GRUPLAR ARASI ÖNYARGI

Aynur TUTKUN aytutkun@gmail.com

Sosyal psikolojinin kurucularından olan dünyaca ünlü Muzafer Sherif (Muzaffer Şerif BAŞOĞLU 1906-1988)*, meşhur «Robbers Cave» deneyinde grup oluşumunu, gruplar arası çatışma ve önyargının biçimlenmesini ve bunların nasıl yıkılabileceğini ispatlamıştır.

Deneyde, kendilerinin bir deneye tâbî tutulduklarını bilmeyen 11 yaşlarında 22 çocuk bir yaz kampına alınmış ve bunlar rastgele iki ayrı gruba bölünmüşlerdir. İlk haftayı birbirlerinden habersiz geçiren her bir grup günlük aktivitelerle birbirlerine iyice bağlanmışlar ve grup dinamiklerini oluşturmuşlardır.

Daha sonra «tesadüfen!» birbirlerinin farkına vardıktan sonra sözlü sataşmalarla birbirleriyle çatışmaya başlamışlardır. Bu çatışmalar zaman içerisinde aralarında yaptıkları çeşitli müsabakalarla daha da artmış âdeta birbirlerine düşman olmuşlardır.

Deneyi yapanlar «kendiliğinden!» oluşan gruplar ve çatışmalardan memnundur; deney istedikleri şekilde gitmektedir. Şimdi sıra bu önyargıların yıkılmasına gelmiştir. Bunun için gruplar çeşitli şekillerde bir araya getirilir fakat önyargıyı yıkmak mümkün olmaz. En son «superordinate goal» adını verdikleri ortak problemleri çözmek için ortak amaçlar etrafında birleşmek, grupların birbirlerine yakınlaşmasını ve birleşmesini sağlamıştır. Sherif şu sonuca varmıştır:

1. İnsanlar bir araya geldiklerinde çok tabiî bir şekilde gruplarını, kültürlerini ve sınırlarını oluştururlar.

2. Grupların uzlaşması ve barışın sağlanması, ortak bir amaç etrafında birleşmekle mümkündür.

Bu deney Sherif ve arkadaşlarının yaptığı ilk deney değildir. Bundan önce gidişâtı istedikleri gibi şekillenmeyen iki deney daha vardır. İlkinde gruplar ortak düşmana karşı, ikincisinde de deneyi yapanlara karşı ayaklanıp çeteleşmişlerdir.

Sherif’ten çok sonra Michael Billig, deneyi yapanların da bu deneyin güçlü bir parçası olduğu tezini ileri sürmüş ve şu sonucu çıkarmıştır; gruplar arasında çatışma çıkarmada en etkili şey çok güçlü olan üçüncü grubun (deneyi yapanların) varlığıdır. (1976)

Psikolog Frances Cherry ise Billy’nin tezini geliştirerek şu sonuca varmıştır; manipüle edildiklerini anladıkları anda grupların deneycilere karşı ayaklandıkları ikinci deney asıl kayda değer olanıdır. Tehlikeli bir oyun olmakla birlikte güçlü olan grubun diğer zayıf grupları manipüle etmesi her zaman aynı sonucu doğurmayabilir; bazen onlar her zaman güçlü olanların kurduğu oyunda onların kurallarıyla oynamazlar! (http://www.spring.org.uk/2007/09/war-peace-and-role-of-power-in-sherifs.php)

Büyük ya da küçük olsun grup içi ve gruplar arası ilişkilerde önce gruplar oluşur. Grup içi dinamikler, sosyal normlar, kurallar, kültürler oluşur, fertler birbirine bağlanır. Başka grupların varlığından haberdar olundukça da gruplar arası önyargılar ve çatışmalar kendini göstermeye başlar.

İşte bu noktada gruplar arası önyargıyı yıkmanın yolu Gordon Allport’un (1954) teorileştirdiği «gruplar arası direkt temas»tır. Yani insanların, «diğerleri» hakkında mantıklı gerekçelere dayanmayan hayalî, negatif düşüncelerinin gerçekçi olmadığını, «diğerleri»nin de «kendileri»nden çok farklı olmadığını ancak onlarla direkt bir ilişkiye ve iletişime geçince anlamasıdır. (http://www.bc.edu/schools/cas/meta-elements/html/troppsummary.htm)

İnsanlar birbirleriyle ilişki ve iletişime geçerek, birbirine yakından bakmaya çalışarak, ortak amaçlarının olduğunu hatırda tutarak, birbirlerinin rakibi değil tamamlayıcısı olduklarını düşünerek, birbirlerine maddî-mânevî destek olmaya çalışarak gruplar arası önyargıyı yıkma yoluna girebilirler. Aynı dînin, aynı vatanın ya da aynı dünyanın mensubu olan insanlar için üzerinde birleşebilecekleri üstün bir amaç ise her zaman vardır. Benzerlikler keşfedildikten sonra farklılıklar hazmedilmeye başlanır.

Zayıf gibi görünenler basîret ve firâsetle hayata bakabildikleri zaman, manipüle eden güçlülerin kurdukları oyunu fark edip oyunu onların kurallarıyla oynamayabilirler! Bu da dünyanın süper güçlerine karşı zayıfların hatırlarında tutmaları gereken ilmî bir gerçektir.

İnsanların gruplar hâlinde yaşaması sosyo-psikolojik bir gerçektir. Hedef, grupların yokluğu ya da azlığı değil barış içinde yaşayabilmeleri için bir araya gelerek önyargılardan arınabilmeleri ve «üstün hedef» etrafında birleşebilmeleridir.

En küçük grup olan aileden, cemaatlere, milliyetlere ve devletlere kadar şiddetle ihtiyaç duyduğumuz gerçek, «kardeş» olduğumuz gerçeğidir.

____________________
* Bir Türk vatandaşı olan Muzaffer Şerif’in Amerika’ya gidiş hikâyesi okunmaya değerdir.