İSTİKLÂL ŞAİRİ’NE

Rıfkı KAYMAZ

-İstiklâl Marşımızın kabul yıldönümünde…-

Ey istiklâl şairi, dilim, sözüm, Âkif’im!
Rûhumun tercümanı, canım, özüm Âkif’im!

Her hecen bir ilhamdır, her mısran rûha candır,
Bir gönül çağlayanı, bir kutlu heyecandır.

Can buldu kelimeler, kaleminle doğruldu,
Tevekkülle sınandı, inancınla yoğruldu.

Hayat, insan ve mekân, aruzla geldi dile,
Hüzün, kanatlarıyla güfte oldu bülbüle.

Bir mersiye, bir ağıt, bir destandır şiirin,
Bir ilâhî, yakarış, bir dermandır şiirin.

Sonsuza akan ırmak: Baş eserin Safâhat…
Îman, ihlâs, aksiyon, pırıl pırıl bir hayat.

Ey Âkif, büyük üstat, şiirin âbidesi!
Eserin, milletinin rûhunun güldestesi.

Yüreğin güle hasret, âşık, dertli bülbüldü,
İnancın mısra mısra Safâhat’a döküldü.

Çanakkale seninle yeniden destanlaştı,
Mehmetçik şehâdetle, aklaştı, bayraklaştı.

Seyredip Arş’a doğru şühedâ uçuşunu,
Muştuladın onlara, peygamber âgûşunu.

Gözyaşın, milletinin acısında, âhında…
Bir çınarı büyüttün, Tacettin (TÂCEDDİN) Dergâhı’nda.

Örnek oldun, ders verdin, ârifâne hâlinle,
Bentleri yıkan ırmak, sel oldun kaleminle.

Tevâzu anıtlaştı, seninle dile geldi,
Bir minare misali, göklere dek yükseldi.

Zalime karşı duran, mazlumun dili sensin,
Gerçeği haykıran ses, iyinin eli sensin.

Zalimlerin zulmünü yüzüne haykırarak,
Sahte medeniyetin maskesini yırtarak.
Çığlık çığlık haykırdın, susmadın; «Korkma!» dedin,
Her zaman ve her yerde, milletin önündeydin.

Kulak verdik sesine, seni okuduk, andık,
Fazilete sarılıp, kör uykudan uyandık.

Tarih, vatan, ecdadım, bayrağım seninleyiz,
Cennette açan güller: Şühedâ, el eleyiz.

Doğruya, iyiliğe, güzele yürüyoruz.
Yolunda, Âsımlarla el ele yürüyoruz.

Sönmedi, sönmeyecek «milletimin yıldızı»,
Söylüyoruz coşkuyla, İstiklâl Marşımızı.

Seni özlemle anıp dualar ediyoruz,
Ey Âkif, büyük üstat! Sana selâm, diyoruz.