susayanların suya koşmasıdır dembedem.
Gönülde bir olanlar, melekler dahî âdem,
Koştular inen nûra gece-gündüz demâdem.
Has bahçeden içeri lâle, sümbül derdiler.
«Müjdeler olsun bize!» birbirine derdiler.

Öfkenin ateşine sabırda abiydiler.
Yetim sofralarında evin sahibiydiler.
Yatağına sığmayan kopan çığ gibiydiler.
Katıp önüne zulmü sokaklardan sürdüler.
Döndüler kalanlara, misk-i amber sürdüler.

Akınları Mohaç’tan, Malazgirt’ten, Bedir’den,
Duâları Cibril’den ol leyle-i kadirden,
Nakşî’den imdatları, Şeyh Geylânî Kādir’den
Küffârın taht-tacına eğilmeyen serdiler,
Kalplerdeki putları sur dibine serdiler.

Bin dört yüz elli üçte Sultan Mehmed Han ile,
İndirdiler karadan gemileri sahile.
Ebâbillerin ecel olması gibi file,
Ruhları hiç bezmedi, bedenleri yordular,
Sekiz asırlık düşü, rahmet ile yordular.

Kaç asırdır tasadır, niye fetholmaz niye?
Beklenen bahar gelir, açar Konstantiniyye.
Gül Nebî söylemişti; «Ne güzel ordu!» diye.
Hizmet-i Kur’ân için her noktada vardılar.
Seçilmişlerin yüce menziline vardılar.

Mûte’de Câfer’diler, Sarıkamış’ta Ahmet.
Ali’ydiler Hayber’de, Çanakkale’de Mehmet.
Sadâları ortaktı: «Yetiş gel ey Muhammed.»u
Kardeştiler Ömer’le, Hamza ile yârdılar,
İlâhî aşk uğruna nice kaya yardılar.

Doğum yerleri farklı amma hedefleri bir.
Yüreklerinde îman, dudaklarında tekbir.
Hepsi aynı saftaydı cümle asker, ekâbir.
Hasreti gözyaşıyla dirhem dirhem kardılar.
Kinle, kir bulaşmamış sütbeyazı kardılar.