77. Sayı Takdim
Kıymetli Okuyucularımız,
Nasreddin Hoca’ya sorulur:
“–İnsanlar niçin farklı farklı yönlere gidiyorlar?”
Hoca, kısa yoldan cevap verir:
“–Hepsi aynı yöne gitse, dünyanın dengesi bozulurdu.”
Herkes aynı yöne gitmiyor. Çünkü tutulan yolun, gidilen yolculuğun temelinde, gidilmek istenen adres olur. Yol, adrese göre belirlenir… Dünyevî yolculuklarda tabiî bir şekilde uyulan bu hakikate, uhrevî yolculukta maalesef riâyet eden pek az…
Dünya hayatı, kundaktan kefene, beşikten tabuta bir yolculuk… Bir namazsız ezan, bir ezansız namaz arası kısa bir yolculuk… Bu yolculuğun ahvâli de, Ömer bin Abdülaziz g’in îkaz ettiği gibi âhirette gidilmek istenen adrese göre olmalı…
Uhrevî adresler sadece iki, ya cennet ya cehennem…
Herkes cenneti istiyor da; gidişler, savruluşlar, yol ve yön tercihleri bu isteği yansıtmıyor.
Çünkü cennetin yolu, sırât-ı müstakîm… Onun dışında kalan bütün yollar, maâzallah ateşe çıkıyor.
Evliyâ Çelebi’nin doğumunun 400. Yıldönümünün UNESCO’nun anma programlarına dâhil edildiği, bu çerçevede çeşitli etkinliklerin düzenlendiği 2011’in, gerek tatil, gerek sıla-i rahim, gerekse eğitim için yollara düşüldüğü; üç ayların mânevî ikliminden geçen bu yaz aylarında, dünyevîsiyle uhrevîsiyle, dosya konumuz olarak seyahati seçtik.
O hâlde tekrar tekrar uyarmalı, tekrar tekrar sormalı:
Ey Yolcu Uyan! Yolculuk Nereye?
Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ, menzil-i maksûda erişmenin üç şartını ele aldı:
1. Nereye suâlinin cevabının bilinmesi ve görülmesi… 2. Yolda uyku ve gaflete düşmemek… 3. Milyonlarca şahsiyet içinde kaybolmamak için; Hazret-i Peygamber’in şahsiyetine gönüllü bir yolculuk, yani hicret…
Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi; dünya tarihinin gidişâtına insanlığın saâdeti adına gösterilen gayretler penceresinden bakarak; beşeriyetin yegâne saâdet yolunun, Kur’ân ve Sünnet Ekseninde Bir Hayat olduğunun altını çizdi.
Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI; yollar içinde Yol’u, gurbetler içinde Gurbet’i kaleme aldı. Ayla AĞABEGÜM, Evliyâ Çelebi’den iktibaslar yaptığı yazısında, kendisinin İran seyahatinin notlarını aktardı. Yard. Doç Dr. Harun ÖĞMÜŞ; ömür yolculuğunun gayeliliği, anlamlılığı üzerine tefekkür etti. H. Kübra ERGİN, ömür kervanının menzillerini ve kışın çalışıp yazın tatil yapma fasit dairesini yazdı.
Aynur TUTKUN; seyahatlere yukarı doğru, semavî bir akış kazandırmak mevzuunu işlerken; Ahmet ZİYLAN, ticaret ve hizmet noktasında seyahatin ve risk almanın önemini belirtti. Zahit GENÇ ve Mahmut ALPİR, sahillere değil dağlara çağırdı, yaz seyyahlarını… Hayrettin DURMUŞ, Adana’yı anlatırken; Murat AKDAĞ, yolun tasavvufî tedâîlerini serdetti…
II. Bâyezid, Cem Sultan, Barbaros Hayreddin Paşa ve III. Selim devrinden sahneler, Üsküdar meydanındaki III. Ahmed Çeşmesi’ne dair ayrıntılar, tarih ve kültür-sanat sayfalarımızda…
Kalbin Gözyaşları’nda Orhan ve Şevket, Kur’ân ile yoğrulan bir eğitimin eşiğindeler. Kur’ân ekseninde bir eğitim konusunda, gözleri görmemesine rağmen hâfız olan ve emekliliğinden sonra da kendini Kur’ân eğitimine adayan Recep KATIRCI Hoca ile bir hasbihâlimiz var.
Hayat yolculuğunu müstesnâ bir sûrette yaşayan ve 12 yıl önce yine bir Temmuz ayında kendi tabirleriyle, «âhirete yüz akı ile göçebilme» saâdetiyle Hakk’a yürüyen ve bu tabiriyle dergimizin adının ilham kaynağı olan Muhterem Musa TOPBAŞ Hocaefendi’yi de rahmet ve minnetle anıyoruz. Sâhibü’l-Vefâ’ya vefâ hissiyâtı içinde şiir ve hâtıralar sayfalarımızda…
Ve şiirler… Yolu, gurbeti, yolcuyu anlatan hisli mısralar…
Ne mutlu âhirette seyahatnâmesini sağından alabilenlere..
Ne mutlu âhirete yüz akı ile göçebilenlere…
Yüzakıyla…