Şeyhülislâm Çelebizâde Âsım Efendi

Şeyhülislâm Çelebizâde Âsım Efendi ‘nin Medîne-i Münevvere’ye molla tayin olunup mahall-i maksûda giderken sarvan yani kafileyi çekip götüren deve sürücüsüne hitaben söylediği;

GAZEL

Ey sârbân zimâmı çek semt-i kûy-ı yâre…
Vîrâne dilde zîrâ yer kalmadı karâre!..

“Ey kafilemizi götüren sarvan, bineklerimizin yularını çek de Sevgili’nin yurduna doğru yola koyulalım artık! Çünkü harap olan gönülde karar/beklemeye tahammül kalmadı.”

Bîm-i zalâm-ı şebden olma sakın vehim-nâk,
Âh-ı şerâre-bârım hacet mi kor nehâre?..

“Gece karanlığının korkusundan hiç vehme kapılma. Kıvılcımlar saçan âhım gündüze ihtiyaç mı bırakır?”

Âzürde-pây olursa cemmâzın, eyliyem ferş,
Dîbâce-i cebînim şevkile reh-güzâre!..

“(Sen yeter ki koştur deveni.) Kıvrak gidip koşturunca devenin ayağı incinirse, geçtiği yola şevk ile alnımı sereyim.”

Ey sârbân-ı müşfik hiç olmadın mı âşık?
Âheste-revlik etme rahmeyleyip bu zâre…

“Ey şefkatli kervancı, sen hiç âşık olmadın mı? (ki hâlimi anlamıyor, yavaş davranıyor, beni perişan ediyorsun!) Bu ağlayan bîçâreye acı da aman yavaş gitme!/Ağlayışıma acıyıp da yavaş gitme!”

Ben derd-mend-i aşkım bir yerde kılmam âram,
Tâ vâsıl olmayınca serhadd-i kûy-i yâre…

“Ben aşk derdine müptelâyım, yârin memleketine varmadıkça hiçbir yerde huzur bulamam, eğleşemem.”

Ol kûy-ı cân-fezâ kim ehl-i nazar değişmez;
Bir senk-i rîzesini bin dürr-i şâhvâre…

“Yârin o cana can katan mahalli ki Hak nûruyla bakanlar, onun bir ufacık taşını, binlerce şah incisine değişmezler.”

Ol kûy-i arş-rütbet kim hâk-i ıtrnâkin
Mâlişgeh eylemiş Hak pîşâni-i kibâre

“O Arş-ı âlâ mertebesinde, Arş kıymetinde mekân ki onun ıtırlı toprağını Cenâb-ı Hak, ileri gelen büyük zatların yüz sürdüğü bir mahal eylemiştir.”

Dâru’s-sekîne yânî şehr-i Medîne k’oldur
İzz ü şerefle me’vâ Sultân-ı kâmkâre

“Sekînet yurdu, ilâhî huzur mekânı yani Medine şehri ki O Devletli Sultana, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e izzet ve şerefle mesken olmuştur.”

Sultân-ı mülk-i sermed mahbûb-ı Hak Muhammed
Kim kulluğu şereftir şâhân-ı tâc-dâre…

“(O Devletli Sultan); Ebedî mülkün sultanı, Hakk’ın sevgilisi Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’dir ki O’na kul-köle olmak, taç giyen hükümdarlara dahî şereftir.”

Ey cümle âlemîne mahzâ atâsı Hakk’ın,
Sen’den olur olursa Âsım fakîre çâre!..

“Ey bütün âlemlere Cenâb-ı Hakk’ın hâlis ihsanı, fakir Âsım’a çare gelirse ancak Sen’den gelir.”

Vezni: mef’ûlü/fâilâtün-mef’ûlü/fâilâtün