Medîne-i Münevvere’nin İsimleri (2) ÂLEMİN PARLAK NÛRU

Ali HÜSREVOĞLU

Bir insanın, bir şeyin, bir şehrin isimlerinin çok olması, o isimlerin sahibinin şerefine delâlet eder. Medîne-i Münevvere’nin mukaddes kitaplarda, Kur’ân’da, Peygamber Efendimiz’in hadislerinde ve ümmetin dilinde mezkûr pek çok ismi vardır. Ekim ayında yayınlanan bu mübarek şehir hakkındaki mülâkatta sadece meşhur olanlara temas edebilmiştik. Bu köşede Medîne-i Münevvere’nin bütün isimlerini genişçe ele alacağız:

Ekkâletu’l-buldan: Bütün beldelerden üstün ve kuvvetli olması, bütün Müslüman ülkelerin fetihlerinin oradan başlaması sebebiyle bu isim verilmiştir.

Ekkâletu’l-kurâ: Karyeleri yani yerleşim birimlerini yiyen, tüketen demektir. Buhârî ve Müslim’in rivayet ettikleri hadîs-i şerifte; “Ben karyeleri yiyen bir yere hicret etmekle emrolundum.” buyurulmuştur.

Fâdıha: Rüsvay eden demektir. Her kim sahip olduğu bozuk bir itikadı orada devam ettirir, yahut ehl-i Medine’ye kötülük düşünürse Medine onu rüsvay eder. Diğer beldelerde olmayan bir şekilde onu atar. İmam Semhûdî; «Bunun hakikat olduğunu çok defa gözlerimizle gördük.» diyor.

Galebe: Diğer beldelere üstün gelip, hepsine hâkim olması sebebiyle; «galip gelen» mânâsına böyle isimlendirilmiştir. Bu, Medine’nin Peygamberimiz oraya hicret etmeden evvel zikrolunan isimlerindendir. İbn-i Zebâle’nin nakline göre Medine, cahiliye devrinde de Galebe ismiyle anılırdı. Yahudiler oraya geldiklerinde orada Amâlika’ya galip geldiler. Evs ve Hazrec oraya yerleşince Yahudilere galip geldiler. Muhâcirler, Evs ve Hazrec’den sonra geldiler, onları geçtiler. Arap olmayanlar da muhâcirlerden sonra oraya geldiler, onlardan galip yani çok oldular.

Ğarrâ: Alnı işaretli, nurlu, aydınlık demektir. Bu ismin müştak bulunduğu «Ğurra»: Bir şeyin hayırlısı demektir. İnsanın ğurrası yüzüdür. «Ağarr»: Bir şeyin beyazı demektir. «Ğarâ»: Hoş kokulu, güzel bitki, kabilesi içinde şeref ve itibar gören hanımefendi demektir. Medine; üzerindeki eserlerin şerefi, ikramlarının çokluğu, bütün beldeler içinde meşhur olması, nûrunun parlaması, ışığının beyazlığı, kokusunun güzelliği, hurmasının çokluğu, diğer şehirlere üstünlüğü, halkının cömertliği, iyiliklerinin çokluğu ve makamının yüceliği sebebiyle böyle isimlendirilmiştir.

Habîbe: Sevgili, sevilen demektir. Allah ve Rasûlü Medine’yi sevdiği için böyle isimlendirilmiştir. Peygamber Efendimiz duasında:

“Ey Rabbim, bize Medine’yi sevdir, Mekke’yi sevdiğimiz gibi yahut ondan da fazla!” buyurmuşlardır.

Harem: Haram mânâsınadır.

Müslim hadîsinde:

“Medine Harem’dir.” buyurulmuştur.

Haremu Rasûlillâh: Rasûlullâh’ın haremi demektir. Rasûlullah, Medine’yi harem ilân etmiştir. Hadîs-i şerifte:

“Kim benim haremim halkını korkutursa Allah da onu korkutsun.” yine:

“İbrahim’in haremi Mekke, benim haremim Medine’dir.” buyurmuşlardır.

Hasene: İyilik, güzellik demektir. Kötülük, çirkinlik mânâsına gelen «seyyie»nin zıddıdır. Nahl Sûresi’nin 41. âyetinde:

“Onları dünyada güzelliğe yerleştireceğiz.” âyeti; «Güzel bir yer, yurt» olarak tefsir edilip buranın da Medine olduğu söylenmiştir. Hasene, Medine’nin isimlerindendir. Çünkü Medine, maddî ve mânevî güzelliklere sahiptir.

Hayra: Hayır ve hayırlı demektir. Medine’nin hayrı çoktur. «Hayr» kelimesi, kendi başına ism-i tafdil olup kayıtsız olarak; «hayr» denildiği zaman her yerden, her şeyden hayırlı mânâsına gelir. Hadîs-i şerifte:

“Eğer bilseler Medine onlara her şeyden hayırlıdır.” buyurulmaktadır. Bir başka hadîs-i şerifte:

“Medine, Mekke’den hayırlıdır.” buyurulmuştur.

Hezrâ: Medine’nin Tevrat’ta geçen isimlerindendir. Azrâ mânâsındadır. Bundan başka Hezrâ; sıcağı çok, nebatı çok yer demektir.

Îman: Allah Teâlâ, Kur’ân-ı Kerim’de ensâr-ı kirâmı senâ ederken/överken:

“Onlardan önce dâra ve îmana yerleşenler, kendilerine hicret edenleri severler.” (Haşr, 9) buyurmuş ve Medine’yi «Dâr ve Îman» diye isimlendirmiştir. Çünkü îman Medine’de parlamış, bütün dünyaya oradan yayılmıştır. Yine oraya dönüp gelecektir. Ahmed ed-Dîneverî, el-Mücâlese isimli eserinde Enes bin Mâlik’ten rivayet ediyor:

“Îman meleği dedi ki: Ben Medine’de oturacağım. Hayâ meleği dedi ki: Ben de seninle beraberim.” Bu sebeple ümmet, îman ve hayânın Rasûlullâh’ın beldesinde olduğunda ittifak etmişlerdir. Hadîs-i şerifte:

“Îman, Medine’ye sığınacaktır.” buyurulmuştur.

Kāsıme: Tevrat’ta geçen isimlerindendir. Kıran, öldüren, mahveden demektir. Medine, her kötülük düşünen zorbayı mahveder. Her inatçının burnunu kırar. Kim ona kötülük dilerse Allah onu eritir.

Karyetü Rasûlillâh: Rasûlul-lâh’ın karyesi demektir. Deccal’den korunduğu için böyle denilmiştir. Hadîs-i şerifte:

“Sonra Deccal yürüyerek Medine’ye kadar gelir. Kimse onun girmesine izin vermez. O da der ki: Haa burası şu adamın (yani Rasûlullâh’ın) karyesidir.”

Karyetü’l-ensar: Ensârın karyesi demektir. «Karye» lügatte, birçok yeri toplayan merkez şehir demektir. Araplar, küçük veya büyük her şehre; «karye» der. Ancak «Medine» karyeden daha büyüktür. «Mısr» yani ülke de değildir. Buna göre karyetü’l-ensar, ensârın şehri demek olur. Ensar, Medineli Müslümanlara Allâh’ın verdiği isimdir. Rasûlullâh’a yardım ettikleri için bu yüce pâye ile şereflendirilmişlerdir. Ve Allah Teâlâ bu şehri şirkten temizlemiştir.

Kalbu’l-îman: Îmanın kalbi, döndüğü yer, yani idare merkezi demektir.

Kubbetü’l-İslâm: İslâm’ın otağı, merkezi demektir.

Madciu’r-Rasûl: Rasûlullâh’ın yattığı yer demektir. Hadîs-i şerifte:

“Medine, hicret edeceğim ve yeryüzünde yatacağım/defnedileceğim yerdir.” buyurulmuştur.

Mahabbet: Semâvî kitaplarda geçen isimlerindendir. Sevgi demektir.

Mahbûre: Sevindirilmiş, sürûra gark edilmiş demektir. Bu da başta Rasûl-i Ekrem Efendimiz’in orada bulunmasından, sonra Allâh’ın oraya ihsan ettiği sayısız nimetlerdendir. Medine’nin nebatı çabuk biter; faydası, bereketi, hayrı çok olur.

Mahbûbe: Sevgili, sevilen demektir. Semâvî kitaplardaki isimlerindendir. Bunun sebeplerinden birisi Rasûlullâh’ın orayı sevmesidir. Yine orası Allâh’ın en çok sevdiği yerdir. Bu sebeple Allah Teâlâ, Habîbi için hayatında ve mematında orayı seçmiştir. Böylece Medine, Allah katında, Rasûlü katında ve mü’minler yanında sevgilidir. Bu sebeple mü’min hep Medine konuşulsun, anılsın ister. Mü’min kalpler, onun sırlarını yaşamaya doyamaz.

Mahfûfe: Etrafı çevrili demektir. Bu da etrafının sayısız hayır ve bereketlerle ve semânın melekleriyle çevrili olmasındandır. Her türlü korku ve ürpertilerden korunmuştur. Kapılarında ve etrafını çeviren dağlardaki yollarında melekler bekler ve Medine’yi vebanın ve Deccal’in girmesinden muhafaza ederler. Hadîs-i şerifte:

“Mekke ve Medine meleklerle çevrilidir. Onların her dağının üzerinde bir melek bekler. Deccal ve veba oralara giremezler.” buyurulmuştur.

(Devam edecek…)