DİLEKÇE
Sadettin KAPLAN sadettinkaplan@gmail.com
Gören ben sanır beni,
Bilse utanır beni,
Ne falcı tanır beni;
Ne gösterir fal beni…
İzler bin ifrit beni, her gün «sendeniz» diye,
Bin yola sürdüm atı, yâ Rab; «Senden iz» diye,
Kandırdı iblis beni; «Ben dağ, sen deniz» diye;
Bin parçaya ayırdı koştuğum kumsal beni…
Geçmedim eleğimden,
Pişmanım dileğimden,
Çöz bağı bileğimden;
Sal beni!..
Zehri ilâç yerine sundular «uslan» diye,
Sırtımı uçuruma verdiler «yaslan» diye,
Büyüttüm gözlerimde kediyi «aslan» diye;
Öfkenin sahrasında çıldırttı çakal beni!..
Yaydan çıkmış okum ben,
Kalıbımda yokum ben,
N’olur bedenim de sen;
Kal beni!..
Ulu yolculuğuma yok iken hazırlığım,
Artmakta günden güne körlüğüm, sağırlığım,
Çökertti dizlerimi gereksiz ağırlığım;
Bunca yıl taşımaktan bıktı bu hamal beni…
Kapılıp da fendine,
Bağlandım kemendine,
Köle etti kendine;
Mal beni…
Akşamına uzanıp sabahından gönlümün,
Uçurdum mürşidini dergâhından gönlümün,
Beni sorumlu tutup günahından gönlümün;
Ne sofî selâm verir, ne arar abdal beni…
Zararımdır uttuğum,
Aklımdır uyuttuğum,
Taşımaz şu tuttuğum;
Dal beni…
Ayağıma dolanan yılan oldu huzurum,
Kahroldu iyiliğim, övüldükçe kusurum,
Ne olur yâ İsrâfil, bir an farzet ki «Sûr»um;
Ebedî bir hayatın şafağında çal beni!..
Bu son dilekçem Sana,
Uyamadım zamana,
Yâ Rab, el uzat bana;
Al beni!..