BAHTİYARIZ, ÇÜNKÜ…

Sadettin KAPLAN sadettinkaplan@gmail.com

Sevdinse… qem içib, derd udacaksan,
Onu unutmağı unudacaksan.
Zererin xeyirdir, xeyirin zerer,
Sevdinse… Günahın içinde heqsan.
Onu unutmağa çalışsan eger,
Sen özün özünü unudacaksan…

“Sevdinse… Gam içip, dert yutacaksın -yiyeceksin-

Onu unutmayı unutacaksın.

Zararın hayırdır, hayrın zarar,

Sevdinse… Günahın içinde haksın.

Onu unutmaya çalışsan eğer,

Sen kendi özünü -kendini- unutacaksın.”

Yukarıdaki mısraların şairi yok gayrı…

Yüreği sevgiyle çarparak yaşadı. O, sevince, «günahın içinde hak» (öz, gerçek, kendi) olduğunun şuuruyla sevdi ve bölüştü sevgisini sevenleriyle…

Sevdinse… Aşkında yitip yok oldun

diye başlayan «Yol İşareti» adlı şiirinde; kuralsız ve kanunsuz sevgi yolunda ayların, günlerin, kısaca zaman kavramının kaybolacağını vurgulayan şair; sevenlere, trafik işareti olmayan yolda sık sık kaza yapabilecekleri uyarısında bulunuyor. Ancak, sevgi denen bu derdin başka çaresi olmadığını da belirtmeden geçemiyor…

O bir Veysel’dir kimi zaman. Tıpkı «iki kapılı bir han»ı çağrıştıran;

İki yolun ayrımında ben durup

mısraıyla başlayan «Vicdan» adlı şiiriyle korkularını dile getirmektedir:

İki yolun ayrımında ben durup
Gâh o yandan, gâh bu yandan korkarım
Devden değil, sinek kadar gücüyle
Ben kendini dev sayandan korkarım

Eninde sonunda varılacak «Ulu Dîvan»da hesabı verilemeyecek, hak edilmemiş kazançlardan duyduğu korkudur bu… Ve;

İnhinâ tavk-ı esâretten girandır boynuma
Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir şâirim

diyen Tevfik Fikret’tir anılan şiirin ikinci dörtlüğünde:

Hak evinde hak dîvânı kurulmuş
Her kazancın öz kıymeti sorulmuş
İddiası boynumuza yük olmuş
Bağışlanan şeref, şandan korkarım.

O bir Mehmed Âkif’tir, bir Necip Fazıl’dır, bir Yûnus Emre’dir çoğu kez:

Şimdi öz kökünden süzülen benim,
Özge budaklara dizilen benim,
Şimdi ne sen sensin ne de ben benim,
Biz ki biz değiliz bize elvedâ…

diyor «Elvedâ» adlı şiirinde… Bizden bize hüzünlü bir «Elvedâ»dır bu… Biz O’yuz, O biziz…

O, bir Ârif Nihat’tır bayrağa seslenirken:

Harda ecdadımın ayağ izi var,
Bu zafer bayrağım orda dikelsin

O’nun bu mısralarıyla Ârif Nihat’ın;

Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim

mısraları arasında ne fark var?..

O «Tenha Mezar» adlı şiirinde Necmettin Halil ONAN’dır… Onan’ın, Çanakkale Boğazı’nın Eceabat yamaçlarında, süngü takmış bir Mehmetçik figürü yanına dosta-düşmana bir uyarı olarak yazılmış;

«Dur Yolcu!..» diye başlayan ve;

… bilmeden gelip bastığın
Bu toprak bir devrin battığı yerdir

diye devam eden şiiriyle, O’nun «Tenha Mezar» şiirini karşılaştırın isterseniz. Göreceksiniz ki ses, coşku, inanç hep aynı…

Yolun kenarında tenha bir mezar
Üstünde ne adı, ne soyadı var.
Yolcu, arabayı durdur bu yerde
Bir sor, kimdir yatan tenha kabirde?

(…)

Yolcu, arabanı bu yerde eğle…
O mezar önünde sen ta‘zim eyle.
Secde kıl, duâ et onun rûhuna,
Ayak bastığın yer borçludur ona

Bahtiyarız… Çünkü o, bizden biriydi… Üzgünüz… Çünkü, o kalem toprağa düştü… Bağrımız yanık ve yaslıyız. Lâkin yasımız özümüzedir, «yâd»a değil…

16 Ağustos 1925’te Azerbaycan’ın Şeki kentinde dünyaya gelen Türk dünyasının büyük şairlerinden Bahtiyar Vahapzade, 84 yıllık ömrünü 13 Şubat 2009 Cuma günü saat 18:21’de tamamlayarak Bakü’den Hakk’a yürüdü…

O’nun; «Annem Öldü mü?» şiiri pek ünlü ve pek hüzünlüdür… Bu şiirin bir yerinde şöyle sesleniyor annesine büyük şair:

«Uykun şirin olsun» diyerdin bana
«Uykun şirin olsun» deyim mi sana?

Biz sormadan ve ondan izin almadan diyoruz ki:

Ey Bahtiyar şair!.. «Uykun şirin olsun…» Allâh’ın rahmeti üzerine olsun…