ANA BABAYA İYİLİK -4-
Doç. Dr. Seyit AVCI seyitavci1968@mynet.com
Ana-baba ile gündelik muâmelelerde din farkı gözetilmez. Ana-babaya öf bile denilmemesini, onlara tevâzu kanadının indirilmesini, onların insanı küçükken nasıl merhametle yetiştirmişlerse, evlâdın da Hak Teâlâ’dan onlara merhamet dilemesini beyan buyuran âyette mutlak mânâda ana-babaya itaat emredilmiştir.1 Hâlbuki diğer bir âyette müşriklerin cehennemlik oldukları mü’minlere belli olduktan sonra onlar kişinin akrabası bile olsalar artık onlar için ne Peygamber’in, ne de mü’minlerin mağfiret dilememeleri emir buyurulmuştur.2 Bazı müfessirlere göre ikinci âyet birinci âyetin hükmünü kaldırmıştır. Dolayısıyla mü’min olmayanların bağışlanmaları için Allah’tan af istenmez, sadece onların hidâyete ermeleri için Allâh’a duâ edilir. Ama gündelik işlerden olan ana-babaya iyilik, onlardan esirgenmez.
Hudeybiye Anlaşması senesiydi. Esmâ bint-i Ebîbekr bir gün Efendimiz’e geldi ve annesinin kendisine geldiğini, kendisinden iyilik ve ihsan beklediğini, ona iyilik edip edemeyeceğini sordu. Efendimiz ona, annesine iyilik ve ihsanda bulunmasını emir buyurdu. Bunun üzerine din hususunda mü’minlerle savaşmamış, onları yurtlarından çıkarmamış kimselere iyilik yapılmasını, onlara adalet gösterilmesini Allâh’ın yasaklamayacağı, çünkü Allah’ın iyilik ve adalet yapanları sevdiğini belirten âyet nâzil oldu.3
Esmâ, Hazret-i Ebûbekir’in en büyük kızı olup, onun İslâm’dan önce boşadığı bir kadından dünyaya gelmiştir. Müslümanlarla müşrikler arasında Hudeybiye’de yapılan barıştan faydalanan ve henüz Müslümanlığı kabul etmemiş olan annesi Medine’deki kızı Esmâ’yı ziyarete gelmiş ve beraberinde de kuru üzüm, yağ gibi hediyeler getirmişti. Buna mukabil kızından da hediyelerine karşılık vereceğini ummuş ve kızının kendisine ikramda bulunmasını, iyilik edip yakınlık göstermesini beklemişti. Bunu sezen kızı, annesine iyilik ve ihsanda bulunup bulunamayacağını Efendimiz’e sordu. Bundan anlaşıldığına göre müşrik ana-babaya hediye vermek, onlara iyilik ve ikramda bulunmak savaş hâli dışında her zaman için gereklidir. Önemli olan onlara gösterilecek alâkanın sınırlarını bilmek ve ona göre hareket etmektir.
Ana-babaya lânet edilmesi yasak olduğuna göre onlara sövülmesi de yasaktır. Kişinin ana-babasına sövmesi büyük günahlardandır. Bir kimsenin bir başkasının ana-babasına sövmesi, karşıdaki kişinin de onun ana-babasına sövmesi, kişinin kendi ana-babasına sövmesi gibidir.4 Zira kendi ana-babasına sövülmesine sebep olmuş olur. Mü’min ne olursa olsun kim olursa olsun kötü söz söylemekten uzak durmalıdır. Yapılan kötülüğe en az misliyle ve daha fazlasıyla karşılık vermek, kişinin ailesine de yansımakta, ana-babasına hakarete kadar varmaktadır. Efendimiz’in bu gibi hareketleri büyük günahlardan sayması, işin önemini anlatmaya yeterlidir. Ana-babaya sövdürmek, onların hakkına tecavüz ve kendilerine isyan sayılır. Bundan dolayı da haram kılınmıştır. Kişinin ana-babasına sövülmesine sebep olması, büyük günahlar arasına girer. Büyük günahlar da insanı helâk eder.
Ana-babaya eziyet etmenin, onlarla ilişkiyi kesmenin her iki dünyada da cezası vardır. Ama onlara itaatsizliğin cezası tamamen âhirete bırakılmaz. İşlenen günahın sıradan bir günah olmadığının anlaşılması için cezasının bir kısmı dünyada peşin olarak verilir ki başkaları da bundan ibret alsın. Bundan dolayı Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- zulmün ve yakınlarla ilgiyi kesme günahından daha çok dünyada cezası peşin verilen başka bir günah olmadığını, âhirette ise onların cezasının daha büyük olacağını haber vermiştir.5
Hadiste her ne kadar yakınlar deniliyorsa da ana-baba insanın en yakını olduklarından ilk önce akla onlar gelir. Onlarla ilişkiyi kesmek, onlarla görüşmemek, kendilerini ziyaret etmemek, onlarla bağları koparmak Allâh’ın gazabını çeker. Onlarla ilgiyi kesmek iki şekilde olur:
Birincisi, yalnız ziyareti terk etmek ve iyilikte bulunmamakla olur ve akrabanın yakınlığına göre önem taşır. Ana-baba söz konusu olursa, bunun günahı daha büyük olur.
İkincisi, akraba hakkında dedikodu ve gıybet gibi onlara kötülük yapmak sûretiyle kendilerine eziyet etmektir. Allâh’ın gazabına sebep olan bu gibi yanlış işleri ısrarla yapan ve buna devam edenlerin cezaları dünyada peşinen verilir. Âleme ibret olmaları için cezaları tamamen âhirete bırakılmaz. Dünyada da bir nebze olsun kendilerine bu yaptıkları işin doğru olmadığı hatırlatılır. Kişinin aklı başına gelir, hatasını telâfi ederse bu kötü âkıbetten kurtulur. İnat eder kötü işlerine devam ederse belâ ve musibetlerden yakasını kurtaramaz, onlara engel olamaz. Ana-babaya, yakın akrabaya iyi davranmak, onlarla olan hukuka dikkat etmek nasıl ömrü bereketlendirirse, tersi bir durum da ömrün bereketini alır götürür.
Zina, içki ve hırsızlığın çok çirkin şeyler olduğunu; onlarda öldürme, dövme ve el kesme gibi cezalar bulunduğunu söyleyen Efendimiz ardından büyük günahların en büyüğünü bildirmek üzere;
“Allâh’a ortak koşmak, ana-babaya âsî olmak.” buyurmuştur.6 Efendimiz büyük günahlardan olan zina işlemek, şarap içmek ve hırsızlık etmek suçlarının azabı gerektiren cezaları bulunduğunu beyan ettikten sonra, daha şiddetli bir azabı gerektiren ana-babaya eziyet etmek günahına işaret buyurmuştur. Nitekim İbn-i Ömer -radıyallâhu anhümâ- da ana-babayı ağlatmanın, onlara isyandan ve büyük günahlardan sayıldığını söylerdi.7
___________________
1 el-İsrâ, 17/23, 24.
2 et-Tevbe, 9/113.
3 el-Mümtehine, 60/8.
4 Müslim, Îmân 146; Tirmizî, Birr 4.
5 Buhârî, Müfred, s. 22.
6 Müslim, Îman 143; Ahmed, III, 131, V, 36, 38.
7 Buhârî, Müfred, s. 23.