GÜZEL AHLÂK -4-

Doç. Dr. Seyit AVCI seyitavci1968@mynet.com

İnsanın hayatını devam ettirebilecek ve vazifelerini yerine getirebilecek kadar lokmaya ve geçim imkânlarına sahip olması, onun yaşama hakkıdır ve bunları kazanmak için çalışmak zorundadır. Meşrû yollardan kazanılan kazançlar insanı azgınlığa ve cimriliğe sevk etmez de orta bir hayat yolunu tutar ve haramlardan sakınırsa, bu davranışlar da güzel hasletlerden biri olur. Fazlasına, azgınlığa ve günaha götüren imkânların bulunmayışı insana zarar vermez, fayda kazandırır.

Doğru söz söylemek, yalandan sakınmak da güzel huylardan biridir. İnsanı bu tür hareketler selâmete ve kurtuluşa götürür. Bu haslete sahip bulunan, diğer bazı hasletlerden mahrum da olsa kendisine fazla bir zararı olmaz. Emaneti korumak ve gözetmek, her hak sahibine hakkını vermek ve her şeyi yerli yerine koymak, emaneti gözetmektir. Bu geniş mânâya göre, emanet iki kısımdır:

Allâh’ın emaneti ki, O’nun emirlerini gözetmek ve gereğini yerine getirmek demektir. Bunu yerine getirmeyen Allâh’ın emanetine ihânet etmiş olur. Allâh’ın emaneti olan bu dîni kabul edip tahriften ve tebdilden korumak, onu üstün kılmak için çalışmak, yaymak ve uygulamak, bu emaneti gözetmek olur.

İnsanların emaneti; herkesi ehliyet ve kabiliyetlerine göre görevlendirmek, insanlara sahip oldukları haklarını vermek, emanet bırakılan mal ve söz gibi şeyleri koruyup zarar vermeden muhafaza etmek, insanlar arasında gözetilmesi gereken emanetlerdir. Bunları en güzel şekilde îfâ eden kimse güzel hasletlere, iyi özelliklere sahip olmuş demektir. Ona başka şeylerin zararı dokunmaz. İnsanın bütün organları da kendisine verilen emanetlerdir. Bunların hepsini yerli yerinde, hayır işlerinde ve helâl yollarda kullanmak, sorumluluğu altındadır. Organlarını meşrû ve mubah yollarda kullanmayanlar da emanete hıyânet etmiş olurlar. Bu emanetlerin hakkını verenler sorumluluktan kurtulur, güzel ahlâk sahibi olurlar.

İnsan kendisine ve organlarına sahip olamazsa, güzel ahlâk sahibi de olamaz. Zira organlarına hâkim olamayan ona mahkûm olur. Mahkûmiyet ise insana izzet değil zillet getirir. Onlara vezir olup idare edemeyen rezil olur.

Nitekim bir defasında Efendimiz ashâbına insanı en çok cehenneme sokan şeyin ne olduğunu sordu. Ashâbın Allah ve Rasûlü’nün daha iyi bildiğini söylemeleri üzerine Efendimiz, onlara cevap olarak insanı en çok cehenneme sokan şeyin iki boşluk olduğunu; bunlardan birinin tenâsül uzvu diğerinin de ağız olduğunu söyledi. Ardından insanı en çok cennete sokan şeyin ne olduğunu sordu. Buna cevap olarak da bunların;

“Allah’tan korkmak ve güzel ahlâk sahibi olmak” olduğunu haber verdi.1

İnsana emanet edilen iki organ vardır ki bu iki organ iyi gözetilmediği, Allâh’ın emrine uygun kullanılmadığı zaman insanı felâkete götürürler. İnsanların genellikle dünya ve âhirette helâke sürüklenmeleri bu iki organ yüzünden olur.

Nefsine ve diline hâkim olamayanlar her zaman zarara uğrar, rezil olurlar. Cehennemi doldurur, orada mahvolurlar. Güzel ahlâk olmazsa insan böyle perişan olur, ebedî hayatında da kahrolur gider.

____________________

1 Buhârî, Müfred, s. 94.