KIYÂMET DENİNCE

CELİL (Halil GÖKKAYA)

Hiç kimse rengini seçmedi elbet,
Ne fark eder, söyle, derinin tonu?
Kimine vuslatken, kimine dehşet,
Fânî olanların gelecek sonu,
Kopacak şüphesiz büyük kıyâmet…

O gün başlayacak cihâdın hası,
Ezan-kamet arasında bir sabah;
«Medet geldi, medet geldi!» nidâsı,
İsa ile başlayacak intibah;
Mehdi ile şol namazın edâsı…

Mehdi’den İsa’ya devrolan sancak,
Yahudi’den bıkmış ağaçlar bile…
Deccal’i de yere serer bir mızrak,
Kim savaşır Ye’cüc-Me’cücler ile?
Kalan kullar Tur Dağı’na çıkacak…

Dâbbetü’l-arz diye çıkan bir hayvan,
İnsanların karşısında ne diyor?
Her yeri sarıyor bir büyük duman,
Artık gün batıdan hurûc ediyor;
Alınlara mühür vurulduğu an!

Sayfa sayfa, hücre hücre âlemden,
Silindiği zaman en yüce Kitab,
Harfler bile kaçıp gider kalemden,
Kâbe-i Şerif de olunca türab,
Kalan her şey çıldıracak elemden…

Yemen tarafından tatlı bir rüzgâr,
Bütün mü’minleri alıp götürür,
Hapşırma misâli alınan ruhlar;
Herkes birbirini yiyip bitirir,
Sûr’a üfleyecek İsrâfil tekrar…

Celil’im arama başka alâmet,
«Ne zaman?» sorusu uykularını
Böldüğünde kopar küçük kıyâmet!
İstesen de bulamazsın yarını,
Öldüğünde kopar küçük kıyâmet…