SON KAPIDA GELECEĞİN VASFI?

SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ)

Ey dün olacak günlere tâlip,
Mahşer, gelecek her güne gālip!

Dünyâyı seven istemez ölmek,
Tek arzusu gülmek, yine gülmek…

Lâkin ecelin hançeri kından,
Çıkmışsa, tutar şahdamarından,

Tenden koparır sevgili cânı,
Mecbur, bırakırsın bu cihânı…

Son hükmü budur burda hayâtın,
Her yolcu düşünsün; n’ola yârın?

Nerden nere, kimden kime, el-hak,
Kervânına, ey yolcu, biraz bak;

Bir bir doğuyorlar ne telâşla,
Aynen gidiyorlar nice yaşla…

Bir sel gibidir nakdi bu vârın,
Bir yel gibidir vakti bahârın…

Güz mevsimi rüzgârlara bir sor,
Kalmaz kara topraktaki konfor!

İster Everest, ister Ural’da,
Durmaz bu ömür yaprağı dalda…

Her ân ateş altında mumuz biz,
Gün gün eriyip kayboluruz biz…

Dolmuşsa zamân akşama kalmaz,
Tutmuşsa ecel, bir daha salmaz…

Ey can kuşu, kör nefsine kanma,
Azrâil’e gāfil yakalanma!

Yüzler solacak öldüğümüz gün,
Gözler akacak toprağa, üzgün…

«Ten, ten!..» diyerek rûha kıyanlar,
Geldikçe yılanlar ve çıyanlar,

«Eyvah!» diyecek düştüğü hâle,
Âh eyleyecek eski hayâle…

Akrep olacak tatlı yalanlar,
Gözden girecek bağra yılanlar…

Yol yok, kaçamazsın haşerattan,
Rûhun tanımaz; ten bu mu ey can?

Tel tel dökülür, saç gibi etler,
Toz-toprak olur nazlı cesetler…

İnsân; acı, hırçın bir alevde,
Yalnız boğuşur girdiği evde…

Kim var bana yoldaş diye candan,
Hicranla bakar her yana her an…

Gündüz-gece yatmış ise burda,
Terler, şu bulutlar gibi orda…

Berbât ise omzundaki yükler,
Öfkeyle gelir kabre melekler…

Çirkin görünürler, bakamazsın,
Girdin mi kabirden çıkamazsın…

Kor yüklü cehennem gibidir yer,
Kim düşse alevden kötü titrer!

* * *

Lâkin ölenin hâli güzelse,
Gül-gonca olur taş gibi bûse.

Tam kıldığı îmanlı namazlar,
İhlâslı oruçlar ve niyazlar,

Bambaşka olur hâline destek,
Gördükçe bu ahvâli mübârek,

Kabrinde şaşıp der: «Bu, mezar mı?
Cennet denilen bâğ u bahar mı?»

Yüzlerce melek saf tutaraktan,
Müjdeyle gelirler ona Hak’tan…

Birden daracık kuytu genişler,
Mîrâcı sunar kalbine gökler!

Sâlih kişi, bambaşka kanatla,
Refref gibi bir sevgili atla,

Dostun yüce dergâhına doğru,
Tâkip ederek aydaki nûru,

Art arda semâvâtı geçer de,
Sonsuz kavuşur Hakk’a, o yerde!

Seyrî, şu güzel vuslatı seyr et,
Et, ölmeden evvel, buna gayret!